Faik Bulut: Suriye'yi yöneten Kürt Cumhurbaşkanları

Fransızca yayımlanan bir kitapta okuduğuma göre; Suriye'de Cumhurbaşkanlığı makamında bulunmuş olan Hüsnü Zaim ile Edib Çiçekli isimli politik şahsiyetler Kürt kökenlidirler.
19.12.2021, Paz - 14:12
Faik Bulut: Suriye'yi yöneten Kürt Cumhurbaşkanları
Haberi Paylaş

Irak Kürdistan Bölgesi (IKB) başkenti Erbil'den yayın yapan Rûdaw TV sitesinde (Arapça bülteni) verilen kısa biyografik bilgilerden anlaşıldığına göre ise dört kişiydiler.

Bunlar: Muhammed Ali el-Abid, Hüsnü Zaim, Fevzi Selu (Selo) ve Edib Çiçekli'dir.

Rûdaw'daki yazının girişinde şu cümleler yer alıyor:

"Eski çağlardan beri Suriye'nin siyasi, toplumsal ve ekonomik dokusunun önemli bir parçasını oluşturan Kürtler, modern dönemlerde üst düzey görev ve makamlara gelmeyi başardılar. Bunlar arasında dört şahsiyet, Suriye'yi farklı zamanlarda yönetmişlerdir.


1- Muhammet Ali el-Abid: Osmanlı ve Suriye uyruklu bir devlet adamıdır. Babası Ahmed İzzet (Holo) Paşa, Sultan İkinci Abdülhamid'in en yakınlarından olan ve o dönemi konu alan tarih kitaplarında "Arap İzzet Paşa" diye geçen Ahmet İzzet Holo Paşa, 1852'de Şam'da doğdu, 1924'te Kahire'de vefat etti.

M.Ali el  Abid'in babası  İzzet Holo Paşa.jpg

Muhammed Ali el- Abid'in babası İzzet Holo Paşa

Holo Paşa, daha önce Şam Eyaletinde Osmanlının valisi ve Hac Emiri (Hac kafilelerini korumak ve ihtiyaçlarını tedarik etmekle yükümlü) idi.

1890 yılında Yıldız Sarayı'na görevli sıfatıyla alındı. Osmanlı padişahı II. Abdülhamid'in mabeyincisi, mali ve siyasi danışmanıydı.

A. İzzet Holo Paşa, II. Abdülhmad'in mabeyncisi ve sırdaşı idi. .jpg

Ahmet İzzet Holo Paşa, II. Abdülhmad'in mabeyncisi ve sırdaşı idi

13 yıllık hizmeti boyunca İzmir-Bingazi ile Şam ve Medine güzergâhı arasına telgraf hattı çekti; Hicaz'a uzanan demiryoluna nezaret etti.

1908'e kadar Sultan Abdülhamid'in sağ kolu olan Paşa, 31 Mart Vak'ası'nın hemen ardından hayatının tehlikeye girmemesi için ve hükümdarın ısrarıyla önce Avrupa'ya gitti, oradan da Mısır'a geçti.

İzzet Holo Paşa 1895 ile 1908 yılları arasında Yıldız'da gördüklerini, yaşadıklarını ve devletin en üst düzeyinde olup bitenleri günü gününe, eksiksiz şekilde kaleme almış ve beş defterden meydana gelen günlüklerini memleketten ayrılırken yanında götürmüştü.

Yazdıklarının ölümünden yüz sene sonra yayımlanmasını vasiyet eden Paşa'nın vefatının ardından defterlerini kızı Lemaa Hanım muhafaza altına alarak İsviçre'nin Lozan şehrinde bir bankanın kasasına koydu.

86 sene boyunca kasada kalıp zamanla unutulan defterler, seneler boyunca bunları arayan İzzet Paşa'nın torununun oğlu Ahmet Semih Mümtaz tarafından 2010'da tesadüfen bulundu.

M. Ali El Abid ailesiyle birlikte. Kaynak, türkpress Arapça sitesi .jpg

M. Ali El Abid ailesiyle birlikte / Fotoğraf: Türkpress Arapça sitesi

A. S. Mümtaz, eski yazıdan aktarıp hazırlayan İbrahim Küreli'nin bu yardımı sayesinde kitabı yayımlamış oldu. Bahsi geçen kitap, "Abdülhamid'in Kara Kutusu" başlığıyla da tanıtılıyor.

