'Kürtlerin desteği için çözüm odaklı bir yaklaşım önemli'

Prof. Dr. Mesut Yeğen siyaset, seçimler ve Kürt meselesi ilişkisini Evrensel'e değerlendirdi. Yeğen'e göre tek amacı Erdoğan’dan kurtulmak olan bir program yüzde 51’i bulmaya yetecek kadar Kürt yurttaşı heyecanlandırmayabilir.
19.08.2020, Çar - 10:48
'Kürtlerin desteği için çözüm odaklı bir yaklaşım önemli'
Haberi Paylaş

Kürt meselesi siyasetin gündemindeki yerini koruyor. Kürt meselesi üzerine önemli çalışmalar yapan Prof. Dr. Mesut Yeğen, Kürt meselesinin “seçmen ve oy” üzerinde tartışıldığını belirterek, Türkiye’de demokrasiye dönmek için Erdoğan’ın karşısına yüzde 51 oy alacak bir cumhurbaşkanı adayı bulup çıkarmak gerektiğini söyledi. “Bu da ancak CHP, İYİ Parti, HDP ile AKP’den kopanların bir aday ve program etrafında ortaklaşmalarıyla mümkün” diyen Yeğen, bunun için Kürt seçmenin desteğinin önemine vurgu yaptı. Kürt meselesinin oy etrafında araçsallaştırıldığını anlatan Yeğen, “Ancak, Cumhur İttifakından kurtulmadan Kürt meselesinde daha iyi bir vasata geçmek de, belli ki imkansız” dedi.

Yeğen, şu uyarıyı yaptı: “Ortak bir adaya Kürtlerin de oy vermesini sağlamak için formüle edilecek ortak programın Kürt meselesinde daha liberal bir perspektifin ipuçlarını vermesi gerekecek. Bu türden ip uçları ve belki de daha fazlası olmadan Kürtlerin ortak adayı hevesle desteklemelerini beklemek aşırı iyimserlik olur. Tek amacı Erdoğan’dan kurtulmak olan bir program yüzde 51’i bulmaya yetecek kadar Kürt yurttaşı heyecanlandırmayabilir.”

CHP’de kurultayla birlikte Kürt meselesine ilişkin tartışmalar yeniden başladı. Hem bu tartışmalar hem de kurultayda CHP’nin politikalarına yapılan eleştirilere ilişkin değerlendirmeniz nedir?
Kürt meselesi etrafında CHP’de bugün yürüyen cılız ama epey köpürtülen tartışmayı yerli yerine oturtabilmek için Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin Kürt meselesine bakışına dair bir arka plan bilgisine ihtiyaç var. Malum, CHP çözüm süreci boyunca Kürt meselesi etrafında daha ziyade septik bir tutum aldı, 2016 sonrasında HDP’lilere reva görülen baskı siyasetine sessiz kalıp yer yer katkıda bulundu ve fakat 2016’dan sonra Kürt meselesiyle daha liberal bir perspektifle meşgul olacağını göstermeye başladı ve 2019 yerel seçimlerinde de HDP’yle örtülü bir ittifak yaparak Kürtleri demokrasi mücadelesinin önemli müttefiklerinden biri olarak gördüğünü ortaya koydu. Diğer bir deyişle, Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP bir zaman Kürt meselesine ve Kürtlerin temsilcilerine mesafeli dururken 2018’den sonra Kürt meselesine ilgisini arttırdı ve HDP’yle bir tür yakınlık kurmuş oldu.

Dolayısıyla, kurultay esnasında ve civarında özgürlükçü bir perspektiften yapılan bu eleştiriler aslında Kürt meselesinde eskisine kıyasla daha esnek bir tutum almaya başlamış CHP yönetimine yapılmış oluyor ve böyle olması hasebiyle de biraz garip görünüyor. Şöyle ki, CHP’nin Kürt meselesinde pek de özgürlükçü görünmediği zamanlarda yapılmayan eleştiriler bugün CHP mevzuya dair tutumunu yenilediği bir zamanda yapılıyor. Hem de HDP’li olan ve olmayan epey Kürt yurttaş Kürt meselesindeki yetersiz ve HDP’yi açık müttefik olarak görmeyen tutumuna rağmen CHP’yi yerel seçimlerde desteklemişken ve müstakbel seçimlerde de CHP’nin içinde olduğu bir koalisyona evet diyebilecek görünürken. Bu durum ortada bir tuhaflık olduğunu gösteriyor.

"Kürtler, Geniş İttifak Siyasetine Yakın"

Peki nedir tuhaflığın kaynağı?
Tuhaflığın kaynağı şu aslında: Mevcut CHP yönetiminin, içinde Ak Parti’den kopmuş muhafazakarların da olduğu bir büyük koalisyonla ve bu koalisyonu temsil edebilecek bir cumhurbaşkanı adayıyla Cumhur İttifakını ve Erdoğan’ı yenmek siyasetinin CHP’de her ikisi de çok kuvvetli olmayan iki muarızı var: Ulusalcıların İnce’yle temsil olunan bir kısmı ve Cihaner’le temsil olunan eser miktarda ‘solcu’. Her iki grup da CHP yönetiminin sözünü ettiğim geniş ittifak siyasetinden memnun değil ve bu memnuniyetsizliklerini Kürt yurttaşları da etkilemeye çalışarak seslendiriyorlar. Ancak her iki grubun açmazı şu: Başta HDP’liler olmak üzere Kürt yurttaşların önemlice bir kısmı Kılıçdaroğlu’nun yönettiği geniş ittifak siyasetine yakın duruyor. Bu itibarla Kılıçdaroğlu yönetimine yönelik eleştirilerin Kürt meselesiyle ilgili olanlarının da genel olarak geniş ittifak siyasetine yönelik olanlarının da Kürt yurttaşlar tarafından ilgi görme ihtimali yok. Çünkü, CHP yönetimini eleştirenlerin geniş ittifak siyaseti olmadan Cumhur İttifakından nasıl kurtulabileceğine dair bir önerileri yok.

