Faşist rejim darbe sonrasında Kürt ulusal güçlerine karşı sürek avı başlatmış, on binlerce yurtsever, demokrat, aydını çok yönlü bir yok etme planına tabi tutmuştur. Yüzlerce Kürt genci işkence tezgahlarında öldürülmüş, binlercesi sakat bırakılmış, on binlercesi hayatları boyunca izlerinitaşıyacakları travmalara tabi tutulmuştur.
12 Eylül rejiminin amacı, bir daha dirilmemek üzere Kürt halkının ulusal bilinç, irade ve özgür yaşama umudunun üstünü kalın bir beton tabakasıyla örtmekti.
Ne var ki 12 Eylül generalleri ve onların arkasındaki sömürgeci zihniyet amacına ulaşmadı. Kürt ulusu her zaman olduğu gibi küllerinden yeniden doğarak özgürlük mücadelesine kaldığı yerden devam etti.
Trajik olan şu ki 12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 40 yıl geçtiği halde onunla gerçek anlamda bir yüzleşme yaşanmadı. Geçen zaman içinde sözde birçok sivil yönetim iktidara geldi. Ancak hiçbiri darbenin yol açtığı tahribatları giderme iradesini ortaya koyamadı.
Son olarak özgürlük, demokrasi ve insan haklarına saygılı olma vaadiyle iktidara gelen AK Parti hükümeti, askeri darbe rejimini değiştirmek yerine sistemin önemli bir parçası, sahibi haline geldi. İcraatlarıyla 12 Eylül rejimine rahmet okutmaya başladı.
AK Parti hükümetinin Kürdlere yönelik saldırgan politikası, 12 Eylül faşist rejimi aratmıyor.
Kürdistan’a yönelik askeri operasyonlar, Kürdistan’ın militaristleşmesi sürüyor.
Kürdlerin her ulusal ve demokratik talebi, yine bölücülük olarak değerlendiriliyor, polis baskısıyla cevap veriliyor, hak talebinde bulunanlar tutuklanıyor, hapis cezalarına çarptırılıyorlar.
AK Parti yönetimindeki Cumhur İttifakı, Kürd seçmenlerinin iradesini yok sayma, ayaklar altına alma konusunda faşist generallere taş çıkartıyor.
Seçilmiş milletvekillerinin vekilliklerini düşürmekle, belediye başkanları görevden alıp yerlerine kayyum atamakla yetinmiyorlar, tutuklayıp hapse atıyorlar.
İktidardan, Kürdler söz konusu olunca gelenek haline gelen cezasızlık politikasından cesaret alan Türk ırkçı ve şovenlerinin, Batı’daki Kürdlere yönelik linç girişimleri gün be gün artıyor.
Kürdlerin kazanımlarını tehdit olarak gören iktidarın Kürd karşıtlığı sadece Kuzey ile sınırlı değil. Güney Kürdistan ve Batı Kürdistan’da saldırgan ve yayılmacı politikayı sürdürüyor. Köyleri bombalıyor, işbirlikçileri vasıtasıyla Kürdlere kan kusturuyor.
12 Eylül döneminde generallerin talimatlarıyla hareket eden mahkemeler, bugün “Türk Tipi Başkanlık” sisteminde Erdoğan’dan emir alıyor.
Budana budana kuşa dönen demokratik hak ve özgürlüklerin, Pandemi de bahane edilerek hayata geçirilmesine engel olunuyor.
Basın özgürlüğü ise ayaklar altında sürünüyor. Muhalif basın susturulmak isteniyor, muhalif gazeteciler işlerinden oluyorlar, tutuklanıyorlar.
Başta yargı ve üniversiteler olmak üzere devlet kurumlarını hâkimiyeti altına alan Erdoğan, Sultanlığa doğru hızla ilerliyor.
Cumhur İttifakı, hayatta olsaydılar Evren ve darbeci arkadaşlarını kıskandıracak uygulamalara imza atıyor.
Kürdistan Sosyalist Partisi olarak 40. Yılında bir kez daha 12 Eylül faşist darbesini şiddetle kınıyoruz. 12 Eylül darbesi sırasında yaşamını yitiren bütün yurtsever, devrimci, demokrat ve muhalif insanları saygıyla anıyoruz. Faşist sömürgeci güçler o zaman da başaramadılar, şimdi de halkımızın özgürlük iradesini kıramayacaklar.
Yapılması gereken şey öncelikle 12 Eylül askeri darbe rejimiyle yüzleşmek, mevcut anayasayı yeni demokratik, çoğulcu bir anayasa ile değiştirmektir. Dahası 12 Eylül darbe zihniyetinin gerisindeki Türkiye’nin kurucu tekçi, ırkçı, sömürgeci zihniyeti ile top yekûn hesaplaşmaktır.
12 Eylül rejimi ve sonuçlarıyla hesaplaşmadan ve Kürt halkının ulusal ve tarihi meşru hakları tanınmadan ne barış ne demokrasi ne de istikrar gelebilir.
Çözüm açıktır; Kürt ulusal demokratik güçlerini birleştirecek, Türkiye’nin demokrasi ve değişim güçleriyle mevcut otoriter, ırkçı ve sömürgeci rejimin tabutuna son çiviyi çakacaktır.
Umutsuzluğa yer yoktur.
11 Eylül 2020
PSK- Kürdistan Sosyalist Partisi