HDP'li Vekil: Umut ederim ki Kürdistan Kurulur

HDP milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat, Güney Kürdistan\'ın medya grubu Rûdaw’da yayınlanan röportajında çarpıcı açıklamalarda bulundu!
12.03.2016, Cts - 08:32
HDP'li Vekil: Umut ederim ki Kürdistan Kurulur
Haberi Paylaş

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mersin milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat, “çözüm süreci”ne ilişkin, “Müzakere masası tekrar kurulacak. Taraflar tekrar masaya oturacaklardır” dedi.

Mehmet Fırat, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Yeni süreçte HDP ve Kandil yer almayacak” sözlerine değinenrek, “Onunla oturmayacaksınız bunla oturmayacaksınız peki müzakereleri kiminle yapacaksınız? Korucularla mı?” diye sordu.

Kürdistan Bölgesi’nde yaşanan gelişmeleri de değerlendiren HDP’li vekil, “Güney Kürdistan’daki tüm siyasi partilerin bireysel ve partisel çıkarlarını bir kenara bırakarak, Sayın Barzani’nin etrafında tek bir vücut olmaları lazım” ifadelerini kullandı.

Mir Mehmet Fırat, “Milli bir meselede partisel ve kişisel meselelerin konuşulmaması gerekiyor. Konuşan herkes bana göre 4 parçadaki Kürtler’in tamanına ihanet etmiş olur” diye konuştu.

Dengir Mir Mehmet Fırat\'ın, Rûdaw’da yayınlanan açıklamalarının tamamı şöyle:

Geçen yıl Şubat ayında Dolmabahçe’de bir mutabakat okundu. Mutabakattan sonra PKK silah bırakma kararı verecekti, ancak öyle olmadı. İki tarafta birbirini suçluyor. Çözüm sürecinin bozulmasının nedeni nedir sizce?

Bana göre başlangıç yanlıştı. Çünkü sizin vatandaşlarınızın, temel insan hak ve özgürlük sorununu hiçbir kurum ve kuruluşla böyle bir konuyu pazarlık yapamazsınız. Böyle bir şey 21’inci yüzyıla uygun olmadığı gibi demokratik de değildir. Eğer gerçekten bu ülkeyi demokratik, özgür ve çoğulcu bir ülke olarak kabul ediyorsanız, daha önceki tatbikatlardan insanlarınızın hak ve özgürlükleri sınırlandırılmış yada kaldılmışsa yapacağınız tek şey vardır; bu sınırları ortadan kaldırmaktır. Fakat öyle olmadı, bir masa kuruldu. Bir yandan Abdullah Öcalan, bir yandan PKK, bir yandan da KCK bir pazarlık unsuru haline geldi.

Yani size göre hükümet sorunu çözmek için başta samimi değildi?

Kesinlikle samimi değildi. Zaten bir güvensizlik olduğu apaçık ortadaydı. Bir yandan PKK devlete güvenmiyor silah yığınakları yapıyor. Diğer taraftan ise devlet, moderm silahlarla ordusunu donatıp karakol inşa ediyor. Müzakereler devam ederken aslında müzakerelerin sonuç alınmaması üzerine olduğu görülüyor. Dolmabahçe\'de bir mutabakat imzalanıyor ve bu mutabakat uzun tartışmalardan sonra müşterek bir şekilde ortaya çıkmıştır. Fakat mutabakat ilan edildikten sonra sayın Cumhurbaşkanı, (ki Türkiye’de uçan kuştan dahi haberdar olma arzusu içinde bir insan) bu mutabakattan haberim yoktur diyebiliyor.

Oradaki asıl sorun, belki de HDP’nin “Seni başkan yaptırmayacağız?” sloganıydı. Dolayısıyla bu süreci kim sonlandırdı diye sorarsanız sonlandıran her zaman güçlü taraftır. Güçlü olan taraf da devlettir.

Bir yandan operasyonlar devam ederken, diğer taraftan PKK, Mart ayında yeni bir eylem hamlesi başlatacağını açıkladı. İki taraf açısından çatışmalı süreç sürdürülebilir mi yoksa masaya dönüş kaçınılmaz mı?

