Davutoğlu'ndan 'Selahattin Demirtaş' açıklaması: Karşıyız

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi tarafından tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verilen 'derhal tahliye edilmeli' kararını değerlendirdi ve, "Tutuklu yargılamaya ilkesel olarak karşıyız" dedi.
23.12.2020, Çar - 16:03
Davutoğlu'ndan 'Selahattin Demirtaş' açıklaması: Karşıyız
Haberi Paylaş

HÜDAPAR lideri İshak Sağlam'ı ziyareti sonrası açıklamalarda bulunan Davutoğlu, "İlkesel olarak kabul etmek gerek, Selahattin Demirtaş olur, başka kişiler olur, kim olursa olsun biri, bir suçlamayla yargılanırken istisnai bir durum olmadığı müddetçe tutuklu bir şekilde yargılanmamalıdır. Tutuklu yargılanmaya biz parti olarak esastan karşıyız" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu'nun açıklamalarının satır başları şöyle:

"Kadın onurunu, insan onurunu ihlal eden çıplak arama iddiaları var. Bu iddialar kapsamlı bir araştırma yapılıp kamuoyuyla paylaşılsın. Bu iddiaların devletin kamu düzeninin itibarını ciddi şekilde sarstığını görüyoruz.

Biz Türkiye'nin her bir köşesinde aynı kuralların, aynı ilkelerin, aynı demokratik prensiplerin hayata geçirilmesinin ülke birliği açısından elzem olduğu kanaatindeyiz. Türkiye'nin her bir yerindeki vatandaşlarımız aynı hakları kullanabilmeli.

Bütün meselelerin çözümü için bir sistem değişikliğinin, güçlendirilmiş parlamenter sistemin elzem olduğu kanaatiyle önerilerimizi paylaştık.

İlkesel olarak kabul etmek gerek, Selahattin Demirtaş olur, başka kişiler olur, kim olursa olsun biri, bir suçlamayla yargılanırken istisnai bir durum olmadığı müddetçe tutuklu bir şekilde yargılanmamalıdır. Tutuklu yargılanmaya biz parti olarak esastan karşıyız.

Uzun süren yargılamalarla "iç hukuk süreci tamamlanmamıştır" deyip bunu bir gerekçe olarak sunmak doğru değil. AİHM şu veya bu görüşte olabilir ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının uzun süre tutuklu kalmasına ilkesel olarak karşı çıkmamız lazım.

Herhangi bir suç isnat edilen kişinin tutukluluk süresi istisnai bir durum olmadıkça çok kısa olmalı, insan hakları standartlarına, evrensel hukuk standartlarına uygun olmalı. Mümkün olan en kısa sürede hükme gidilmeli.

Türkiye'de şu anda en temel mesele 83 milyon insanın demokratik standartlarda bir hukuk devletine kavuşmasıdır. Bu sağlanmadan ekonomik, siyasal başka bir konuda mesafe almak mümkün değildir.

Maalesef 90'lı yıllardaki güvenlikçi ve dışlayıcı dil, söylem ve eylem Türkiye'nin bütününde ve özellikle Doğu ve Güneydoğu'da etkin kılınıyor. Daha önce çok ciddi mesafe alınmış konularda dahi ciddi geriye gidişler yaşanıyor.

KCK düzeninin sıkıntılarını yaşayan vatandaşlarımız şimdi de kayyum düzeni ile kendi iradelerinin yok sayılması sorunuyla karşı karşıya kalıyor.

Doğu ve Güneydoğu'da gençlerimizin ciddi bir istihdam ve işsizlik kaygısı var. Eşit bir vatandaş olarak sistemde yer alma isteği, arzusu, talepleri var. Bu taleplerin mutlak surette yerine getirilmesi lazım.

Hiçbir vatandaşımızın ötekileştirilmediği ve bütün vatandaşlarımızın haklarının gözetildiği yeni bir döneme, yeni bir zihniyet devrimine ihtiyaç var.

Geçmişte "çözüm süreci" yaşanırken kamu düzeni aksamaları yaşandı, kamu düzeni sağlanırken de en demokratik hakların ihlal edildiği uygulamalar söz konusu oldu. Biz bu ikilemlerin artık aşılması gerektiğini düşünüyoruz.

Cezaevlerinde kalanların önemli bir kısmının hüküm giymeden tutuklu olarak orada kaldığı görülüyor. Türkiye'de hüküm giymeden tutuklu olanların sayısı, hükümlülere ulaşmışsa bunun çözümü yeni cezaevleri inşa etmek değildir.

Meclis'te insan hakları komisyonu var. Orada her partiden temsilci var. Artık iktidarın son dönemde yaptığı hiçbir açıklama güven uyandırmıyor. Diğer muhalefet partilerine de sesleniyorum, çıplak arama iddiaları için bir Meclis araştırması yapılsın.

Bizim getirdiğimiz güçlendirilmiş parlamenter sistem modeli, eski çarpık sisteme dönüş değildir. Aksine, kendi içinde tutarlı, temel hukuk devleti ilkelerine dayanan güçlendirilmiş bir parlamenter sistem modelidir.

Biz asgari ücretin net, hiçbir vergiye muhatap olmaksızın 3.300 TL olması gerektiği kanaatindeyiz. Bunun için de enflasyon gibi objektif kriterler ortaya koyduk. Asgari ücretin bütün kesintilerden arındırılması gerekiyor.

Asgari ücretin standardının insan onuruna uygun olması gerekiyor. Bunu söyleme hakkını da kendimde görüyorum çünkü Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek asgari ücret artışı, Başbakanlığım döneminde %30 ile gerçekleşti. Üstelik enflasyon da %6 idi.

Kimse asgari ücret artışı enflasyona olumsuz etki yapar diye bakmasın. Enflasyona olumsuz etkiyi geçmiş Hazine ve Maliye Bakanı'nın kur politikaları yaptı. O etkiyi göz ardı edip milletin 3-5 kuruş asgari ücretinden kesinti yapmaya kalkmak ekonomi bilmemektir."

Nerina Azad
Bu haber toplam: 23274 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:20:16:01