Aslında sadece Kürtler değil CHP’lilerin de büyük kısmı daha ‘Kemalist’ ya da daha ‘solcu’ bir CHP’nin bugünkünden daha fazla oy alamayacağını ve Cumhur İttifakından kurtulmanın yolunun CHP’yi ‘Kemalistleştirmekten’ ya da ‘solculaştırmaktan’ geçmediğini biliyor. 2019 yerel seçimlerindeki başarı Cumhur İttifakından kurtulmanın pusulasını herkes için göstermiş durumda. Bu itibarla kurultayda yapılan eleştirilerin kendi başına büyük bir sonuç üretmesini beklememek gerekir. Ancak İnce’nin çıkışı ortak adaylık için zaten şansı yüksek olan İmamoğlu’nun önünü açmak türünden bir etki üretebilir, bu da ortada.

Kürt meselesinin ağırlıklı olarak “seçmen ve oy” üzerinden tartışılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu türden bir durum söz konusu, doğru. Ancak kabul etmek gerekir ki Kürtler de dahil Türkiye’nin demokrasiye dönmesini isteyen herkesin gördüğü sarih bir gerçek var: Demokrasiye dönebilmek için Erdoğan’ın karşısına yüzde 51 oy alacak bir cumhurbaşkanı adayı bulup çıkarmak gerekiyor ve bu da ancak CHP, İYİ Parti, HDP ve Ak Parti’den kopanların bir aday ve program etrafında ortaklaşmalarıyla mümkün. Dolayısıyla, evet Kürt meselesine dönük ilginin bir kısmı sayı hesabıyla ilgili. Kürt seçmenler desteklemezse Erdoğan’ın alternatifi olacak cumhurbaşkanı adayı kazanamaz. Aritmetik bunu gösteriyor. Bu türden bir aritmetik Kürt meselesinin oy etrafında araçsallaşmasının da önünü açıyor, bu da doğru. Ancak, Cumhur İttifakından kurtulmadan Kürt meselesinde daha iyi bir vasata geçmek de, belli ki imkansız.

Öte yandan şunu da hesaba katmak lazım: Sözünü ettiğim aritmetik hesabın tutması için yani ortak bir adaya Kürtlerin de oy vermesini sağlamak için formüle edilecek ortak programın Kürt meselesinde daha liberal bir perspektifin ipuçlarını vermesi gerekecek. Bu türden ip uçları ve belki de daha fazlası olmadan Kürtlerin ortak adayı hevesle desteklemelerini beklemek aşırı iyimserlik olur. Tek amacı Erdoğan’dan kurtulmak olan bir program yüzde 51’i bulmaya yetecek kadar Kürt yurttaşı heyecanlandırmayabilir.

"Cezaevlerindeli Kürt Siyasetçiler Serbest Bırakılmalı"

Öncesi bir yana, cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar Kürtlerin insani haklarının kullanılması yasaklarla ve katliamlarla bastırılmaya çalışıldı. Buna karşı Kürtler talepleri için mücadelelerinden vazgeçmediler. Bu bağlamda Türkiye, Kürt sorununun çözümü için ilk olarak neler yapmalı ya da neler yaparak sorunun çözümü konusunda adım atmaya başlayabilir?
Bu işler uzun uzadıya konuşuldu. Hemen herkes ne yapılması gerektiğini aşağı yukarı biliyor. Ancak, spesifik olarak bugünkü konjonktür üzerinden konuşmak gerekirse öncelikle yapılması gerekenler belli: 2016 sonrasında cezaevine konan ya da pozisyonlarından uzaklaştırılan Kürt siyasetçilerin salıverilmesi ve görevlerine dönmeleri, Suriye Kürtleriyle bir biçimde bir uzlaşmanın yolunun bulunması vb.

Ancak, önümüzdeki dönemin daha merkezi meselesi Kürtçenin eğitim dili olarak kabul edilmesi olacak gibi görünüyor. Kürtçe ve Kürtçenin eğitim dili kılınması giderek daha fazla Kürt için asgari bir talep olmuşa benziyor. Ama bundan da önemlisi bu talep kurumsal düzeyde giderek daha fazla meşruiyet edinmiş gibi. CHP, Deva ve Gelecek Partileri hepsi bir biçimde Kürtçe hakkında eskisinden daha liberal bir tutumu benimsemiş görünüyorlar. Bu itibarla geçmişte konuşulan her şey elbette önümüzdeki dönemde de şu ya da bu biçimde bir kez daha konuşulacaktır. Ancak Kürt meselesinde olacaksa bir müzakerenin ve tartışmanın odağı özerklik meselesinden Kürtçe meselesine kayacak görünüyor.

Evrensel
Bu haber toplam: 7738 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:04:04:09