John Bolton: Irak’ın yıkılmasının faydalı olacağını düşünüyorum

ABD eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Kürt davası ile 1990’lı yılların başında tanıştığını, 1991’deki “Büyük Göç”e tanık olduğunu ve o zamandan beridir de “Kürtlere ne olacak” sorusunun her zaman aklımda kaldını söyledi.“Uzun bir süredir Irak’ın yıkılmasının faydalı olacağını düşünüyorum” diyen Bolton, “ABD’nin en azından Irak’ta bir Kürt devletinin varlığını kabul etmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
05.08.2020, Çar - 20:36
John Bolton: Irak’ın yıkılmasının faydalı olacağını düşünüyorum
Haberi Paylaş

ABD eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Kürt davası ile 1990’lı yılların başında tanıştığını, 1991’deki “Büyük Göç”e tanık olduğunu ve o zamandan beridir de “Kürtlere ne olacak” sorusunun her zaman aklımda kaldını söyledi.“Uzun bir süredir Irak’ın yıkılmasının faydalı olacağını düşünüyorum” diyen Bolton, “ABD’nin en azından Irak’ta bir Kürt devletinin varlığını kabul etmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.Güney Kürdistan’da 2017’de gerçekleştirilen “Bağımsızlık Referandumu”na değinen Bolton, referendum yapılmasaydı bile İran Devrim Muhafızları’nın Kürdistan Bölgesi’ne benzer bir müdahalede bulunacağını savundu.ABD Başkanı Trump’ın Kürtler hakkında tepki çeken açıklamalarına değinen eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Trump’ın “Kürtler hakkında yanlış bilgilendirildiğini” ve Başkanın aklına yatan birşeyin bir daha çıkmasının çok zor olduğunu söyledi.

Rûdaw TV’de yayınlanan “Hevpeyvîn” özel programında Dilbixwîn Dara’nın konuğu olan John Bolton, Trump’ın Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilişkilerinden Türkiye’nin Rojava’ya yönelik operasyonuna, ABD seçimlerinden kendi kitabına ve Kasım Süleymani’nin öldürülmesine kadar daha birçok konu hakkında kendisine yöneltilen soruları yanıtladı.

ABD eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, “Bayaz Saray’ın Sır Küpü” olarak da biliniyor. Bolton, Başkan Trump’la araları bozulmadan ABD’nin en güçlü ve en önemli isimleri arasında yer alıyordu. Görevden ayırıldıktan sonra yazdığı kitapta Beyaz Saray’daki sorlardan bahsediyor. Şüphesiz bu kitap dünyayı alt üst etti. Bugün John Bolton bize konuk oldu. Böylece Rûdaw, John Bolton ile söyleşi yapan ilk Kürdistani televizyon olma başarısı gösterdi.

Sayın Bolton hoş geldiniz. New York veya Washington’daki stüdyomuzda sizi konuk etmek isterdim ancak koronavirüsü buna izin vermedi.

Siz Kürtler tarafından “Kürt dostu” diye tanınıyor ve seviliyorsunuz. Bunu biliyor musunuz bilmiyorum. Kürt davası ile tanışıklığınız hangi tarihe dayanıyor, ne zaman ve nasıl oldu bilmek istiyorum?

Sizinle birlikte olduğum için mutluyum. Teşekkür ediyorum. Genel hatlarıyla anlatırsam, bundan çok önceleri, sanırım üniversite okuduğum yıllarda, fakat kessin bir şekilde tam olarak 1991’deki Körfez Savaşından hemen sonrasıydı, Kürt meselesini tamamen tanımış oldum. Irak güçleri Kuveyt’ten çıkarılmadan önce, Saddam Hüseyin Irak’ın genelinde bir bastırma harekatı başlattı. Onbinlerce hatta yüzbinlerce Kürt evlerini terk edip kuzeye doğru büyük bir göçe başladı. Büyük bir insani felaket yaşanması olasılığı vardı. O dönem ABD Dışişleri Bakanı olan James Baker’a Türkiye’nin güneydoğusuna yaptığı bir ziyarette eşlik ettim. Birlikte sınırı geçerek Irak’a geçtik. Bu, göç ederek hem Irak toprakları içerisinde kalan ve hem de sınır geçen Kürtlere yardım edileceğine ve güvende olacaklarına dair ilk adımdı. Daha sonra “Kürtlere ne olacak” sorusu her zaman aklımda kaldı.

