Konferans 04.02.2024 tarihinde saat 14 00 te İngiltere HAK-PAR komitesi adına Serdar Yalçın’In konuşması ile başladı.
Daha sonra konuşmasını yapan Düzgün KAPLAN Kürt halkının aralıksız olarak sürdürdüğü özgürlük mücadelesini özetledi.
‘1.Dünya savaşının ardından Ortadoğu’da statüko belirlenirken Kürdistan dört sömürgeci devlet arasında paylaşıldı ve Kürt halkı sonu gelmez acılara terkedildi. Varlığına kastedildi, soy kırımlara tabi tutuldu.
Statüsüz bırakılan ve zalim soykırımcı rejimlerin insafına terkedilen Kürt halkı her fırsatta itiraz etti, başkaldırdı ancak her başkaldırı kanla bastırıldı. Bu acılı tarihi hepimiz biliyoruz, yaşıyoruz.
Kürtlerin üzerinde düşünmesi gereken konu, o dönem Kürtler adına siyaset yapan etkili şahsiyetlerin neler yaptığı olmalıdır.
Aynı imparatorluğun yani Osmanlı Devleti’nin egemenliği altında olan Araplar 22 devlet kurabilirken neden büyük bir nüfusa, köklü bir tarihe ve zengin bir kültüre sahip olan Kürtler, statüsüz kaldı.
Evet, elbette başta sorumlu emperyalist devletler ve onların işbirlikçiliğini yapan bölge devletleri ve onların siyasetçileriydi.
Ama bizim Kürt siyasetçi ve aydınlarının, etkili şahsiyetlerin hiç mi suçu, en hafif deyimiyle hatası Yoktu?
İşte bu soru gerçekçi bir biçimde yanıtlanmadan, bugünü anlamak ve sağlıklı bir siyaset inşa etmek mümkün olmayacaktır.
Biliyorsunuz Osmanlı devletinin yıkılış sürecinde Kürt ileri gelenleri kendi ulusal hedefleri için mücadele etmek yerine, Osmanlı devletinin iç iktidar çekişmelerinin tarafı oldular. Bir kısmı Padişah Abdülhamit’i devirmek için İttihat ve Terakki için çalışırken, diğeri Padişahı iktidarda tutmak için seferber oldular.
Aynı yanlış siyaseti Türkiye devletinin kuruluş sürecinde de tekrarladılar.
Bir kısmı Mustafa Kemal’in peşinden gitti, diğerleri Osmanlıcılık için çabaladı. Elbette Kürt halkının statü sahibi olmasını isteyen aydın ve siyasetçiler de vardı. Koçgiri de Alişer gibi Kürtlerin meşru haklarını önceleyen aydın ve siyasetçiler de vardı; ancak bu kesim cılız kaldı ve ne yazık ki ağırlıklı eğilim Kemalistlerle bütünleşmeyi seçti.
Lozan antlaşması ardından Kemalistler kendi devletlerini inşa ederken, Kürtlere verdikleri sözleri hatırlamadılar bile. Kürtleri yok saydılar, ağır bir asimilasyon politikası izlediler, itiraz edenleri de idam ettiler, sürgün ettiler, toplu katliamlara tabi tuttular. Şey Said, Seyid Rıza, Cıbranlı Halit, İhsan Nuri Paşa gibi binlerce Kürdün başına gelenler, Zilan’da, Dersim’de ve onlarca yerde yapılan toplu katliamlar, sürgünler vs. her Kürdün hafızasında tazeliğini koruyor.
Peki sonra ne oldu?
Çok partili döneme geçildiğinde yine aynı uğursuz oyunun sahneye koyulduğunu görüyoruz.
Yine Kürtlerin ağırlıklı kesimi bu kez ya CHP veya Demokrat Parti saflarında, onların iktidar çekişmesinde taraf oldular.
Ve bu oyun partilerin ismi değişse de hep böyle oldu.
Bugün de aynı olaylara üzülerek şahit oluyoruz.
Kürtler adına siyaset yapanlar kendi ulusal çıkarlarını bir tarafa bırakmış, kendileri için politika yapmak yerine Kürt karşıtlığı konusunda birbiriyle yarışan blokların peşinden sürükleniyorlar; nasıl CHP yi iktidara taşırız veya nasıl AKP‘ yi iktidarda tutarız kavgası içine giriyorlar.
Türk İslamcılar mı iktidar olsun, yoksa Türk seküler milliyetçiler mi?
Kürtlerin amacı bu mu olmalı?
Son yıllarda da Kürt siyasetine egemen olan kesimin Kemalistlerin iktidarı için nasıl çırpındığına tanık olduk.
Artık Kürtler bu yanlış siyaseti terk etmelidir.
Aynı hataları tekrar etmenin bir yararı yok.
HAK-PAR Kürtlerin kendileri için siyaset yapması gerektiğini, Kürt halkının meşru taleplerini önceleyerek politika üretmesi gerektiğini düşünüyor ve siyasetini bu perspektifle inşa ediyor.
Elbet işimiz kolay değil, Biz geçmişten bu yana Kürt yurtseverlerinin yarattığı birikim üzerinde, onların doğrularını, mücadele geleneğini sahiplenerek, bir vekillik için sağa sola savrulmadan istikralı, güçlü bir Kürt, yurtsever temsil mekanizması için çabalıyoruz.
Seçim süreçlerini de bu amacı adım adım inşa etmek için değerlendiriyoruz.
Her yurtseverden de destek bekliyoruz’ dedi.
HAK-PAR’ın teşkilatlanma ve seçimler katılma hakkını elde etme sürecini de örnekler vererek aktaran Düzgün Kaplan , tüm yurtsever partilerle görüştüklerini, KDP Kurd ve Azadi Hareketi ile ittifak kurduklarını, doğru politik zeminde ittifak çabalarının devam ettiğini anlattı.
HAK-PAR Genel başkanı Düzgün Kaplan sözlerini şöyle sürdürdü; ‘HAK-PAR olarak saflarımız tüm yurtseverlere açıktır. Seçimlere girme hakkımızı tüm yurtseverlerle, aday belirlemeden sloganların tespitine kadar her alanda paylaşmaya hazırız.
Bildiğiniz gibi Kürtler sadece Kürdistan kentlerinde değil Türkiye’nin tüm kentlerinde de yaşamaktadır. Kuzeyde yaklaşık 35 milyona yaklaşan Kürt nüfusunun yarısı batı metropollerinde yaşıyor.
Biz HAK-PAR olarak 81 ilde de adaylarımızla seçimlere katılmak için hazırlıklarımızı tamamladık.
Kürtleri seçeneksiz bırakmamakta kararlıyız.
Biz elimizden geleni, olanaklarımız ölçüsünde yapmaya devam edeceğiz’
HAK-PAR Parti Meclisi üyesi Hüseyin Özdemir ve çok sayıda yurtsever siyasetçi ve deneyimli kadronun da katıldığı konferans başarıyla sonuçlandı.
HAK-PAR Basın Bürosu