Konferansa PAK yönetici , üye ve taraftarlarının yanısıra çok sayıda siyasi parti , STK ve basın yayın kuruluşlarının temsilcileri ile siyasetçi ve aydın katıldı. Konferans, katılımcıların sayısı, çok renkliliği ve düzeyiyle, OHAL'in tüm baskı ve yasaklarına karşı son dönemlerdeki suskunluğu yırtan bir duruş olarak da dikkat çekmekteydi.
Mustafa Özçelik'in yanısıra PDK Politbüro Üyesi , Batı Kerkük Cephesi ve ile Pirde Peşmerge Komutanı Sayın Dr. Kemal Kerkûkî, ENKS Başkanı Sayın İbrahim Biro, PDK İran Merkez Komite Üyesi ve Hewler Büro Sorumlusu Sayın Mihemed Salih Qadirî de telefon ile konferansa katıldılar.
''OHAL yasakları nedeniyle daha geniş bir salonda yapmak istediğimiz bu konferansı kendi parti teşkilatımızın bu dar salonunda yapmak zorunda kalıyoruz.Ama bu kitlesel katılım yasaklara hayır demenin en güzel ifadesidir.Bu yasakları kınıyoruz'' diyerek konferansı başlatan PAK MYK üyesi Hanifi Turan 17 Aralık gününün Kürtler açısından ulusal ve tarihi önemine dikkat çeken kısa bir konuşma yaptı.
Hanifi Turan ''17 Aralık Kürdistan Bayrağı Günü'dür,.1959 yılında 49 Kürt aydınının Türk Devleti tarafından tutuklanmasıyla , tarihe '49'lar olayı olarak geçen olayın 58. Yıldönümüdür.Kürdistan Cumhuriyetinin 1946 Yılında İran devletince yıkılışının 71.Yıldönümüdür'' dedikten sonra , Hanifi Turan bu 3 olay ve günün anlamını dile getirdi, ardından Ey Reqib eşliğinde Kürdistan şehitleri için saygı duruşu yapıldı.
Konferansa ilk olarak Dr. Kemal Kerkuki telefon yoluyla katıldı.
Dr. Kemal Kerkuki: Referandum bağımsızlık iradesinin beyan edildiği bir belgedir.
Dr. Kemal Kerkuki, bağımsızlık referandumunun önem ve rolüne dikkat çekti ve '' En meşru ve demokratik bir irade beyanıdır. Referandum öncesi bir bütün olarak Kürtler ne istiyor sorusu sorulmaktaydı, Kürtlerin ne istedikleri bilinmiyordu.Ama referandum ile birlikte atık tüm dünya devletlerine halkımızın yüksek bir oran ile bağımsızlığa evet dediğini gösterdik. Referandum doğru bir şeydi.Bugün referandum ile tarihi bir belgeyi elimize aldık.Ve hiç kimse bu iradeyi , bu gerçekliği yok sayamaz,ortadan kaldıramaz.
16 Ekim Kerkük işgali ilgili olarak Dr. Kemal Kerkûkî şunları dile getirdi:'' Evet YNK'nin içindeki bir kesimin bu ihaneti bizleri derinden yaraladı.Ama bu durum tüm YNK'nin de suçlu olduğu anlamına gelmemelidir. YNK dostumuzdır, pêşmergeleri de bizim peşmergelerimizdir.Biz Kerkük'te direnseydik, İç çatışmalara yol vermemek çatışmadık.
ENKS Başkanı İbrahim Büro: Rojava Kürdistanı'nda Siyaset yasağı Var
ENKS Başkanı İbrahim Biro telefon yoluyla katıldığı konferans'ta Rojava Kürdistanı'nın durumu ile ilgili bilgilendirmelerde bulundu.
İbrahim Biro '' ENKS ve TEVDEM arasında imzalan ve askeri, siyasi ve idari bir ortak yönetimi içeren Mutabakat, uygulanmadı. PYD'nin PKK ile ilişkileri olduğu gerekçesiyle uluslararası platformlara gelişleri kimi devletlerce kabul edilmiyordu. Bunun için de PYD yalnızca uluslararası platformlarda ENKS ile ortak heyetlerle katılımı kabul ediyor, ortak yönetime yanaşmıyordu.''dedi.
Rojava Kürdistanı 'nın bugün tek renkli bir siyasal yapıya sahip olduğuna dikkat çeken İbrahim Biro ''PYD, ENKS ve diğer partilerin 52 ofisini kapattı, binalarını yaktı. PYD'nin hiç bir belgesinde Kürdistan'dan bahs edilmemektedir.'' dedi ve şöyle devam etti:'' Bilindiği gibi Suriye Rejimi'nin daha önce PKK ile ilişkileri vardı.Suriye'deki ayaklanma ve başlayan devrim hareketinden sonra bu ilişkiler bir dönem sarsıldı. Fakat daha sonra bu ilişkiler düzelmeye başladı ve şimdi PYD ile bu devam ediyor.Haseki, Qamişo ve Rojava Kürdistanı'nın bir çok yerleşim yerinde Esad rejimi hala varlığını koruyor''.