George W. Bush yönetiminde yer aldığınızda ki o zaman da ABD’nin Birleşmiş Milletler temsilcisiydiniz, Kürt meselesi sıcak bir gündemdi. Çoğu zaman, Ekim 2019’da olduğu gibi Kürtler ABD’nin kendilerine ihanet ettiğini düşünüyor. Sizce ABD siyasetinde hatalı bir anlaşış mı var yoksa çıkarlarını halklardan çok devletlerde mi görüyor?

Doğrusu ABD’nin Kürtler hakkında etkili bir politikası olduğunu düşünmüyorum. Her ne kadar malesef desek de bu bizim diğer birçok ülkeden örneğin Avrupa’dan farklı olmamamızı sağlıyor. Kürt nasyonalizminin uzun tarihine baktığınızda yeri gelmiş devletleşmek için büyük adımlar atılabilmesi için olanaklar olmuş. Bazen de bu adımlardan geri dönülmüş. Uzun bir süredir Irak’ın yıkılmasının faydalı olacağını düşünüyorum. ABD’nin en azından Irak’ta bir Kürt devletinin varlığını kabul etmesi gerekiyor. Bölgedeki diğer ülkelerde yaşayan Kürtler için mesele daha ağır bir durumdadır. Benim görüşüme göre Amerika bu konuya daha stratejik eğilmeli. Çünkü sonuçları çok daha önemli ve olumlu olabilir.

Sanırım siz Güney Kürdistan’ın bağımsızlığını destekliyorsunuz. Trump neden 2017’deki Kürdistan bağımsızlık referandumunu desteklemedi?

Bu benim göreve başlamamdan önceydi. Sanırım bu o dönem ABD Dışişleri Bakanlığı’nda yer alan ve hiçbir zaman referandumu desteklemeyenlerin etkisi ile oldu. Ayrıca Irak’ın parçalanmasını istemeyenler. Ya da Irak’ın parçalandığı gerçeğini kabul etmiyorlar. O dönem referandumun Kürt bağımsızlığına düşman olanların elindeki kartı güçlendirir şeklinde çok yoğun bir tartışma yaşandı. Fakat o dönem de ben, referendum yapılmasa bile durumu fırsata çevirmeye çalışan İran Devrim Muhafızları’nın benzer bir müdahalede bulunacağını savunuyordum. Referandum, referandumsuz dahi yapılması tasarlanan müdahaleye gerekçe oldu. En azından Bağımsızlık Referandumu tüm dünya halklarına Kürtlerin bağımsızlığa karşı güçlü bir his taşıdığını yansıtan iyi bir fikir beyanı oldu.

Kürdistan bağımsızlık referandumunun ardından Heşdi Şabi güçleri İran’ın da yardımı ile 16 Ekim 2017’de Kerkük ve Kürdistan’ın diğer bölgelerinde Peşmergeye saldırdı. ABD bu saldırıya karşı neden sessiz kaldı? Bu tüm Kürtlerin kafasındaki sorudur da aynı zamanda…

Sanırım referanduma karşı olmalarına dayanıyordu. İran ve Irak’taki müttefiklerinin bu faaliyetini teşvik edenleri anlamıyorum. Sanırım bu IŞİD halifeliğini ortadan kaldırmayı amaçlayan Iraklı milisler ve İranlı müttefikleri ile mevidaş olma sorunuun bir parçası olarak ortaya çıktı. Çünkü Obama bu savaşa girmeye karar verdiğinde bilinçsizce, istemi dışında İran’ın bölgedeki nüfuzunu güçlendirdi. Sanırım şimdi bunun sonuçları bize kabus olarak geri dönüyor. Elbette bu İran’a Iraklı Kürtlere karşı durması için kuvvet vermiştir. Hem de ciddi bir şekilde.

