Gazeteci Fehim Taştekin bu hafta Gazate Duvar'daki köşe yazısında Türkiye, Suriye ve Rusya üçlü görüşmelerini diğer taraftanda İran'ın bölgede değişen dengelere göre nasıl bir yol izleyeceğini analiz etti.
"Rusya lideri Vladimir Putin’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la baş başa pişirdiği normalleşme aşına İran safran katıyor." diyen Taştekin; "Astana ortağı olarak İran’ın kendi rengini vermeyeceğini düşünenler vardıysa yanıldılar." yorumunu yapıyor.
Analizinde Taştekin, "Şam-Tahran hattındaki trafik, Suriye lideri Beşşar el Esad’ın ketumluğunu bozmasına yaradı". diyerek "Esad’ın Ankara ile normalleşme için “Türk askerinin çekilmesi” ve “terör örgütlerine desteğin kesilmesi” şeklindeki iki temel koşulu bilinse de üçlü görüşmelerin ikinci aşamasına geçilecekken daha açık oynamaya başladı." ifadelerini kullandı.
Ortadoğu analisti Taştekin şöyle sürdürüyor konuşmasını;
"Savunma bakanlarının 28 Aralık’taki buluşmasını takiben dışişleri bakanları düzeyindeki toplantının bu ayın ikinci yarısında yapılması yönünde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Rus mevkidaşı Sergey Lavrov arasında ön mutabakat sağlanmıştı. Henüz tarih belirsizdi. Hatta Şark’ul Evsat gibi gazeteler, Çavuşoğlu’nun 17-18 Ocak’taki Washington ziyaretinden önce 14-15 Ocak’ta Moskova’da Rus ve Suriyeli mevkidaşlarıyla buluşabileceğini yazmıştı.
Çavuşoğlu 12 Ocak’ta öngörüyü "Şubat başında olabilir'' sözleriyle güncelledi. Bu sarkmanın nedenini Suriye tarafından öğreniyoruz. Suriyeli üst düzey kaynaklar, 12 Ocak’ta, El Mayadin kanalına “Türk ordusunun Suriye’den çekilmesi başta olmak üzere amaçlar tam olarak belirlenmeden Şam’ın toplantıyı kabul etmediğini” aktardı. Suriyeli kaynaklara göre Erdoğan seçim hesabıyla elini uzatıyor ve Şam bununla ilgilenmiyor.
Esad bu bilginin paylaşıldığı gün Putin’in özel temsilcisi Aleksander Lavrantiyev’le durumu değerlendirdi. Suriye lideri, Rus temsilciye ulusal temelde hedeflere ulaşmak için Rusya ile koordinasyon ve planlama olması gerektiğini söyledi. Hedefleri de işgalin sona ermesi ve teröre desteğin kesilmesi olarak koydu.
Sıra 14 Ocak’ta İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Amir Abdullahyan’la görüşmeye geldiğinde, İran’ı temin eden bir tutum sergilendi. Esad “Teröre karşı Suriye’nin yanında ilk yer alan ülke olması hasebiyle İran’la koordinasyonun önem taşıdığını” belirtti. Suriye lideri işgali sona erdirmediği ve terör örgütlerine desteği kesmediği sürece Türkiye ile diyalogun ilerlemeyeceğini vurguladı.
Abdullahiyan da iki ülkenin aynı siperde durduğunu söylerken ciddi olması halinde Suriye-Türkiye diyaloğuna olumlu baktıklarını kaydetti. İranlı bakan benzer mesajları geçen hafta Tahran’da ağırladığı Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Eymen Sosan’a da iletmişti.
Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad da İranlı mevkidaşı ile İran-Suriye ilişkilerinde yeni bir yol haritası belirlemek için bir araya geldiklerini belirtirken açık konuştu:
"Türk tarafıyla herhangi bir görüşme, işgalin sona erdirilmesi ve teröre desteğin durdurulması temelinde inşa edilmelidir. Esad ile Türk liderliği arasındaki görüşmeden önce anlaşmazlıkların nedenlerinin ortadan kaldırılması şart. İşgal kaldırılmadan Türkiye ile ilişkilerin yeniden normalleştirilmesinden söz etmek mümkün değil. 2011'den bu yana ilişkilerimizi bozan terörü bitirmenin peşindeyiz."
İRAN köstek mi oluyor destek mi?
