Açıklama da şu ifadelere yer verildi;
Bir süreden beri İran'da halk sokaklara çıkarak yolsuzluk, yoksulluk, haksızlık ve baskıları protesto ediyor; ekonomik kaynakların halkın yararına kullanılmasını istiyor, özgürlük, adalet, eşitlik ve insanca yaşam taleplerini haykırıyor. Doğu Kürdistan'ın bazı şehirlerinde de halkımız protesto gösterileri düzenlemektedir. Doğu Kürdistanlı partiler de bu başkaldırıyı destekliyor. Çağdışı mollalar rejimi ise meydanlara çıkanların haklı taleplerine kulak vermek yerine, hak ve özgürlük talebinde bulunanları şiddet ve silah ile bastırma yoluna gidiyor. Rejimin başvurduğu söz konusu şiddet sonucunda şimdiye dek 30’dan fazla insan öldü, yüzlercesi yaralandı. Gözaltına alınanların sayısı ise binlerle ifade ediliyor.
İran halklarını bu başkaldırıya yönelten İran’daki dikta rejiminin izlediği anti demokratik, çağdışı, halkı açlık ve yoksulluğa mahkûm eden totaliter politikadır. Başta Kürd milleti olmak üzere Azeriler, Beluciler, Araplar gibi farklı etnik ve ulusal yapılar en temel milli ve demokratik haklarından yoksundurlar.
Bu koşullarda yaşayan bir toplumun meydanlara çıkması kaçınılmazdır, onun özgürlük, eşitlik ve adalet talepleri meşrudur. Uluslararası toplum, İran halklarını bu haklı mücadelede yalnız bırakmamalıdır.
Bu vesileyle Doğu Kürdistan'da halkımızın özgürlük mücadelesinde yanlarında olduğumuzu beyan ediyor, yerel ve uluslararası koşulların halkımızın önüne çıkarabileceği fırsatları kazanıma dönüştürmenin en temel koşulunun, Doğu Kürdistan'daki ulusal demokratik güçlerin kendi ittifaklarını sağlamalarından geçtiğini ifade ediyoruz.
Öte yandan Türkiye Devleti, İran’daki diktatörlük rejiminin sivil ve savunmasız halka karşı başvurduğu şiddet politikasını savunarak bu çağdışı mollalar rejiminin imdadına yetişmektedir.
Dikkat çekmek istediğimiz diğer önemli bir konu da bir buçuk yıldan beri sürdürülen OHAL rejimi ve Kanun Hükmündeki Kararnameler (KHK)’dir. OHAL’in açık bir baskı ve hukuksuzluk rejimine dönüştüğü toplumun bütün kesimlerinin ortak görüşüdür. KHK’lar ise hükümetin elinde, tüm hakları rafa kaldırmak ve istediği politikaları hayata geçirmek için bir araca dönüşmüş durumdadır.
Yayımlanan son iki KHK yeni hukuksuzluk ve toplumsal gerilimlere kapı aralamıştır. Son kararnamede cezaevlerindeki siyasi tutuklular için öngörülen tek tip elbise uygulaması insan onurunu rencide eden aşağılayıcı ve gayri insani bir düzenlemedir. Bu adımdan bir an önce vazgeçilmelidir.
Son KHK’de yapılan diğer bir düzenleme ile ayrıca “terör ve darbeye karşı mücadele edenler” için yargı muafiyeti getirilmiştir. Bu düzenleme son derece muğlak ve istismara açıktır. Bundan hareketle hükümete muhalif insanları “terörist” ya da “darbeci” olarak yaftalayarak hedef tahtasına konulması oldukça kolaydır.
Gelinen aşamada demokrasi zeminini her geçen gün daha çok tahrip eden ve toplumda artan oranda hukuksuzluk ve hak gaspına yol açan OHAL rejimi ve KHK uygulaması son bulmalıdır. Söz konusu uygulamaların yol açtığı sonuçların telafisi için hızlı ve kapsamlı bir demokratikleşme süreci başlatılmalı ve savaş siyasetine son verilmelidir.
Diyarbekir’de bir araya gelen siyasi parti ve hareketlerimiz ayrıca 2019 yılında yapılacak (Yerel, Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı) seçim sürecinin öneminin altını çizmişlerdir. Bu çerçevede başta yerel seçimler olmak üzere 2019’da yapılacak seçimlere, Kürdistan'daki siyasi güçlerin en geniş kesimlerinin ulusal demokratik bir politika ekseninde birlikte katılımını gerçekleştirmek amacıyla ortak bir çalışma yürütmeyi kararlaştırmışlardır. 07.01.2018
AZADÎ HAREKETİ, PAK, PDK-BAKUR, ÖSP, PSK