Bu sürecin böyle devam etmesi mümkün değil. Başından beri tekrarladığım gibi ne Kürtler Türkler’i ortadan kaldıracak güce sahiptir, ne de Türkler Kürtleri. İki tarafta birbirini tamamen ortadan kaldıracak güce sahip değil. Bu çatışma döneminde ölen polis, jandarma, gerilla gençler ve sivil insanlardır onlara yazık. Müzakere masası tekrar kurulacak. Taraflar tekrar masaya oturacaklar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni süreçte HDP ve Kandil’in yer almayacağını, silahlı kişilerle görüşmeyeceklerini söyledi. Sizce Öcalan, Kandil ve HDP’nin olmadığı bir süreçte barışın sağlanması mümkün mü?

Geçmiş olsun demek lazım yada günaydın demek lazım. Ama illa ki birşey söylememiz lazım. O dönem geçti. Eğer baştan samimi olsalardı PKK’yle Kürt sorununu tartışmazlardı. Ama Türkiye’de PKK diye bir sorunda var. 30 yıldır silahlı bir güç var. Elbetteki onunla da görüşmesi gerekiyor. Çatışmalara nasıl son verilerek? Silahlar nasıl bırakılacak? Dağdaki insanlar topluma nasıl kazandırılacak? Bunların görüşülmesi lazım.

Bir toplumun hak ve özgürlüklerini müzakere edemezsiniz.Hatta modern hukukta kamuoyunun oyuna dahi sunamazsınız. Yani yüzde 99’u Kürtçe anadil olmasın, konuşulmasın dese dahi bu geçersizdir. Peki, onla oturmayacaksınız bunla oturmayacaksınız müzakereleri kiminle yapacaksınız? Korucularla mı? Ya da Güney Kürdistan’la mı? O da olabilir. Güney Kürdistanla’da oturulur.

Gelinen süreçte hükümetin politikalarını eleştiriyorsunuz. Özeleştirel baktığınız zaman Kürt tarafının da yanlışları oldu mu?

Olmaz mı? Şimdi özyönetim dediğiniz şey, ilanlarla olmaz. Bağımsız devlet ilan edilebilir. Ancak özyönetim merkezi hükümetle yetki paylaşımıdır bu da yasama meclisinde olur. Dolayısıyla Bu şekilde ifade edilmesi, Kürt halkının sivil insanların yoğun olarak yaşadığı şehirlerde özyönetim ilan edilmesinin mantığını şahsen anlamıyorum bilmiyorum. Bunun yolu siyasettir. Tabi ki HDP büyük başarı sağlayarak 80 milletvekiliyle meclise girmiştir. PKK veya gençlik örgütü bu çatışmayı yapmasaydı, yine çatışma olur muydu? Evet olurdu.

Kürdistan Bölgesi Hükümeti, çatışmaların durması ve müzakerelerin yeniden başlaması için aktif rol alabilir mi?

Güney Kürdistan rol alabilirdi, ancak Türkiye ile son zamanlarda siyasetin dışında biraz fazla içli dışlı olundu. Dolayısıyla çok fazla etkin olacağı kanısında değilim. Aslında olabirdi. Bütün Kürtler’in gözü Güney Kürdistan’da ve bir umut ışığı olarak görüyorlar. Siyaseten kendi içinde parçalanmış bir görünüm içinde Güney Kürdistan. Özellikle Başkan Mesud Barzani’yi zor durumda bırakacak bazı girişimleri de göz önünde tutmamız lazım. Son ziyaretlerinde çok mutlu olduk. Havalanında karşılamamız gerekirdi ama uçaktan iner inmez Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) karargahına götürülmesini inanıyorum kendisi de doğru bulmamıştır.

Niçin böyle birşey sizce yapıldı?

İtibarsızlaştırmak için. Türkiye Cumhuriyeti’nin aşiret reisi ve postal yalacıları gibi aşağlayıcı kelimeler kullandığını unutmalalım. Ha bugün o fikirlerinden vaz mı geçtiler? Ben inanmıyorum. Ama bugünkü Ortadoğu’da menfaatleri var tabi. Şu anda el uzatacakları tek yer var o da Güney Kürdistan, PDK’dir. Ama bunu da içlerine bir türlü sindiremiyorlar. Bir Kürdistan Devleti’nin veya özerk bir Kürdistan’ın varoluşuna bir türlü sindiremiyorlar. Gelişmesine de tahammül edeceklerini zannetmiyorum.