Burada bir soru daha gündeme geliyor. ABD yönetimi genel olarak Kürdistan Bölgesi’nin statüsüne nasıl yaklaşıyor?

Genelde ABD yönetimi ve kesinlikle özelde de ABD Kongresi çoğunlukla Kürtlere karşı çok samimidirler. Ancak bu duygu örgütlü değil. Ben böyle görüyorum. Kürtlerin içine düştüğü o zor durumları görebildiklerine inanmıyorum. Daha önce de söylediğim gibi hala bazıları Irak’ın bölünmesini isteyen güçlü duygulara sahip. Somut olarak İran’ın politikaları da göz önünde bulundurulduğunda, Irak’ta I. Dünya Savaşı’nda kurulan ve Saddam Hüseyin ile yıkılan eski hükümetlere benzer hükümetler kurulmasının hiçbir şekilde imkanı yoktur. Bence böyle birşey beklemek gerçekçi değil. Sanırım bu da son 25 yıldan fazla bri süredir Kuzey Irak’ta Kürtlerin defacto bağımsızlığının önemini anlamayanlardan kaynaklanıyor.

Irak Kürdistanı’nda Peşmerge ve Rojava’da da Kürt güçleri kanla, büyük bir fadekarlıkla ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin IŞİD’e karşı zafer kazanmasını sağladı. Neden Trump daha sonra “Kürtler F-16’lar olmadan kaçıyor” dedi? ABD yönetiminden kimse ona bu düşüncesinin yanlış olduğunu söylemedi mi?

Sanırım birkaç kişi yanlış olduğunu söyledi. Elbette her güç F-16’ların desteği ile daha iyi savaşabilir. Suriye ve Irak’taki IŞİD savaşında Kürtlerin rolü hakkında Trump’a yanlış bilgilendirme yapılmış. Kimden duyduğunu bilmiyorum. Sanırım ben yanına gitmeden önce bunu Erdoğan veya başkalarından duymuş olabilir. Fakat kesinlikle bu Kürtlerle IŞİD savaşı boyunca omuz omuza savaşan Pentagon yetkililerinin büyük çoğunluğunun görüşü değildi. Fakat bu da Trump’ın aklına yatan görüşlerden biriymiş demek ki Trump’ın aklına yatan şeyin bir daha çıkması çok zor oluyor.

Recep Tayyip Erdoğan nasıl bu kadar kolay Trump’ı ikna etmeyi başarıyordu? Trump’ın Erdoğan’a bu kadar saygı duymasının nedeni nedir?

Keşke bu soruya iyi bir yanıt verebilseydim. Ben kendim de anlayamıyorum. Bunun Trump’ın Türkiye’deki yatırımları ile veya başka birşeyle ilgili olduğuna inanmıyorum. Sanırım bu Trump’ın Vladimir Putin, Xi Jinping, Kim Jong-un gibi otoriter liderlerle olan ilişki biçiminden kaynaklanıyor. İzah etmesi çok zordur. Hatta Trump’ın kendisi de bunu izah edemeyeceğini söylemiş. Fakat açık ki bu Amerika ve müttefikleri için büyük bir tehdit. Kuzeydoğu Suriye’de birkaç defa tekrarlanan olaylar bunu kanıtlıyor.

Trump askerlerinin bir kısmını Rojava’dan geri çekti, Türkiye ise Ekim 2019’da Demokratik Suriye Güçleri’ne karşı operasyon başlattı. Söz konusu karar hem ABD’de hem de Avrupa’da tepkiye neden oldu, Rojava’dan askerlerleri geri çekmemesi ve aksine asker göndermesi için Trump’ı nasıl ikna ettiniz?