Babasıyla birlikte İstanbul'a giden Muhammed el-Abid Galatasaray Lisesi'nde okudu. Burada Türkçe ile Fransızcayı öğrendi; Tarih, ekonomi ve Fransız Edebiyatı dersleri aldı; Roma, Avrupa ve İslam hukukunda yetkinleşti. 1905 yılında babası vasıtasıyla II. Abdülhamit'in hizmetine girdi.


2- Hüsnü Zaim: Bağımsızlık sonrası Suriye'de gerçekleştirdiği Mart 1949'daki darbe sonucu Cumhurbaşkanlığı makamına oturdu. Dört aylık yönetimi sırasında icraatlarıyla ülke tarihine damgasını vurmasını bildi.

Devlet Başkanlığı, Başbakanlık ve yürütme gibi erkleri eline toplayarak genel seçim düzenledi. Seçimi kazanan yine kendisi oldu.

Darbenin ilk günlerinde geniş çaplı halk desteğine mazhar oldu. Eski siyasi tabaka da onu destekledi. Çünkü 1948'de derin bir siyasi ve ekonomik kriz yaşanıyordu.

Aynı yıl, İsrail ile savaşta (1948'de) hezimete uğrayan eski rejimin itibarı kalmamıştı. Bu yüzden kitleler ve siyasi zümreler, Zaim'e umut bağlamışlardı. Ancak, Ağustos 1949'da aleyhine düzenlenen darbeyle birlikte makamından indirildi.

Hüsnü Zaim, darbeyle geldi darbeyle idam edildi. Fotoğraf, Vikipedi.jpg

Hüsnü Zaim, darbeyle geldi, darbeyle idam edildi / Fotoğraf: Wikipedia

3- Fevzi Selu (Selo): 3 Aralık 1951 ile 11 Temmuz 1953 tarihleri arasında cumhurbaşkanlığı makamına oturan Fevzi Selu (Selo), Kürt asıllı olup Humus Harp Akademisi'ni bitirdi. Sonradan kademe kademe yükselerek cumhurbaşkanı oldu.

Fevzi Selu, Fotoğraf-Kaynak, Vikipedi Arapça .jpg

Fevzi Selu / Fotoğraf: Wikipedia

4- Edib Çiçekli: Suriye'de birbiri ardı sıra gerçekleşen askeri darbelerin üçüncüsünü yaptı ve 1953-1954 yılları arasında başkanlık makamında bulundu." 1

Edip Çiçekli. darbeyle geldi darbeyle gitti. Kaynak-mubasher.aljazeera.net .jpg

Edip Çiçekli darbeyle geldi, darbeyle gitti / Fotoğraf: Al Jazeera

Bu dört politik şahsiyetin Suriye'de niçin cumhurbaşkanı olarak seçildiklerini anlamak için, önce Kürtlerin ülkenin yakın tarihinde (20'nci yüzyılda) oynadıkları role ilişkin arka plan bilgisi verelim. Ardından adı geçenlerin hayat hikâyelerini kaleme alacağız.

Birinci Dünya Savaşı'nda galip gelen devletler, o zamana kadar Osmanlı denetimi altında olan Arap topraklarını fiilen paylaşmak ve Sevr Anlaşması'nın şartlarını hazırlamak maksadıyla İtalya'nın San Remo şehrinde (18-26 Nisan 1920) toplandılar.

Düzenlenen milletlerarası bu konferansa başta İngiltere, Fransa ve İtalya başbakanları olmak üzere Japonya, Belçika ve Yunanistan temsilcileri katıldılar.

Mareşal Ferdinand Foch başkanlığında toplanan askeri komitenin görüşlerini de alan ilgili konsey, barış (Sevr) şartlarını belirlemek için çalışmaya başladı. Konferansta Kürt meselesi, boğazlar ve Osmanlının borçları da görüşüldü. 2


San Remo Konferansında Suriyelilerin bağımsızlık rüyalarına son verilince, Fransız sömürge yönetimine karşı ayağa kalkıp kurtuluş için mücadele eden ülke ahalisi arasına Kürtler de katıldı. Ayrıntılara birlikte bakalım:

"Fransa'yı ülkeden çıkarmak hedefiyle 1925-27 yılları arasında başkent Şam'ın taşrası sayılan Guta mıntıkasında başlatılan Büyük Suriye Ayaklanması sürecinde askeri ve siyasi faaliyetleriyle ön plana çıkan Kürt şahsiyet ve oluşumlarına rastlıyoruz.

Kürtlerin kendilerine has direniş örgütünün başını Ahmed Bravî çekiyordu. İlaveten Reşid Bravî, Ali Xalid Eliko, Emer (Omar) Ali, Faris Nemo, Muhyeddin Emer Cemo, Musa Milalî, Misto Elağawanî, Mıhemmed Mustafa Waylî, Mıhemmed Beyrutî Zaza gibi önde gelen şahsiyetleri sayabiliriz.