Yazısının devamında Taştekin şu ifadeleri kullanıyor;
"Şam’dan verilen mesajlar daha satır aralarına inmeden pozisyonları belli ediyor. İran diyaloğa “ciddi olması halinde” diyerek çentik atıyor. İran, Ankara-Şam arasında yeni sayfa açılırsa Suriye’nin geleceğindeki yerinin ne kadar daralacağını kestirmeye çalışıyor. Ve kaybeden tarafta olmamak için Esad’ı markaja alıyor. Elinde de petrol ve kredi hattı gibi kozlar var.
Wall Street Journal’ın iddiasına göre İranlı yetkililer, Suriye’ye ilave petrol sevkiyatı için artık daha fazla (piyasa fiyatından) ödeme yapmak zorunda olduğunu bildirdi. İran ödemesi ertelenmiş yeni teslimatları reddetti ve peşin ödeme istedi.
Petrol alacak dolar rezervi yokken İran’ın açtığı kredi hattı ve ucuz fiyatlandırma hayat kurtarıyordu. Sevkiyatın iki ay aksaması Suriye’nin belini iyice kırdı. Aksama hem İran’ın içindeki karışıklıklara hem de Şam-Ankara barışı için çabalara denk geldi. Bunu gösterilerden ziyade Şam’ın yeni rotasından duyulan rahatsızlığa bağlayanlar az değil. Bu rota Şam’la normalleşme için İran’dan kopma şartını koşan Suudi Arabistan’la artan temasları da içeriyor.
Suriye’ye yardımları 20 milyar doları aşan İran’ın bir süredir enerji dahil bütün alanlarda işbirliği için bastırdığı konuşuluyordu. Mikdad stratejik işbirliği anlaşmasının yenilenmesi konusunda uzlaştıkları bilgisini paylaştı. Bunun içeriği henüz bilinmiyor.
Suriye hâlâ ateş üzerinde kavrulan bir sac misali. Bu haldeyken Rusya’yı kızdırma ve İran’ı gücendirme lüksü yok. Esad ayağını sağlam yere basabilmek için iki müttefiki arasında denge siyaseti güdüyor. Mesajlarına bakarsak; Tahran’a “Sizsiz yol almayız” ve “Ortaklığımız daimi” güvencesi veriyor. Moskova’ya da “Erdoğan’la söz kesmeden önce atılacak adımları önceden birlikte belirleyelim” demek istiyor. Bir bakıma katakulliye gelmeyelim diyor.
Gözler Çavuşoğlu'nun Washington ziyaretinde
Aralarındaki nüanslara karşın İran, Rusya ve Suriye tarafındaki ihtiyat ve kuşkulara bakıldığında Erdoğan’ın niyet ve amacının teste tabi olduğu görülüyor. Açığa kavuşması gereken noktalar var: Normalleşme teklifi sadece seçime odaklı bir oyun mu? Erdoğan Amerikan bariyerini aşabilecek mi? Bu ikisine bağlı olarak iki temel şartı karşılamaya niyetli mi?
Kuvvetle muhtemel 18 Ocak’ta Washington’da F-16 düğümünü çözmenin koşulları müzakere edilirken Çavuşoğlu’na “Şam’la normalleşme”, “Ukrayna-Rusya arasında ikili oyun” ve “İsveç ile Finlandiya’nın NATO üyeliğini tıkama” konusunda Türkiye’nin pozisyonuna açıklık getirilmesi istenecek. Çavuşoğlu da ABD’nin nihai tutumunu öğrenmiş olacak. O vakit Moskova’nın sihirli küresinde ne belireceğine bakmak lazım.
Esad sözünü söyledikten sonra top yeniden Rus sahasında. Abdullahiyan, Tahran’ın tutumunu 17 Ocak’ta önce Ankara'ya ardından Moskova’ya ulaştıracak.
İran’ın petrol-kredi kozu, Türkiye’nin de sopası var! Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın yabancı medyaya “Maruz kaldığımız tehdit seviyesine göre operasyon masada hala bir seçenek” dedi. Ya benim koşullarımda el sıkışırsınız ya da ben sıkarım!
Bu çoklu mesajlar karşısında Kremlin de kendi tutumunu Türk-Amerikan karşılaşmasından sonraya bırakabilir. Türk tarafı farklı dosyalarda Biden yönetimiyle yeni bir al-ver içerisine girerse Suriye’deki yeni rota bundan etkilenebilir. Ruslar sürecin dayanıklılığını ölçme gereği duyabilir.
Sürekli teste tabii olmak da fena şey!"