Ben 2019’un sonlarına doğru istifa ettim. En çok yoğun olduğum dönem ise 2018’in son aylarıydı. Trump, Erdoğan’ın bütün ABD askerlerinin Rojava’dan çekilmesi önerisine razı gelmişti. Biz de bu önerinin iyi bir fikir olmadığını Trump’a ilettik. 2019’da olanlar Erdoğan ve Türkiye’nin baskıları sonucu gelişmiş ve sonuç itibariyle bu baskılar işe yaramıştı. Erdoğan 2018 yapmak istediğini Trump’a yaptırdı. Bu kez daha da başarılı oldu. Ancak Trump bir kez daha bu kararı gözden geçirmeye karar verdi. Bu karar Trump’ı uzun süre aynı politikayı uygulamaya itti. Rojava’daki durumun ne zamana kadar bu şekilde devam edeceğini açıkçası bilmiyorum. Bu ayrıca Trump’ın yeniden seçilmesi konusunda duyduğum endişelerden biri bu. 3 Kasım’dan sonra atacağı diğer adımları kestiremiyoruz. 2018 yılında ABD ve Uluslararası Koalisyon Güçleri’nin Suriye’nin Kuzeydoğu’sunda kalması yönünde getirilen sınırlandırmalar şu anda daha da gevşek.

Yeni kaleme aldığınız kitabınızda ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin Kürt karşıtı olduğunu belirtmişsiniz. Bu kanaate nasıl nail oldunuz ve neden Kürtlere karşı?

Sanırım ilk kez Mike Pompeo bu kanaatini dile getirdi. 2019’un son demlerinde Ankara’da yapılan bir görüşmenin sonucundan oldukça endişelendim. Türkiye’nin Suriye’nin Kuzeydoğusuna (Rojava) yönelik askeri bir harekatı için bir pazarlığın gerçekleşmesine ihtimal vermiyordum. Türk güçleri daha önce Fırat’ın batısında konuşlanmışlardı. Onlar farklı bir durum ve süreçte oraya gitmişlerdi. Açık söylemek gerekirse benim de bu konuda farklı bir önerim yoktu. Türkiye’nin Rojava’ya geçmesiyle ki 50’li yıllarda da o bölgeleri işgal etmişlerdi, istikrarın görülmeyeceğini hissetmiştim. Bölgede ABD’li askeri varlığı devam ediyor ancak istikrar sağlanmış değil. İhtiyacımız olmayan tek şey ABD’li diplomatlar tarafından Türkiye’nin söz konusu bölgede yapıcı bir rolü olacağına inanıp durumun daha da karmaşık hale getirilmesiydi.

Suriye dosyasına şu anda James Jeffrey bakıyor. Kürtlerden hoşlanmamasının arkasında bir neden var mı?

Bana göre Kürtler ABD Dışişleri, Kongre ve Pentagon ile ilişkilerini muhafaza etmelidir. Kürtlerin bu makamlarda daha fazla destekçisi var, birkaç nedenden dolayı. Birincisi, IŞİD’e karşı yürütülen ortak operasyon. Önümüzdeki 100 günde Kürtlere yönelik bir tehdit söz konusu olacağını düşünmüyorum. ABD’nin seçim öncesine kadar büyük bir değişiklik yapacağını düşünmüyorum. Bana göre sizler (Kürtler) ABD’de yapılacak seçimlerden sonrası için hazırlık yapmalısınız. Joe Biden ya da Trump’ın kazanırsa önümüzdeki Ocak ayında yeni başkan görevi devralacak. ABD’nin politikasında iyi veya kötü yönde bir değişim olacaktır. Avrupa ülkeleri ile istişareye devam edin. Kürtlerin Avrupa’da iyi dostları var. Siyasi ve diplomatik çabalarınızı ortaya koyarak Amerikalıların söz konusu bölgenin önemini anlamaları için dikkatlerini çekmeye çalışın. Bu çok önemli.

Suriye’de Kürtler’n yasal yollarla haklarına kavuşması ve ABD’nin de kendilerine olan desteği sürdürmesi için ne yapmaları gerekiyor?