O tarihte Şam'da bulunan Ali Axa (Ağa) Zilfo, en bariz Kürt şahsiyeti olarak dikkati çekiyordu. Zilfo, başkentteki Kürt Mahallesinde örgütlediği bir grup direnişçi sayesinde Fransız birliklerine adeta kök söktürmüş; 1926'da çok sayıda işgalci askerin ölümüne sebep olmuştu.

Haziran 1927'de Suriye Anayasası'nı tartışıp formüle etmek üzere oluşturulan komisyonun başkanlığına Kürt kökenli İbrahim Hanano getirildi. Direnişe fazla dayanamayan Fransız manda yönetimi, 1930'da anayasa taslağının son şeklini kabul etmek zorunda kaldı.

7 Haziran 1932'de Kurucu Meclis'in Kürt yoğun bölgelerde faaliyete geçmesi yöre halkını sevindirmişti. Bu maksatla yapılan seçim sonucunda Çiyayê Kurd (Kürt Dağı) bölgesinden Reşid İsmailzade ile Şeyxan aşireti reisi Hiseyn (Hüseyin) Avnî, Kürtleri temsilen Kurucu Meclis'e girdiler. Meclis üyelerinin oylaması sonucunda Kürt kökenli Muhammed Ali el-Abid, 1939'da Suriye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı seçildi.

Suriye'nin seçilmiş ilk cumhurbaşkanı M. Ali el Abİd, Başbakan Ata el Eyyübi'yle birlikte-1936. .jpg

Suriye'nin seçilmiş ilk cumhurbaşkanı Muhammed Ali el-Abid, Başbakan Ata el-Eyyübi'yle birlikte,1936

Aynı süreçte Kürtler, Türkiye'nin Hatay üzerinde hak iddia etmesine de karşı çıkıyorlardı… Bağımsızlıktan sonra yeni ortama uyum gösteren Kürtlerin başlangıçta dişe dokunur bir sorunları ve şikâyetleri yoktu. Suriye'deki farklı siyasi parti ve oluşumlara da üye olmuşlardı.

Fransız manda yönetiminin icraatlarından canı yanan Kürtlerin Suriye Arap toplumuyla omuz omuza direniş ve mücadele faaliyetleri, 1943'te bağımsızlık elde edilmesine kadar sürdü. İki yıl sonra Fransa'nın, askerlerini Suriye'den tamamen çekmesiyle işler tersine döndü. Suriye rejimi, Kürt halkı üstünde giderek artan bir baskı politikası uygulamaya başladı.

Kürtlerin gerek direniş sürecinde gerekse bağımsızlık elde edildikten sonraki taleplerinin görmezden gelinmesinin asıl nedeni şuydu: İzleyen dönemlerdeki iktidarların Kürt-Arap entegrasyonunu amaçlayan (şovenist/milliyetçi-FB) politikaları!" 3


Suriye'deki iki halkı (Arap-Kürt) ve farklı inançları karşı karşıya getiren bu gelişmeye ilişkin ayrıntıları, İsviçreli araştırmacı Jordi Tejel'in kitabının ilgili bölümünden izleyelim:

"1932 yılından itibaren, yörenin Kürt ve Hıristiyan önde gelenleri, Cezire bölgesinin özerkliği için Fransız makamlarına başvurdular ama sonuç alamadılar.

1936'da esas olarak Fransız yönetimini hedef alan Suriye'deki büyük karmaşa, Kürtlerle Hıristiyanların ittifakını elzem kılıyordu. Haco Ağa (Hevirkan aşireti reisi), Mahmud Bey (Milli aşireti reisi) ve Qamişlo Hıristiyan ileri geleni Michel (Mişel) Dome arasında bir koalisyon gerçekleşti.

Buna karşıt Arap koalisyonu ise, Şam'daki pan-Arabist milliyetçi hükümet ve Bedevi Şammar aşireti reisi Deham al Hadi tarafından yönetilen ittifakla işbirliği halindeydi.

Aynı yıl yapılan genel seçimler özerklik yanlılarının hoşnutsuzluğunu daha da arttırdı. Arap milliyetçilerinden oluşan Milli Blok, alternatif bir aday listesi hazırlayıp Cezire mütegallibesini yanına çekmişti. Buna rağmen Cerablus ve Cezire yöresinden iki özerklik savunucusu aday seçimi kazanmıştı.

