Yasa tasarısındaki \'terör\', \'rehabilitasyon\' gibi kavramlara da karşı çıkan Önder, \"Eğer bir rehabilitasyondan söz edilecekse, geçmişten bu yana silahı ve imhayı bir çözüm olarak görenler üzerinde, Sri Lanka Modeli uygulamak için fırsat kollayanlar üzerinde uygulanması yerinde olur\" dedi.
Abdullah Öcalan\'ın başlattığı diyalog sürecinin yasalaşmasına dönük \"Çerçeve Yasa\" tasarısı Genel Kurul\'da görüşülmeye başlandı. Söz sırası ilk olarak HDP grubuna verildi.
HDP adına konuşan İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Türkiye’de eşitlikçi, demokratik, herkesi kucaklayacak bir toplum sözleşmesi oluşturulmak isteniyorsa Meclis’e gelen yasa tasarısının doğru ele alınması gerektiğini söyledi.
ADI KONULMAYAN SORUNU NASIL ÇÖZECEĞİZ?
Yasa teklifinde sorunun adının konulmadığı eleştirisini yapan Önder, ‘’Adını koymakta yetersiz kaldığımız bir sorunu çözemeyeceğimizi hatırlatmamız gerekiyor\" dedi ve gerekçedeki \"terör\" kavramına karşı çıktı. Kavramın Türkiye’nin kuruluşundaki tekçi ulus yapısından kalma, darbelerle güçlendirilmiş milliyetçi-devletçi ideolojinin söylemini yenilemekte olduğunu belirterek, “Türkiye’deki Kürt sorununun adı bir ‘asayiş problemi’ yahut ‘terör problemi’ olarak konulamaz” dedi.
SÜRECİ YASALAŞMA NOKTASINA GETİREN ÖCALAN’IN EMEKLERİ
Yasa metninin sürecin tek taraflı devletin eseri gibi gösterilmesini de eleştiren Önder, “Özellikle de PKK lideri Abdullah Öcalan’ın bu konudaki soğukkanlı tavrını ve 2013 Newroz’unda Mezopotamya’ya yaptığı barış çağrısının yarattığı miladı vurgulamak gerekiyor. Bu bağlamda çözüm yasa tasarısının altında Sayın Başbakan’ın imzası olsa da çözümün ve barışın tüm paydaşlarının çözüm sürecini yasallaşma noktasına getiren bu yolda atılan her adımdaki emeğini gözardı etmememiz gerekiyor” diye konuştu.
SİLAHSIZLANMA DEVLET GÜÇLERİ İÇİN DE GEÇERLİ
Sırrı Süreyya Önder yasa tasarısının gerekçe metninde “silahın aradan çıkarılması” hususunun devlet güçleri için de geçerli olduğunu vurguladı.
“Örneğin hükümetin de kendi askeri ve hukuki güçlerini denetleyerek durdurması önemli bir gereksinimdir. Hükümet silahsızlanmayı olduğu kadar başta kalekollar olmak üzere bölgede sürdürdüğü devletin baskı aygıtlarına dayanan politikalarını da gözden geçirmeli’ diye konuştu.
Önder ardından tasarının maddelerine ilişkin görüş öneri ve eleştirilerini sıraladı.
Önder’in tasarı maddelerine ilişkin görüşlerinde öne çıkan başlıklar şöyle:
REHABİLİTASYON SRİ LANKA MODELİ DİYENLERE UYGULANSIN!
“Hükümetin silah bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal yaşama katılım ve uyumlarının temini için ön gördüğü taktik ve stratejileri sık sık ‘rehabilitasyon’ olarak adlandırması, her ne kadar genel terminoloji üstünden savunulsa da özellikle de Kürt halkında büyük rahatsızlık yaratmıştır. Zira, toplumun bütün kesimleri savaş sürecinin bir paydaşıydı ve barış için de aynı durum geçerlidir.
Eğer bir rehabilitasyondan söz edilecekse, geçmişten bu yana silahı ve imhayı bir çözüm olarak görenler üzerinde de, Sri Lanka Modeli uygulamak için fırsat kollayanlar üzerinde uygulanması yerinde olur.
Çoğunlukla hastalık ve travmalar için kullanılan rehabilitasyon kelimesinin yerine karşılıklı uyum ve entegrasyon kavramlarının kullanılması daha doğru ve mantıklı olacaktır. Zira, tedavi edilmesi gereken, sorunun etkilediği insanlar değil, sorunun ortaya çıkmasına neden olan devlet ideolojisi ve sistemidir.
Silahlı mücadele öznelerinin barışın tesisi sürecinde negatif bir şekilde statülendirilmemesi, rehabilitasyon olarak adlandırılan süreç yerine, pozitif ayrımcılığa dayalı bir entegrasyonun mümkün kılınması gerekmektedir.