Bana göre en iyi çözüm tıpkı 2018’de olduğu gibi Koalisyon güçlerinin Rojava ve Fırat’ın doğusuna dönmesidir. Rusya hava güçlerinin bölgeden çıkarılması gerekiyor. İran ve Rusya güçlerinin bölgeden uzaklaştırılması gerekiyor. Aynı zamanda Esad güçleri de bu bölgelerden kovulmalı. Bu doğrultuda atılacak her adım istikrarı sağlayacak ve Esad ile etkili bir müzakerenin oluşması için büyük fırsatlar yaratacaktır. Halihazırda, Esad ile müzakere için Kürtlerin konumu çok zayıf. Müzakerelerin başarılı bir sonuca ulaşmasına yardımcı olmayacaktır. Esad taviz sözü bile verse ben güvenmem. Bir kez daha söylüyorum; Kürtler siyasi ve diplomasi çabalar harçamalı. Joe Biden’in ABD Başkanı seçilmesiyle bir ihtimal bölgenin durumu 2018’deki sürece geri dönebilir.

“THE ROOME WHER IT HAPPENED” kitabınızın Trump’ın seçimlerde başarısız olmasına vesile olacağını düşünüyor musunuz?

Bu sorunun cevabını bilmiyorum. Trump’ı mağlup görmemiz için daha çok erken. Demokratlar 2016 seçiminde Trump’a karşı yenildiler. Ancak ben Trump’ın kazandığını da söylemiyorum. Bana göre Hillary Clinton çok kötü bir seçim kampanyası yürüttü. ABD seçimi için daha 100 güne yakın bir süre var ve Amerika siyaseti için bence çok uzun bir süre. Trump’ın başkanlık kariyerini anlatan kitabım çok okundu. İnsanlar okuyabilir ve sonuçlarını çıkarabilir.

Sizce Kasım Sülyemani’nin öldürülmesi kararını doğru bir karar mıydı?

Evet; o Devrim Muhafızları ile Kudüs gücünün önemli bir komutanıydı. Uzun yıllar boyunca ABD, ABD askerleriyle uluslararası koalisyon güçlerine çok zarar verdi. Kasım Süleymani İran’ın Ortadoğu’daki etkinliğini artırması için anahtar rolünü görüyordu. Aynı zamanda hükümet içinde terörü destekleyen önemli bir şahsiyet ve kendisi de bir terör örgütünün lideriydi. ABD söz konusu örgütü terör olarak tanımlıyordu. Bu nedenle bu adımın doğru olduğunu düşünüyorum. İran Pasdarlarına karşı atılacak diğer adımları da kötü bulmuyorum. Bana göre İran’da rejimin devrilmesi için çabalamalıyız. Bunun yolu da Devrim Muhafızları ordusunu yıkmakla mümkündür. İran rejiminin kitlesel bir desteği yok. Dolaysıyla Ayetullahların yıkılması ve hükümetin halka teslim edilmesi ABD siyasetinin bir parçası olmalı.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevini yürütürken, ABD Başkanı Donald Trump İran rejimini gerçekten yıkmak istiyor muydu?

Hayır; bana göre bu da diğer sorunlardan bir tanesi. İran nükleer anlaşmasında çekilme kararının doğru buluyorum. Trump 2016 seçim kampanyalarında dile getiriyordu. Ancak kararı uygulaması zaman aldı en son 2018’de anlaşmadan çekildi. Söz konusu kararda benim de payım olduğu için memnunum. Ancak bunun yeterli olacağını düşünmüyorum. Ayetullahların nükleer silah programından vazgeçecekleri sanmıyorum. Atomu ellerinde bulundurularak iktidarda kalacaklarını zannediyorlar. Şahsen iktidardan uzaklaştırılmaları için bunu temel neden olarak görüyorum. Nükleer silah programından vazgeçecek bir hükümetin iktidara gelmesi gerektiğini düşünüyorum.

Davetimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz, bir daha ki sefere sizi Kürdistan’daki stüdyolarımızda görmek dileğiyle.

Misafirperverliğinizden dolayı teşekkür ederim.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 16057 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:15:27:05