İbrahim Biro PYD'nin ABD ve Rusya ile yapmış olduğu Anlaşmaların sadece askeri anlaşmalar olduğunu dile getirdi ve Kürt milletinin haklarını içeren herhangi bir siyasi protokolün bu iki devlet ve PYD arasında olmadığını söyledi.
İbrahim Biro ''ENKS olarak Suriye muhalefetine ve Birleşmiş Milletlere Kürtler ve Suriye'deki tüm halkların varlığının ve ulusal haklarının tanınmasını içeren bir program sunduk. Bu taleplerimizin kabul edilip edilmemesine bağlı olarak Cenevre ve Soçi görüşmelerine katılım konusundaki tutumumuzu netleştireceğiz. ENKS olarak Rusya ve diğer taraflarla siyasi ilişkilerimiz mevcuttur''. dedi.
Mihemed Salih Qadirî: Kürtler İran devleti'nin Zulmü Altındadırlar
Telefon yoluyla konferansa katılan PDK İran Merkez Komite Üyesi ve Hewler Büro Sorumlusu Sayın Mihemed Salih Qadirî Doğu Kürdistan'ın durumu ile ilgili geniş bilgilendirmelerde bulundu ve şunları dile getirdi:'' Doğu Kürdistan her yönüyle İran Devleti'nin zulmü altında çok ağır ve zor koşullarda yaşamaktadır. Kürt halkı defalarca barışçıl yollarla, görüşmelerle Kürt meselesini çözme çabası içine girdi. Ama ne yazık ki İran Devleti sadece Kürtlerin bu barış girişimlerini cevapsız bırakmakla kalmadı Kürtlere Cihad fermanı çıkardı''.
Mihemed Salih Qadirî geniş bir şekilde Kürt milletinin Doğu Kürdistan'daki mücadelesinden ve verilen bedellerden söz etti ve İran Rejimi'nin insanlık dışı siyasetine dikkat çekti. Mihemed Salih Qadirî ''İran Devleti Kürt ve Kürdistan isimli hiç bir partinin legal olarak faaliyet sürdürmesine izin vermedi, vermiyor. Kürtlerin hiç bir ulusal demokratik talebi kabul edilmiyor'' dedi.
Mihemed Salih Qadirî konuşmasının sonunda Doğu Kürdistan'da Kürt partileri arasında devam eden ulusal demokratik işbirliği ve ittifak girişimleri hakkında da bilgilendirmelerde bulundu.
PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik :
Ne AKP,Ne CHP, Ne İyi Parti; Alternatifimiz ''Kürt Bloku'' Olmalıdır
Güney, Rojava ve Doğu Kürdistan'dan siyasi parti temsilcilerinin telefon yoluyla yapmış oldukları konuşmalardan sonra, PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik Kürdistan'ın dört parçası ve Türkiye'deki gelişmeler ve sürece ilişkin PAK'ın görüşlerini sundu.
Onbinlerce insanımızın yaşamını yitirdiği; yüzbinlercesinin evini, yurdunu terk etmek zorunda bırakıldığ;, binlerce köy, belde, ilçe ve hatta ilimizin yakılıp yıkıldığı, viraneye çevrildiği; yüzbinlerce insanın işkenceye, hapis cezalarına maruz kaldığı bir sürecin sonunda bile hala Kürt dili yasak, Kürdüm demek ırkçılık olarak itham ediliyor.Sözüm ona halkın temsilcilerinin en özgür şekilde konuşmaları gereken kürsü olan Meclis kürsüsünde sayın Osman Baydemir 'Kürdistan'ın varlığından bahs ettiği için cezalandırılıyor: Sayın Baydemir'i kutluyor, destekliyoruz; bu cezayı de kınıyoruz.
Evet,94 Yıldır Kürtlere bu yaşamı reva görenler bugün de AKP, CHP,MHP ve İyi Parti adı altında bizleri tekrar bu inkar, imha ve asimilasyon siyasetine mahkum etmek istiyorlar.Bizleri bu tiyatronun bir figüranına dönüştürmek istiyorlar..
Bizler tüm Kürt ve Kürdistanlılar olarak artık bu insanlık dışı siyasete kendi alternatifimizle hayır diyebilmeliyiz.