Milli Blok özerklik isteyen kesimlere karşı saldırgan bir tutum takındı. 'Din Allah'a, yurtseverlik hepimize aittir. Din Allah'a, Vatan hepimize!' sloganıyla hareket eden bu bloğun lideri Cezire Kaymakamı Amir Behçet Şihabi, yöre halkını silahsızlandırmaya niyetlendi: Halep, Humus ve Hama'daki Arap köylülerini Cezire bölgesinde yerleşmeye teşvik etti; özerklikten yana olduğundan şüphelendiği Kürt memurları işten attırdı.

Cezire'deki Kürt nüfusun yaklaşık üçte biri Arap koalisyonunu destekliyordu.1937 yılında gerçekleşen parlamento seçimleri sırasında her iki koalisyon arasında dramatik çatışmalar yaşandı. Olayların neden olduğu düşmanlıkların yayılması, yerel ittifakların ne kadar kırılgan, geçici ve karmaşık olduğunu da gösteriyordu.

Sözgelimi Arap koalisyonu çevresiyle Kürt destekçileri, 'Gâvura karşı Müslüman birliği ve dayanışması' yolunda propaganda yaparak Kürtleri bölüp yanlarına çekmeyi başardılar.

Temmuz ve Ağustos 1937'de nüfuzlu önderlerine bağlı Kürtler Haseke, Amude ve Qamişlo'da olaylara karışmış; Arap koalisyonunu canla başla desteklemişlerdi. Fransızlar, bölgeye asker yığınağı yapmış; olayların tehlikeli boyutlara varması Kürtlerin yerel düzeydeki siyasetini zayıflatmış; onların Hıristiyan müttefikleri ise koalisyondan ayrılmıştı.


Sonuç olarak 1937 isyanı başlamış oldu. Cezire'de küçük çaplı silahlı çatışmalar yaşandı ve çarşı pazar kapandı. Kaymakam kaçtı; polis teslim oldu.

Bu başkaldırı, safları ayrıştırdı. Milliyetçilerle özerkçiler karşıt mevzilerde yerlerini alırken, barış içinde yaşayan farklı topluluklar arasındaki bağlar daha da kırılgan hale geldi.

1943-44 yılları arasındaki Kürt-Hıristiyan Bloğu, öncekinden farklıydı. Her iki topluluk, kendi çıkarları, özgünlükleri ve gündemleri olduğunu fark ettiler.

Özellikle Amude şehrinde yaşanan bir cinayet olayı ve İslam kardeşliğine kanmış olan bir kısım Kürt çevresinin Arapların yanında Milli Bloğa katılması, Hıristiyan kesimi iyice ürkütmüştü.


Bu arada Kürt ileri gelenleri, Cezire bölgesinin Kürtlüğünden söz etmek suretiyle kendileriyle Suriye'nin geri kalanı arasında bir ayrım çizgisi oluşturdular.

(Süryani Katolik Papazı) Monsignor Hebbé'nin raporuna göre; Suriye ve Lübnan Kürtleri farklı kimlik stratejisi güdüyorlardı.

Örneğin yıllardır mülteci durumunda yaşayan Kürtler, etnik kimliklerine daha az ilgi duyuyorlardı. Bir kısmı ise, muhtemel bir özerklik için sınır ötesindeki kardeşleriyle ortak projelerinin olması gerektiği düşüncesindeydiler.

Kürt ulusalcıları her iki kartı birden oynadılar. Bir yandan Cezire bölgesinin bir büyük devletin yahut uluslararası kuruluşun himayesinde Kürdistan ile birleşmesine ilişkin umut besliyorlardı.

Öte yandan Şam yönetimiyle çatışmak istemiyorlardı. Zira savaş sonrasında bu ülkede kalmaları sağlanmıştı. Dolayısıyla, sonuçları öngörülemeyen ihtilaf ve çatışmalar yaratmamaya özen gösteriyorlardı.

Bu ruh haliyle hareket eden Kürt milletvekilleri, 1945'te Suriye Cumhurbaşkanı Şükrü el-Kuvvetli'ye Kürtlerin ılımlı şikâyet ve serzenişleriyle beklentilerini yumuşak bir dille aktardılar. Ancak Fransız işgalinin sona ermesiyle birlikte, vaat edilmiş hiçbir talep yerine getirilmedi.

Arap milliyetçileriyle Kemalist yönetimin protestolarından çekinen işgalci Fransızlar, özerklik yasasını hasıraltı ettiler.

