Siyasetçi Altan Tan, Hüda Par’ın Ak Parti eliyle siyaset sahnesine çıkarılmasının devlet içinden bir hamle olduğunu söyledi. HDP’nin ise bölge sosyolojini doğru okuyamadığını ve halkın taleplerini karşılayamadıklarını söyledi.
Altan Tan’ın HDP ve Hüda Par’a yönelik değerlendirmelerini içeren, Independent Türkçe’de yayımlanan yazısı söyle:
‘’Seçimler bitti ama siyasetteki tartışmalar bitmedi. Her gece televizyonlarda yine açık oturumlar, tartışmalar, yorumlar bütün hızıyla devam ediyor.
Her partinin kendi içinde ciddi tartışmalar; seçim sonuçlarıyla ilgili farklı değerlendirmeler var.
Son günlerde en önemli mevzu da eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun HÜDA PAR-AK Parti ittifakı ile ilgili söylediği birkaç cümle.
Süleyman Soylu kısaca şunları söylemiş:
HÜDA PAR'ın AK Parti'yle kurduğu seçim ittifakı devlet açısından stratejik ve çok önemli bir adımdır.
Bakın "AK Parti açısından" demiyor, "devlet açısından" diyor.
Devlet bunun neresinde? Niye?
Soylu bu görüşü kabaca şu cümlelerle gerekçelendiriliyor:
Son 20-25 yıldır sosyolojisi değişen bölgede muhafazakarlığın tekrar canlanması için, tekrar bölgenin eski kimliğine kavuşabilmesi için bu ittifak stratejik önemde önemlidir ve devlet kararıdır.
Şimdi bakalım;
Bir, bölgenin muhafazakar kimliğinin değişmesinde en büyük etken kim?
Eğer PKK'yi diyorsanız, PKK bin 27 Kasım1978’de kuruldu, o günden bugüne var. Ama son 21 yılda siz varsınız; AK Parti var.
Refah Partisi'nin en güçlü oy aldığı bir bölgeyi tabiri caizse devir teslim aldınız Refah Partisi'nden; eğer böyle bir şikayetiniz varsa birinci sorumlu sizsiniz.
Ne yaptınız? Veya neler yapmadınız?
İkincisi çok önemli bir soru: Ne yapmak istiyorsunuz?
Hiç lafı fazla dolaştırmadan varmak istediğimiz nokta ne?
Kürt sorununu çözmek mi istiyorsunuz?
Yoksa bölgeyi tekrar karıştırarak kontrollü kaosla günü kurtarmaya ve idare etmeye mi çalışıyorsunuz?
Bunlar yapıldı geçmişte. Tansu Çiller döneminde de yapıldı. Milli şef zamanında da yapıldı.
Yanlışları tekrarlamak mı istiyorsunuz?
Yinelemek mi istiyorsunuz?
Eğer Kürt sorununu çözmek istiyorsanız sizin HÜDA PAR'a da ihtiyacınız yok; PKK'ye de HDP'ye de ihtiyacınız yok.
AK Parti'nin buna uygun kadroları var. Bu kadroları genişletebilir, güçlendirilebilir. Yeni aktörler katabilir.
Ki nitekim 2005 senesinde de 2013’teki çözüm sürecinde de bu çalışmaları yaptı ve halktan da çok olumlu tepkiler aldı, destek aldı.
Bunun için taşeron kullanmanıza gerek yok. Kendiniz yapın.
Kürtlerin anayasal, insani, İslami, vicdani, Avrupa Birliği kriterlerine göre, hangi kriteri alırsanız alın;
Meşru, makul, Türkiye'nin bütünlüğü ve birliği içerisindeki demokratik haklarını tanıyın.
Kadrolarınızı bu gibi insanlarla kuvvetlendirin.
Bunu yapmanızın önünde ne engel var?
Hiçbir engel yok.
Bunu rahatlıkla yapabilirsiniz.
Geç kaldınız. Şimdi yine yapabilirisiniz.
Ama yok eğer amacınız Kürt'ü Kürt'e kırdırmak, tekrar bir kez daha söyleyeyim, kontrollü kaos ile günü kurtarmak, işi idare etmekse yapmayın.
Bunu asla yapmayın.
Bu bölgeyi tekrar bir ateşe atmak, tekrar bir yangın yerine çevirmektir.
Buna başta Kürt halkı izin vermez.
HÜDA PAR'a ve HDP'ye de seslenmek istiyorum:
Yeni sosyolojiyi doğru okuyun.
Bir Diyarbakır'ın sokaklarında gezin.
Tabii sadece Diyarbakır değil, Urfa'da da gezin, Mardin'de de gezin, Van'da, Hakkari'de de gezin.
Ben geçen sene, biri oğlum, biri yeğenim iki gençle birlikte Beytüşşebap'tan Bahçesaray'a, Şırnak'tan Uludere'ye, Şemdinli'den Hakkari'ye kadar bütün bölgeyi gezdim.
Bir tanıyın.
Yeni sosyolojiye hitap etmiyorsunuz.
Halkın taleplerini doğru okuyamıyorsunuz.
Onun için bu iki kesim de birbirleriyle çatışmak yerine farklı ideolojileri olabilir, farklı dünya görüşleri olabilir, farklı siyasetleri olabilir, birbirlerinin düşmanı değil, siyasal rakibi olmalıdır.
Ve Kürtlerin meşru, makul; anadille eğitimden bölgesel yönetimden Kürtçenin resmi dil olmasına kadar bütün meşru işlerde ortak hareket etmelidir.
Ha bunu yapamadıkları vakit en büyük cezayı halktan görecekler.
Ne yapacak halk?
Halk kimseyi asıp kesmeyecek; oy vermeyecek, destek vermeyecek.
Ve bu iki seçenekten farklı seçenekleri arayacak.
Bunun ötesi yol değil, akıl değil.
Devletin de aklını başına alması lazım.
Eğer eski yanlışlıklara, eski kafalarla giderse çok büyük yanlışlık yapar.
Devletin içindeki Özal aklının, 2005’ki çözüm iradesinin, 2013’teki çözüm süreci aklının devreye girmesi lazım.
Yoksa bugünkü akıl değil.’’