Demirtaş, Artı Gerçek'te yayınlanan yazısında, "Önümüzdeki seçimi bu denli önemli kılan, tarihimizde ilk defa bir seçime demokrasi isteğini, demokrasi vaadini merkeze oturtarak gidecek olmamızdır. Bu, güzel ve sevindirici bir gelişme. Bedelleri ağır olmuştur ancak nihayet demokrasi arayışı toplumsal ve siyasal muhalefetin öncelikli gündemi haline gelmiştir. Bunu küçümsememek lazım. Bu kazanımları bir kenara koyalım, tamam. Fakat benim içim yine de rahat değil. Halen bir şeyler eksik sanki. Hem de esaslı bir şeyler" dedi.
Demirtaş'ın "Demokrasi kültürü" başlıklı yazısından bir bölüm şöyle:
"Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilince her şey tastamam olacakmış gibi bir hava yaratılıyor sanki. Ben bu bakış açısını son derece yetersiz görüyorum. Devlet yönetimi, eskisine göre kısmen demokratikleşince demokrasi sorunu tümden çözülecek diye düşünenler demokrasiyi zerrece bilmiyorlar kanımca. Oysa demokrasi devlet tarafından inşa edilmez, devlet demokrasi kültürünü yaratmaz, yaratamaz. Devlet, en fazla demokrasinin önünde engel olmakta çıkabilir veya demokrasi kültürünün gelişmesine destek olabilir. Demokratik devlet budur, bu kadardır.
Demokrasiyi inşa edecek olan, giderek bir kültüre dönüştürecek olan esas özne toplumdur, bireydir. Toplum ve bireyler de bunu siyasetle değil, sadece ve sadece eğitimle (milli eğitimi kast etmiyorum elbette), sanatla, edebiyatla yapabilir. Çünkü demokrasi bir yasa, anayasa meselesi değil, kültür meselesidir. Anayasa ve yasalar, bu sürece yasakçı olmamakla yardımcı olabilir sadece.
Mesela eğitim müfredatına ilkokuldan üniversiteye kadar zorunlu insan hakları, ayırımcılık, demokrasi, eşitlik dersleri konulmadan; evrenin, yerkürenin, insanlığın bilimsel ve evrimsel tarihi anlatılmadan; dinler, inançlar, devletler tarihi objektif şekilde bilimsel olarak öğretilmeden profesör yetiştirseniz de demokrat insan yetiştiremezsiniz.
Sinema filmlerinde, dizilerde, reklamlarda, tiyatro oyunlarında, romanlarda, öykülerde, resimlerde adaleti, kadın özgürlüğünü ve eşitliğini, tarihsel acılarımızı ve travmalarımızı, sömürüyü, doğa katliamını, hayvan dostlarımıza sevgiyi anlatamamışsanız sanatçı olsanız ne yazar dünya starı olsanız ne yazar.
Sivil toplum örgütlerinde, medyada, üniversitelerde, sendikalarda, fabrikalarda, siyasi partilerde demokratik işleyişi, karar alma ve denetleme süreçlerine hakim kılmamışsanız emeğin ve emekçinin hakkını layıkıyla teslim etmemişseniz başkan olsanız ne yazar patron olsanız ne yazar rektör olsanız ne yazar.
Kadını eve kapatmayı maharet sayıp ona köle gibi davranıp söverek, onu döverek, katlederek, aşağılayarak kendi kişisel iktidarınızın keyfini sürerken güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunsanız ne yazar muhalif olsanız ne yazar.
Sizin kimliğinizden, dininizden, mezhebinizden, cinsiyetinizden, milletinizden olmayana selamı bile çok görürken; partinizden, mahallenizden, tuttuğunuz takımdan olmayanla aynı masaya oturmayı, aynı fotoğraf karesine girmeyi zul sayarken yüzde 60 alsanız ne yazar yüzde 90 alsanız ne yazar.
Demokrasi bir kültür meselesidir. Seçim sandığına sıkıştırılamayacak kadar ciddi bir yaşam tarzıdır, davranışlar bütünüdür. Bizim neslimiz demokrasinin kültüre, bir yaşam tarzına dönüştüğünü görebilecek kadar uzun yaşamayacak. Ancak bizim neslimiz, demokrasi kültürünün tohumlarını bu kadim coğrafyaya atmakla sorumlu ve görevlidir. Bu nedenle, seçim çalışmaları dahil olmak üzere tüm süreçler geleceğin demokrasi kültürünü inşa etmenin parçası olarak ele alınmalıdır. Tüm söylemler, tüm programlar, tüm ilkeler, tüm planlamalar bu amaca hizmet edecek düzeyde öngörüyle hayata geçirilmelidir. Yüzeysel ve taktiksel demokrasi yaklaşımları demokrasinin kökleşmesine, kurumsallaşmasına ve giderek bir kültüre dönüşmesine katkı sağlamayacağı gibi, demokrasi yürüyüşünü de sonuçsuz bırakır.
Unutmayın ki hiçbirimiz henüz kültürel açıdan demokrat değiliz; ya teorik demokratlarız ya da sahte demokratlar. Meseleye bir de buradan bakalım istedim, işin esası budur bence. Yoksa iktidarlar gelip geçicidir, bugün var yarın yoklar. Demokrasi kültürü yeşerirse işte o, kalıcı bir kazanım olur ve hiçbir iktidar onu toplumun elinden alamaz. Mutfak kültürümüz gibi kalıcı olur. Şimdi mutfakta çalışma zamanı. Hep birlikte."
Yazının tamamına ulaşmak için tıklayınız.