Sadece Kürt toplumunun Suriye devletiyle bütünleşmesini öngören maddeleri (bireysel haklar gibi) anayasaya koydular.

Kürt-Fransız işbirliği, Fransa'nın Suriye ile imzaladığı 1936 tarihli anlaşmayla fiilen sona erdi. Türkiye ile varılan sınır anlaşması sonucunda, Fransızların 'Kürt muhalefetini' Kemalist yönetime karşı kullanma siyasetinin önemi de azalmış oldu.

Fransız işgal yönetimi döneminin sonuna doğru Kürtler, üç kamp arasında bölünmüşlerdi: Arap milliyetçileri, komünistler ve Kürt milliyetçileri.

İkinci Dünya Savaşı süresince İtilaf Devletleri, Wilson Prensiplerinden esinlenerek Kürtlere özerk bir devlet sözü vermiş; Atlantik Sözleşmesinde (Atlantic Charter) buna işaret edilmişti.

Kürt ileri gelenleri, San Francisco Konferansında, henüz bağımsızlığına kavuşmamış halkların kendi taleplerini uluslararası kurum ve kuruluşların toplantılarında dile getirme yönünde talepte bulunmuş; ancak talep kabul görmemişti.

Kürt sosyolog ve araştırmacı Hamit Bozarslan, şu önemli noktaya işaret etmektedir:

Kürt milliyetçiliği, yeni bir ulusalcılık tarzıyla kendini temsil etme yoluna gitti: Bağımsızlık hakkının talebi, herhangi bir imparatorluk veya sömürgeci devlete değil; bizzat sömürgeciliğin tasfiyesi ve bağımsızlık sürecinde ortaya çıkan (kurulan) devletlere yönelikti.


Suriye Parlamentosundaki Kürt milletvekilleri, gönüllü olarak veya baskılar sonucunda, bölgeleri için özerklik istemekten vazgeçtiler.

Mustafa Kemal'in ölümünden sonra, Kürt kökenli İsmet İnönü'nün 'Milli Şef' olması, Türkiyeli Kürtler tarafından durumlarının iyileşebileceği biçiminde yorumlandı.

Öyle ki, Türkiye'ye dönme umutlarını kaybetmeyen Cerablus'daki Şahin ailesinden kardeşler, İngiliz temsilcilerden şunu rica ettiler:

Bizim adımıza Türk Hükümeti nezdinde girişimde bulunup, Kürtlere ilişkin müktesep hakların devreye sokulmasını sağlayın ki, bizim de dönüş yolumuz açılabilsin.


Hoybun önderlerinin Suriye'deki eski faaliyetleri, bu ülkeye sığınan ve Hoybun teşkilatıyla ilintili olan Kürtlerin konumları açısından ağır bir yük (vebal) teşkil ediyordu.

Dolayısıyla tekrar Türkiye'ye dönmeleri imkânsızdı. 1948'de Suriye aşiret reislerinin baş temsilcisi durumundaki Fuad Bey (El Halebî), 'Belli başlı Kürt önderleri hakkında çıkarılan idam hükmü, Türkiye'de hâlâ geçerlidir. Bunun istisnası yoktur!' demişti.

Yaşanılan onca şeyden sonra ortaya çıkan şuydu:

1940'ların sonunda Kürt hareketinin çeşitli siyasi kesimlerini bir araya getirebilecek bir lideri ve planı yoktu. Bu gerçeklik karşısında Cegerxwin ve Qedri Can gibi kimi Kürt şahsiyetler Suriye Komünist Partisi'ne (SKP) girdiler.

Genç ve siyaseten aktif Kürtler, Kürt hareketi içindeki geleneksel seçkinleri (Batıcı aydınlar, şeyhler ve ağalar) 'halk düşmanları ve devri geçmiş' kişiler olarak görüyorlardı.

Kürtlerin yönelmeleri SKP'nin bir 'Kürt Partisi' olarak görülmesine yol açtı.

Esasen SKP, 1933'ten beri Heyy-ul Akrad (Kürt Mahallesi) çıkışlıların yönetimindeydi. SKP Genel Sekreteri Halid Bakdaş, Kürtlüğünü iyi kullanıp yaptığı propagandayla 1954'te milletvekili seçilmişti.

Bu olgu, Halid Bakdaş'ın Kürt bölgelerindeki (Ali Ağa Zilfo gibi) eşraf kesimiyle özel ilişkisi ve ülkedeki azınlıkların algı yönetimiyle açıklanmış oldu.

Diğer bir deyimle, azınlıkların nezdinde, komünizm Arap milliyetçiliğine karşı bir dayanak ve barikat olabilirdi.
Suriye ordusunda görevli Kürtler, 1946'da bu hizmette kalmayı yeğlediler.