MHP ırkçı, faşist , saldırgan bir siyasetle freni patlamış hurda bir arabayı ifade ediyor.AKP sanki MHP ile yarışa girmişçesine, sadece içerde değil, dışarıda da 'Kürt anasını görmesin' diyor; Kürtrlerin dünyanın hiç bir yerinde herhangi bir hak ve özgürlük, bir siyasi statü elde etmelerine tahamüi edemiyor. 94 Yıldır izlenen Türk Devlet siyasetinin mimarı olarak bugün de aynı 'Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak' siyasetinde ve Kürt karşıtlığında baş aktörlerden birini oynuyor. Meral Akşener, 1990'lı yıllarda 17 bin faili meçhul cinayetin sorumlusu hükümette bakanlık yapan ve faşist MHP'nin Meclis Başkanlığı adayı olan biridir.Şimdi soruyoruz: Kürt halkını bu partilere mahkum kılmak zulüm değil midir?Bu partilerin ne Kürt meselesinde , ne özgürlük, adalet, demokrasi ve insan hakları sorununda biçimsel farklılıklar dışında, aralarında ne fark vardır.
Kürtlerin artık dini görüntüsüne kanmadan AKP'ye hayır demeleri gerekiyor. 94 Yıldır artık her yönüyle ayuka çıkmış CHP'ye ve onun taklitçisi İyi Partiye hayır dememiz gerekir. Kürtlerden oy alan hiç bir parti halkımıza bu partileri adres göstermemelidir. Öncelikle bizler , Kürtler olarak , savaşa, çatışmaya ve OHAL'e hayır diyerek, en asgari, ulusal demokratik hak ve özgürlüklerimizi, tüm etnisite, din ve mezheplerin, kadınların en temel hak ve özgürlüklerini, düşünce, inanç, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü yasal ve anayasal güvenceye kavuşturacak bir program etrafında kenetlenmeliyiz. Bu birlik sağlandıktan sonra da, bu programın gereklerini yerine getirecek her taraf ile diyaloga geçilebilir, işbirliği ve ittifağın zeminleri değerlendirilebilir.
Evet , mevcut partilerin siyasetine angaje olmadan, önce kendimizi bir taraf olarak görebilmeliyiz. Kendimiz olmalıyız. En geniş Kürt ve Kürdistani potansiyeli kucaklayacak şekilde, bir 'Kürt Bloku' oluşturmalıyız. Bu sağlandıktan sonra, bir taraf olarak her kesimle muhatab olabilmeliyiz.
Kerkük'de işgal edilen %93'lük Kürdistan halkının, %80'lik Kerkük halkının meşru, demokratik iradesidir. Kerkük'ün işgaline yol verenler, Ölümsüz Kürt lider Molla Mustafa Barzani'nin ''Kerkük Kürdistan'ın Kalbidir'' şiarını, Kürdistan Özgürlük mücadelesinin önderlerinden Mam Celal Talabani'nin 'Kerkük Kürdistan'dır' siyasi tespitini ve iradelerini Haşdi şahbi ve işgalci güçlere çiğnetmişlerdir.
Artık tartışmasız bir şekilde açığa çıkmıştır ki, Bağdat'ın derdi sadece bağımsızlık referandumu değildi. Bağdat Kürdistan'daki federe yapıyı ve tüm kazanımları ortadan kaldırmak istediğini açık bir şekilde gösteriyor. Referandum olmasaydı da Bağdat, İran ile birlikte ve Türkiye'nin de desteği ile bu saldırı ve işgal girişimini yapacaktı.
Ama bugün yaşanan geçici bir geri çekilmedir. Bağdat Federal Anayasayı uygulamamakta direttiği için köşeye sıkışmıştır. Kerkük'ün işgaline göz yuman dünya devletleri artık daha güçlü bir sesle ''Güçlü bir Irak içinde , Güçlü bir Kürdistan''ı dillendirmekte, Federal Anayasanın ve özellikle de 140. Maddenin uygulanmasını gündemleştirmektedirler.
Kürtdistan halkı iç birliğini, pêşmergenin birleşik gücünü yaratarak bu geçici geri çekilmeye son verecektir. Kerkük ve işgal edilen diğer Güney Kürdistan toprakları ya 140. Madde ile işgalden kurtarılacak ya da halkımızın birleşik direniş ve başkaldırısıyla işgalci güçler bu topraklardan sökülüp atılacaklardır. Ve elbette ki halkımızın elindeki bağımsızlık tapusu, kilidi de mutlaka o kapıyı açacaktır.Bütün bunlardan kuşkumuz yoktur.
Kürdistan Hükümeti ve Parlamentosu hem iç birliği sağlamak, hem mevcut kazanımları korumak, hem de şu aşamada uygulanmasa da referandum iradesine sahip çıkmak gibi tarihi ve ulusal bir görev ve sorumlulukla karşı karşıyadır.
Rojava Kürdistanı'nda Kürtlerin Esad Rejimiyle de, ABD ve Rusya ve diğer devletlerle de ilişkilerinde en büyük silahları iç birlikleridir. Dihok ve hewler Mutabakatları mutlaka uygulanmalı, içerde de , dışarda da ortak bir yönetim adına bulusal demokratik bir siyaset izlenmelidir.
Doğu Kürdistan'da halkımızın kapısına gelebilecek fırsatlardan yararlanabilmenin ilk adımı da yine tüm ulusal demokratik parti ve güçlerin işbirliği ve ittifakıdır''.