HDP İzmir İl Örgütü, “Kendimizi de kentimizi de biz yöneteceğiz. Mutlaka kazanacağız” şiarıyla 3. Olağanüstü Kongresi’ni gerçekleştirdi.
Kongreye, katılan Pervin Buldan, burada bir konuşma yaptı.
“Seçim dönemlerinde partimize dönük yoğun baskıların olduğu bir süreci yaşıyoruz. Her sabah birkaç ilimizden gözaltı haberleriyle uyanıyoruz. Ancak bizler tutuklandıkça çoğalan, öldürüldükçe büyüyen bir halkın geleneğinden geliyoruz” diyen Buldan, ifadelerine şunları ekledi:
Bizler adaleti ve hukuku olmayan bir ülkede yaşıyoruz. Bizler sesini çıkaran herkesi ezmeye çalışan bir zihniyete karşı mücadele veriyoruz. Ancak bu ülkeyi yönetenler Türkiye toplumunu, her kesimi kendi tahakkümü altına almaya çalışıyor, bu zihniyeti, bu ülkeye hakim kılmaya çalışıyor. Bunu başaramadıklarını kendileri de bilmelerine rağmen yok saymaya, imha etmeye ve baskıcı zihniyeti Türkiye’nin her yerine yaymaya çalışıyorlar.
Bugün İmralı Cezaevi’nde Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit aynı zamanda Türkiye halklarına uygulanmaktadır. Ülkenin içinde bulunduğu kaos Sayın Öcalan’a uygulanan tecritle başlamıştır. Bu ülkede barış ve müzakere süreci yaşanırken, o sürecin bu ülkenin geleceğine, yarınlarına ne kadar büyük katkı sunduğunu gördük. O, 3 yıl içinde İzmir başta olmak üzere, bu ülkede yaşayan herkes bu ülkede bir umut olduğunu, bu ülkenin geleceğine güvenle baktığını gördü.
Bu ülkeye cenazeler gelmedi. Bu süreçle birlikte Türkiye’nin hiçbir yerinde hiçbir insan yaşamını yitirmedi, annelerimiz ağlamadı. Yaptığımız iş çok onurlu bir işti. Bizi postacılıkla suçlayanlara şunu söyledik: ‘Bu görevi bize bir daha versinler, bir daha gideriz, insanların yaşamını yitirmemesi için görev almaya hazırız.’ Ama bu süreci bitirenler bugün insanların kafasında farklı bir algı oluşturmaya çalışıyor. Oslo’da yeni bir sürecin başladığı algısını oluşturmaya çalışanlar şunu bilsinler ki İmralı’nın kapısında koca bir kilit varken, barış ve müzakere süreci asla başlayamaz. Cezaevlerinde siyasi rehineler varken böyle bir sürecin başlamasının imkanı yoktur.
Biz AKP ile müzakere değil mücadele etmek için yola çıktık. Bu mücadelemizi de kazanana kadar sürdüreceğiz. Tecrit bir insanlık suçudur. Tecritle birlikte ülkenin çatışmalı bir sürece girmesinin bu ülkeye hiçbir faydası yoktur. Bir kez daha hükümeti ve devleti sorumluluğa davet ediyoruz. Leyla Güven şahsında başlatılan açlık grevinin dikkate alınması, Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve ülkenin geleceğe umutla bakacağı yeni bir sürecin başlaması gerekiyor.”
“Sevgili Selahattin Demirtaş ile ilgili AİHM kararını başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, hükümet yetkililerinin tanımayacağına dair izlenimler var” diyen, Buldan, sözlerine şunları ekledi:
“AİHM kararı siyasi bir karar değildir, hukuki bir karardır. Bugün Cumhurbaşkanı, AİHM kararını siyasi bir karar olarak gördüğünü söylüyor ama bizim tüm yoldaşlarımız siyasi bir kararla tutuklandılar. Tam da bu dönemde AİHM kararının tanınmaması bize yargının bağımsız olmadığını gösteriyor. Eğer yargı bağımsız olsaydı bugün Selahattin Demirtaş serbest kalırdı. Sadece Selahattin Demirtaş değil, kararın emsal teşkil etmesinden dolayı tüm tutuklu yoldaşlarımızın serbest kalması gerekir. Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde kaldığı her an yeni bir hukuksuzluktur. Bu hukuksuzluğun altına Saray’a bağlı yargıçlar imza atmaktadır. Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakacaksınız. AİHM kararını dikkate almak zorundasınız. AİHM kararı sadece AİHM’in kararı değildir. Türkiye’de milyonların talebidir.”