Subay/astsubay olmak emekçi sınıflar ve küçük burjuvaların toplumsal konumlarını iyileştirmeleri için nadir bulunan bir fırsat sayılıyordu.

Fransızların getirdiği seçim sistemi sayesinde Kürt siyasetçiler, 1947-49 yıllarıyla 1954-58 döneminde milletvekili seçilebildiler. Abdulbaki Nizameddin (1949-57) döneminde birden fazla Kürt bakanlık koltuğuna oturdu.


Suriye'yi yöneten ilk iki şahsiyet yani Hüsnü Zaim ile Edib Çiçekli, Hama yöresinden tanınmış Kürtlerdi. İkisi de (1953'te ortaya çıkan) Arap Kurtuluş Hareketi'nin üyesiydiler.

Toplumsal tabanları güçlüydü ve Sünni kesimce destekleniyorlardı. Bu sayede orta tabakadan ünlü Arap ailelerinin (Mulqi, Sabbağ, Barudi) önde gelen gençlerini yanlarına çekebildiler.

Her iki yönetici de Muhsin Barazi (Berazî) ve Fevzi Selu gibi Hama'nın önde gelen Kürt şahsiyetlerini en yakınlarına aldılar.

Barazi, başbakan oldu. Aynı kökenden Nuri İbeş ise, Kürt çevrelerle sıkı ilişkileri nedeniyle kabinede görev aldı.

Bu atamalar, Arap milliyetçileri arasında 'Kürt Askeri Yönetimi' oluşturuldu yolundaki dedikodulara yol açtı.

İslamcı Müslüman Kardeşler, H. Zaim yönetimini, 'Arap birliğini yıkmak için Çerkeslerle Kürtleri orduya doldurmak suretiyle bir çeşit Kürt Cumhuriyeti ikame etmekle' suçladılar.

Bu tür itham ve söylentiler, Kürt hareketi saflarında, 'Zaim, Suriyeli Kürtler için bir şeyler yapacak' tarzında söylentilerin dolaşmasına yol açıyordu.

Bir süre sonra Celadet Bedirhan, Zaim'le buluştu ve kendisini 'Suriye siyaset sahnesine çıkarıp destekleme' arzusunu dile getirdi.

Fakat Zaim, soyadının Arapça (lider, önder, reis, başkan) olmasına atfen, 'Suriye'de iki zaim (yani lider) istemiyorum!' diyerek kestirip attı.

Bu ifade, Kürt kökenli Zaim'in Kürtlüğü/Kürtleri kullanmak suretiyle iktidara gelip orada tutunmaya çalıştığını da gösteriyordu.

Devlet Başkanı Zaim ile başbakanı ve soydaşı Barazi olan yönetimin Kürtlerle ilgili politikası bulanıktır.

Başbakan Barazi, 'Hoybun hareketinin temsilcileri ve üyeleriyle görüşmesinde, onların Halep'teki Türk Konsolosluğu önüne gidip af dilemelerini' önermişti.

Bunlardan Osman Sebri kendisine tanınan af hakkını reddetti. Bazı önderler ise, Türkiye'ye teslim edilme korkusu yaşamadan Suriye'de ikamet karşılığında buna boyun eğdiler. 4


Suriye'yi yöneten sözünü ettiğimiz Kürt şahsiyetlerin başka faaliyetlerine dair bazı bilgilerle yazımızı sonlandıralım:

Şam diyarının eski valisi Muhammad Ali el Abid.jpg

Şam diyarının eski valisi Muhammed Ali el Abid

Muhammed Ali el-Abid (1867-1939): Şam'ın zengin ailelerinden birine mensuptu. 1890 yılında babası İzzet Holo Paşa ile birlikte İstanbul'a giderek daha sonra II. Abdülhamit'in hizmetine girdi. Bir süre Osmanlı'nın Washington Büyükelçiliğinde bulundu.

Dimaşk isimli Osmanlıca-Arapça haftalık bir gazete çıkararak Osmanlıcılığı savundu. 1908'de II. Meşrutiyet ilan edilince ailesiyle birlikte İstanbul'u terk ederek Avrupa'ya geçti. İngiltere, İsviçre ve Fransa'yı dolaştı. 1919'a kadar Fransa'da kaldı. Siyasi faaliyetlere katıldı.

