Partilerüstü Politikalar Merkezi’nden Blaise Misztal TBMM’nin onayladığı tezkereye ilişkin, “Tezkerede terörizme ve terörist gruplara karşı mücadele deniliyor ama IŞİD’den bahsedilmiyor. Metinde adı geçen tek grup PKK” dedi.
Geçtiğimiz Perşembe TBMM onadığı tezkere, TSK’ya sınır ötesi operasyon yapma, yabancı ülkelere asker gönderme, yabancı askere ev sahipliği yapma yetkisini hükümette verdi.
Tezkereye MHP’nin de içinde olduğu 298 milletvekili evet oyu kullanırken,98 oy CHP ve HDP’li 98 vekil hayır oyu kullanmıştı.
Tezkerinin onaylanması konusunu Amerikan’nın Sesine değerlendiren Partilerüstü Politika Merkezi (Bipartisan Polcy Center) Dış Politika Direktörü Blaise Misztal, tezkerinin Washington’u rahatlatacağını söyledi.
Blaise Misztal ’’ Obama hükümeti Türkiye’yi kolasiyonuna katılmaya ikna etmek için çok çaba harcadı. Tezkere Washington’a rahat nefes aldıracaktır’’ dedi.
Blaise Misztal tezkerenin metni konusunda da bazı çekincelerini şöyle ifade etti; ’’Tezkere de terörizm ve terrorist gruplarla mücadeleden bahsederken IŞİD’in adı kullanılmamış. Metinde adı geçen tek örgüt PKK. Buda tezkerinin amacının farklı olduğu endişesinin uyandırıyor. Türkiye’nin amacı ile ABD ve müttefiklerinin amaçları arasında bir farklılık olabilir.’’
Partilerüstü Politika Merkezi Dış Politika Direktörü Blaise Misztal, tezkerenin kabulünü Amerika ve müttefikleri açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi . Misztal, “Türk askerlerinin Irak ve Suriye’ye girmesine izin veren yetki nasıl kullanılacak sorusu burada önem kazanıyor. Bu noktadan sonra Washington ve müttefikleriyle Ankara arasında koordinasyonun sağlanmasında zorlu süreç başlayacaktır” şeklide konuştu.
Ayrıca Blaise Misztalmülkatında şunları da ekledi:’’Ortadoğu’nun lider gücü olma iddiasındaki Türkiye’ye, hem Batı’nın müttefiki olup hem de Irak ve Suriye’de olanlar karşısında kayıtsız kalmasının kabul edilemez olduğu mesajının iletildildi. Buna karşılık da olası IŞİD saldırılarına karşı sınır güvenliğini sağlama görevinin Türkiye’ye verildiğini kaydetti. Bu anlamda bir “havuç-sopa” politikasının izlendiğini vurguladı.