KCK Dış İlişkiler Sorumlusu Demhat Agit, Ankara-Erbil arasındaki boru hatlarına ilişkin “Kuzeyli bir gücüz ve bizden onay alınması gerekir” demişti. Bu açıklamayı nasıl buluyorsunuz?

Yanlış buluyorum. Binlerce yıldır esaret içinde yaşamış olan Kürt halkının artık kaderinin değişmesi gerekir. Nasıl ki Rojava’da kantonların birleştirilmesi ve denize ulaşılması öngörülüyorsa, Güney Kürdistan’ın da petrolünün değerlendirilip oradaki Kürt halkının refah seviyesinin artırılmasına engel olmaktan çok destek olunmasından yanayım. Kendi aralarında konuşabilirlerdi. Medya üstünde konuşulması düşüncesinde değilim.

Suriye’de BM’nin verdiği bir ateşkes süreci var. Süreç başarılı olmazsa farklı senaryolar sözkonusu. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?

Suriye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bana göre de 3’lü federasyon kurulacak. Bu orada kalır mı? Ben orda kalacağı kanısında da değilim. Irak’ta da gördüğümüz gibi bir ülkenin içinde Sünni, Şii, Arap, Türkmen var. Kürt, Ermeni vb. Birinci Dünya Savaşı’ndan beri Ortadoğu huzur bulmamıştır. Bulması da mümkün değil. Belkide bir süre sonra Sünniler, Şiiler ve Kürtler’de devlet oluşturabilir. Korkulacak bir şey yok bunlar olacaktır ama bugün ama yarın olur belli değil.

4 parçadaki Kürtler’in biraraya gelme ihtimalini mi söylüyorsunuz?

Böyle olması gerekiyorsa olabilir tabi, Araplar’ın da biraraya gelmesi gerekiyor. Suriye’de Sünni Arap çoğunlukta olmasına rağman Şii bir rejim var. Saddam dönemine kadar da bunun tersiydi.

Türkiye, Rojava’da PYD’nin yapılanmasına izin vermeyeceğini söylüyor. Türkiye engelleyebilir mi?

Engelleyemez. Türkiye aynı şeyi Güney Kürdistan için de söylüyordu. Türkiye’nin güneyinde Kürdistan’a izin vermeyecek, kendileri için kırmızı çizgiydi. Şu anda ise hemen hemen Ortadoğu’daki tek dost ülkesi onlar. Türkiye kendi içinde bir kantonar sisteme karşı çıkabilir. Ama Suriye ve Irak’taki bir sisteme karşı çıkmasını halen anlayamıyorum. Irak Anayasası’nda var olmasına rağmen de Türkiye’nin güneyi yada Irak’ın kuzeyi deniliyor. Aynı şekilde Suriye’de de şimdi söyleniyor. Bu kadar aymazlık olmaz.

Başkan Mesud Barzani, Ekim ayında bağımsızlık için referanduma gidileceğini açıkladı. Türkiye “Biz buna sıcak bakmıyoruz” dedi. Bu konuda ne söylersiniz?

Bana göre geç kalmış bir şey ama bunun yapılabilmesi için kendi aralarında tek vücut olması gerekiyor. Bunun dışında Güney Kürdistan’daki tüm siyasi partilerin bireysel ve partisel çıkarlarını bir kenara bırakarak, sayın Barzani’nin etrafında tek bir vücut olmaları lazım. Tabi demokratik bir Kürdistan olup, YNK, Goran ve diğer siyasi partilerin arasında olması lazım.

Milli bir meselede partisel ve kişisel meselelerin konuşulmaması gerekiyor. Konuşan herkes bana göre 4 parçadaki Kürtler’in tamanına ihanet etmiş olur. İçerdeki itilahlar halolursa dünya buna hazır hale gelmiş durumda. Türkiye’nin karşı çıkıp çıkmaması önemli değil mühim olan BM’de mutabakatın sağlanmasıdır. Gördüğüm kadarıyla buna müsait bir ortam gözüküyor. Umud ederim ki Kürdistan kurulur.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 14892 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:16:53:39