Lozan Antlaşması'ndan sonra Suriye uyruğuna geçti. Fransız yönetimi sırasında Suriye'nin Maliye Bakanlığını (1922-1931) üstlenerek ülkenin maliyesini düzenledi; şirketler kurdu; yasalarda ve yargı yöntemlerinde reformlar yaptı.

1932'de Cumhurbaşkanı seçildikten sonra anayasayı hazırlattı. Suriye'nin bağımsızlığını ilan etti. 1936'da Cumhurbaşkanlığından ayrılarak Paris'e gitti. 1939 yılında orada öldü. 5


Hüsnü Zaim (1897-1949): Kürt kökenli bir ailedendir. Osmanlı'da ve daha sonra Fransız ordusunda subaylık yaptı. Suriye'nin 1946 yılında bağımsızlığını kazanmasının ardından ülkenin genelkurmay başkanı oldu. 1948 Arap-İsrail Savaşı'nda Suriye birliklerini yönetti.

İsrail'e karşısındaki mağlubiyet sonrasında (29 Mart 1949 tarihinde) CIA destekli kansız bir darbeyle iktidarı ele geçirerek kendisini cumhurbaşkanı ilan etti.

Hama'nın önde gelen Kürtlerinden Muhsin Berazî'yi başbakan, Hüsnü Berazî'yi Halep Valisi olarak atadı. Ancak iktidarda sadece dört ay kalabildi. 14 Ağustos 1949'da başka bir darbeyle devrilerek idam edildi. 6


Edib (bin Hasan) Çiçekli (1909-1964): Kürt baba ile Türk annenin evladıdır. Askeri akademide eğitim aldı. Bağnaz Suriye Toplumsal Milliyetçi Partisi'nin ilk üyelerindendi.

Edip Çiçekli Harbiye (solda) öğrencisiyken abisi Salih ve babasıyla.Kaynak-syrianhistory.com_.jpg

Edip Çiçekli (solda) Harbiye öğrencisiyken, abisi Salih ve babasıyla / Fotoğraf: syrianhistory.com

1948 Arap-İsrail savaşına gönüllü katıldı. Savaştaki yenilgi sonrasında parlamenter sistemi çalışamaz hale getiren (Kürt asıllı) Hüsnü Zaim'in darbesine karşı, partisinin subaylarıyla birlikte harekete geçti. Bu gayeyle 1949'da Suriye'de bir askerî darbe gerçekleştirdi.

Darbe sonrasında devlet başkanlığına gelen Çiçekli, Haşim el-Attasi'nin Haşimi Hanedanı altında yönetilen Irak Krallığı ile birlik oluşturma çabalarına karşı çıktı.

Attasi'yi görevde tuttu ama bazı komutanları astı ve kendi adamı olan (Kürt) Fevzi Selu'yu devlet başkanı olarak atadı. Temel amacı, Suriye'deki Haşimi yanlısı siyasete engel olmaktı.

O tarihteki siyaseti zaten kontrolüne almış olan Çiçekli, Fevzi Selu ile beraber idareyi tümüyle tekeline aldı. Tüm siyasi partileri kapattı ve askeri rejimi tam anlamıyla tesis etti.

Cumhurbaşkanı Fevzi Selu (solda) ile General Edip Çiçekli ile.Kaynak-ajdadalarab.jpg

Cumhurbaşkanı Fevzi Selu (solda) ile General Edip Çiçekli ile / Fotoğraf: ajdadalarab

Yandaş olmayan basın organlarını ve gazeteleri yasakladı. Ağustos 1952'de yeni bir hükümet tesis etmeye çalıştı ancak başta Haşim el-Attasi olmak üzere nüfuzlu sivil siyasetçiler tarafından boykot edildi.

Çiçekli, kendi döneminde batıyla dengeli ilişkiler kurdu ancak İsrail karşıtlığını da sürdürdü. Haşimi Hanedanı idaresindeki Irak ve Ürdün ile mesafeli bir ilişki kurdu.

Aralarında Baasçı Adnan el-Malki'nin de olduğu pek çok subay ve siyasetçiyi, Dürzî lider Sultan el-Atraş'ın oğulları Adnan ve Mansur ile Irak krallığı yanlısı Haşim el-Attasi'yi tutuklattı.

Şubat 1954'te Çiçekli idaresine karşı, Irak destekli olduğu öne sürülen bir darbe gerçekleştirildi. Darbeciler arasında Dürzî subaylar, Baasçılar ve Komünist Parti üyeleri de vardı. Çiçekli, bir iç savaşa meydan vermemek adına görevde kalmak için direnmedi.