SÜRECİN ŞEFFAFLIĞI
Madde 2’de belirtilen kamuoyunun bilgilendirilmesi hadisesi, çözüm süreci bakımından da ardından gelmesini umduğumuz barış bakımından da tarihi bir önem arz etmektedir. Hükümet, sürecin taraflarının ve sürecin itibarını korumak adına şeffaf, topluma olabildiğince açık bir yürütme uygulamak durumundadır.
Çözüm süreci hükümetin kısa ve orta vadeli siyasi hesaplarına kurban edilmemeli, oy toplama amaçlı taktik ve stratejiler üstünden halkların barışa dair umutlarıyla oynanmamalıdır. Çözüm süreci, dahil olmak isteyen tüm siyasi aktörlerin, çözüm sürecinin başta Sayın Öcalan olmak üzere ana aktörleriyle görüşebildiği şeffaflığa kavuşturulmalı, Öcalan’ın ifade özgürlüğünün ve şahsi özgürlüklerinin önünün açılması yönünde hükümet kendine düşeni yapmalıdır.
Yine aynı şekilde Öcalan’la görüşebilecek siyasi öznelerin önüne gerekli fırsatlar konmalı, barış sürecinin en önemli paydaşlarından biri olan Öcalan’ın toplumun farklı kesimlerinden gelen temsilcilerle yapacağı görüşmelerin önü açılarak, barış ve çözüm sürecinin toplumsallaşması sağlanmalı, Öcalan’ın medyayla teması sağlanarak, barışa dair iradenin duyurulması kolaylaştırılmalıdır.
YASAL SÜRECİN PERİYODU
Yasanın mevcut halinin en büyük eksikliği, bundan daha evvel başlamış bir sürecin, bugün itibariyle yasal güvence altına alınmasını sağlayacak olmasıdır. Bu da çözüm süreci dahilinde bugüne dek hükümet bilgisi dahilinde görev almış herkesin, bugüne kadar yaptıklarının güvenceye alınmaması anlamına gelmektedir. Bu bağlamda geçmişe dönük bir düzenleme yapılarak, süreç ve sürecin paydaşlarının tamamı yasal bir güvence altına alınmalıdır.
KADINLARIN SÜRECE KATILIMI
Barış İçin Kadın Girişimi, “Kadınlar Çözüm Sürecini Konuşuyor, Barışta Israr Ediyor” isimli bir konferans yapmış ve bir sonuç bildirgesi hazırlamış. Bana kalırsa kanunun hazırlanması ve kapsamı sürecine dair çok anlamlı tespitler içeren rapor kadın inisiyatiflerinin de sürecin paydaşlarıyla görüşmelerini gerektiriyor. Zorla erkekleştirilmiş, militaristleştirilmiş bir düzende kadın aklı ve kadınların katılımı ziyadesiyle gereklidir.
Süreç yasası tek başına yeterli değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve TC Hükümeti bugün itibariyle ve geçmişe dönük olarak çözüm sürecinin odaklandığı Kürt Sorunu ve etrafındaki problemlerin çözümüne yönelik inisiyatif almak durumundadır.”
SÜREÇ MECLİS DIŞINDAKİLERE DE AÇIK OLMALI
Önder, çözüm sürecinin sadece Meclis değil, mecliste temsil edilmeyen partiler, sivil toplum kuruluşları, uluslararası kanaat grupları gibi paydaşları da içermeli ve herkese açık olması gerektiğini de vurguladı.
Önder sözlerini şöyle noktaladı:
“Bu salonda olanlardan en büyük isteğim, barış için, çözüm için atılan bu adımı eleştireceklerse de karşı çıkacaklarsa da bunu Milli Eğitim 3. Sınıf yahut 12 Eylül Hapishanelerinin duvarlarından kalma ezberlerle yapmamalarıdır” dedi.
Bu toprakların savaşla yazılmış kaderini barışla değiştirmek elimizdeyken bunu olabilecek en akılcı biçimde yapmak bu meclisin görevidir. 12 Haziran 2011’de toplumun bize verdiği bu yetkiyi, toplumun kendisine dönecek bir silah olarak kullanmak, demokratik siyasetin sesini kısıp, çözmek isteyenlerin önünü kesmek, asla affedilmeyecek bir davranıştır.
BARIŞ İÇİN EL VERENİN ELİ KİRLENMEZ
Asker ve gerilla annelerinin aynı masada oturup bitmesini bekledikleri, uğruna gözyaşı akıtmaktan pınarların kuruduğu barış bu barıştır. Bu barış Avrupa Birliği süreci de dahil olmak üzere Türkiye’nin önündeki birçok kritik adımın atılmasındaki en önemli unsurdur. Ortadoğu’daki tek gerçek barış cumhuriyetini inşa etmek bugün bizim elimizde. İşte önümüzde çerçeve yasa var. Bu resmi birlikte yapmaksa bizim elimizde. Unutmamalıyız ki barış için el verenin eli asla kirlenmez.”