Edib Çiçekli, Suriye doğumlu Kürt Başkan, Brezilya'da öldürüldü. Fotoğraf- Vikipedi. jpg.jpg

Suriye doğumlu Kürt Başkan Edib Çiçekli, Brezilya'da öldürüldü / Fotoğraf: Wikipedia

Mısır adına Suriye'de bir darbe tertibine karıştığı için gıyabında ölüme mahkûm edildi. Kaçtığı Lübnan'da Dürzî lider Kemal Canbulat'ın öldürme tehdidi üzerine gidip sığındığı Brezilya'da Suriyeli bir Dürzî'nin suikastı sonucu 1964'te öldürüldü. 7

Edib Çiçekli'nin kızı Vefa, Baasçıları, babasının ölümünden sorumlu tuttu-Kaynak, httpswikiarticle.xyz ..jpg

Edib Çiçekli'nin kızı Vefa, babasının ölümünden Baasçıları sorumlu tuttu / Fotoğraf: Wikipedia

Fevzi Selu (1905-1972): Babası Osmanlı subayı idi. Fransız manda yönetimi altındaki Humus Harp Akademisi'nden 1924'te mezun oldu. Suriye'de görevli Şark Ordusu isimli Fransız özel birliğine alındı.

1946'da Harp Okulu Komutanı tayin edildi. 1948 Arap-İsrail Savaşı'na katıldı. Edib Çiçekli ile orada tanıştı. Şükrü Kuvvetli karşıtı darbeyi (29 Mart 1949) birlikte gerçekleştirdiler.

Devlet Başkanı Albay Fevzi Selu 1951Kaynak, Syrianhistory.com Archive-.png

Devlet Başkanı Albay Fevzi Selu, 1951 / Fotoğraf: syrianhistory.com

Hüsnü Zaim devrinde İsrail heyetiyle mütareke hususunu müzakere eden Suriye Heyeti'ne askeri ataşe sıfatıyla danışmanlık yaptı.

Haşim el-Attasi başkanlığındaki hükümette, Çiçekli'nin desteğiyle Savunma Bakanı oldu. 14 Ağustos'ta Zaim'in devrilmesinin ardından Edib Çiçekli ile birlikte Irak Haşimi Krallığı'nın Suriye'deki siyasi uzantısını tasfiye etti. 3 Aralık 1949'da devlet başkanı olarak atandı.

11 Haziran 1953'te görevinden istifa eden Fevzi Selu, ortağı ve müttefiki Çiçekli'nin Şubat 1954'te devrilmesinin ardından Suudi Arabistan'a gitti. 1960'ların başına kadar Suudi Kralı'nın danışmanlığını yaptı. 8


Bitirirken, nesnellik adına şu tartışmaya de yer vermek durumundayım: Eski Ürdün Enformasyon Bakanı Salih el-Qellab, "Doğruya doğru, Kürtlerin de kendi bağımsız devletlerini kurma hakkı vardır!" manasına gelen Arapça bir makaleyi Şark'ul Avsat gazetesinde yayımladı:

Arapça başlığı şöyle: (لا يصح إلا الصحيح... ومن حق «الأكراد» إقامة دولتهم المستقلة)

Makalede, Suriye'yi yöneten Muhammed el-Abid ile Edib Çiçekli'nin Kürt oldukları yazılıydı. Ancak her ikisinin ailesinden de itiraz ve düzeltme geldi.

El-Abid ailesine bakılırsa kendileri "Kürt değil, öz be öz Arap!" imişler. Çiçekli ailesi de, eski Cumhurbaşkanı Edib'in "Kürt yapılmasının ilk olmadığını; bazı Kürt seçkinlerinin onu zorla Kürt yapma gayretinde olduklarını" 9 belirtmişti.

Çok sayıda Arap kaynağı, her ikisinin de Kürt değil, Arap olduğunda ısrar ediyor.

Bilinen o ki: Arap kaynaklarının çoğu, milliyetçi tarih anlayışıyla yazılmaktadır. Bizim zikrettiğimiz iki kişi (İsviçreli yazar J. Tejel ile Rojavalı yazar Xelil İbrahim Şêxi) ise onların Kürt olduklarını tarihi kaynaklara dayanarak vurgulamaktadırlar.

Şöyle ya da böyle, tarihi arka planıyla birlikte sizlere bilgi sunduk. Bahsi geçen dört cumhurbaşkanının kendi halklarına sahip çıkıp çıkmadıklarına ve Suriye resmi siyasetine entegre olup kime hizmet ettiklerine ise okuyucu karar versin.

İndependent Türkçe/Faik Bulut
Bu haber toplam: 4559 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:21:17:09