Samimiyet testinden geçemeyenlerde biraz gurur olursa halktan özür dilerler; ya da halk tarafından cezalandırılırlar. Bu cezaandırılmanın en etkili biçimi, samimiyet testinden geçmeyen kişi/kurumlara tibar etmemek ve ciddiye almamaktır. Samimiyet testinden geçmeyenler ya yenildiklerini kabullenip köşelerine çekilirler ya da radikal bir değişim ve yeni bir paradigma ile pratiğe uygulayabilecekleri bir anlayış benimserler…
Kuzey Kürdistan politik aktörleri/yapıları için en iyi sınanma dönemleri seçimlerdir. 1990’lı yıllardan beri ‘seçim dönemi ve sonrası’ iki farklı, hatta karşıt siyasi tutumla karşılaşıyoruz.
PKK ve yasal uzantılarının bilinen taktiği ‘seçim arefesinde ortamı gererek sistem karşıtı(!) radikal söylemlerle Kürdlerin ulusal duygularını okşamak ve “birlik” edebiyatıyla herkesi kendi bünyesinde toplamaktır. Bu anlayış, amacına ulaşıp İşgal meclisine girdikten sonra seçim sürecindeki tüm söylemlerini bir kenara bırakarak sistemin asli bir unsuru olmak için elinden geleni yapıyor. Ve ne yazık ki bu ikili tutum, tutarsızlık ve halkı kandırma her seferinde tekrarlanmasına karşın başarılı olabiliyor; her seçim sonrasında Kürdler yeni bir hayal kırıklığı yaşarken biraz daha sistem içine çekiliyorlar.
PKK dışında kalan eski anlayışların mantar gibi bitmesi ve siyaset sahnesine keskin söylemlerle çıkmasının iki boyutu vardır.
Birincisi; her anlayışın örgütlenip siyaset yapması Kürdistan’da demokrasi kültürünün gelişmesi açısından olumludur. Her anlayış kendisini ifade edebilmeli ve siyasette temsil edilmelidir.
İkincisi; siyaset sahnesine çıkan “yeni” partilerin/kurumların tepesinde eski politik aktörler vardır. Bunların çoğu 35 yıl öncesinde kalan “şef-lider” sıftlarını tekrar kazanmak derdindedirler. Defalarca (kişisel kaygılarla) bir araya gelip her seferinde (kişisel nedenlerle) tekrar ayrılan ve her seferinde daha çok küçülen bu anlayış, sayısız yenilgiye rağmen “hiçbir şey olmamış gibi” tekrar tekrar şanslarını deniyorlar. Seçim dönemleri bu eski politik aktörlerin gerçek niyetlerini ortaya koyuyor ve bu niyette Kürdistani kaygı olmadığı açıkça görülüyor.
PKK’nin entegrasyonda açıkça karar kılması ve Kürdlerin devletleşmesine karşı amansız bir mücadele vererek sistemin yedek gücü olduğunu ispatlası yurtsever tabanda ve gerillada ciddi rahatsızlıklara neden oldu/olmaya devam ediyor. PKK dışında kalan eski politik aktörler bu gerçekliği gördükleri için “ulusal” söylemlere sarılarak varlık kazanmaya çalışıyorlar. Ancak seçim dönemlerinde bu “ulusal” söylemlerini unutup ‘ulusal olan herşeye karşı olan DBP/HDP’nin aklayıcısı ve destekleyicisi oluyorlar. Bunlardan bazılarının kişisel amacına ulaşması ve yerel Kemalistler tarafından meclise taşınması kalanların da iştahını kabartıyor. Bu nedenle tüm farklı söylemlerine ve HDP politikalarına yönelik en sert “eleştirilerine” rağmen seçim arefesinde “Kürdlerin birliği” adı altında açıkça kendilerini pazarlıyorlar ve HDP’nin gözüne/listesine girmek için her türlü cambazlığı yapıyorlar.
2015 seçimleri yaklaşırken aynı utanç verici manzalaralarla karşılaşıyoruz. İsimlerini verme gereği bile duymadığımız bazı siyasi aktörler/yapılar yaklaşan seçimler nedeniyle şimdiden çırpınmaya başladılar bile. Önceki seçimlerde, HDP anlayışı dışında kalan tüm politik yapılar “birlik” adı altında entegrasyon projesinin bir parçası oldular ve gerçek niteliklerini ispatladılar. Yeni varlık kazanan politik yapılar da aynı söylemlerle entegrasyonun bir parçası olacaklarını gösterdiler. Federasyondan hatta devletleşmeden dem vuran bu kesimler “Kürdlerin birlikteliği” adı altında HDP’ye çağrıda bulunarak, hodri meydan(!) diyerek kendilerini pazarlamaya hazır olduklarını duyurdular.
Düne kadar (genel olarak iki seçim arasında yaptıkları gibi) ‘HDP’nin Kemalistliğinden, entegrasyonculuğundan ve sistemin yerel ayağı olduğundan’ dem vuran ve kendilerince sert eleştiriler yönelten bu kesimler, yerden yere vurdukları HDP’ye “gelin bizi satın alın” çağrısı yaparak bir sıfat için açıkça kendilerini satlığa çıkarıyorlar.
Tevger olarak, bu kadar kişiliksiz ve bu kadar kişisel hesap peşinde olan yapıları HDP’den çok daha zararlı ve tehlikeli gördüğümüzü belirtmek istiyoruz. Çünkü HDP açıkça entegrasyonu savunmaktadır; onlar ise “ulusal” duyguları sömürerek/halkın duyguları ve umutlarıyla oynayarak entegrasyonu savunuyorlar. Bu kişiliksiz ve ulusal amaçtan uzak tutumlarından dolayı değil onlarla birlikte hareket etmek, onlarla aynı karede görünmekten dahi utanç duyacağımızı belirtmek istiyoruz. Bu nedenle iyi niyetle “birlik zamanıdır” diyen insanarın bu isteğini yerine getiremiyoruz. Çünkü biz Tevger olarak ulusal haklarımızın/devletleşme hakkımızın bir sıfat için peşkeş çekilmesine ortak olmak istemiyoruz. Dahası bu doğal haklarımızın kararlı taşıyıcısı olarak “mutlak entegrasyon”un amacına ulaşmasına engel olacağız ve ulusal dinamiklerin yok edilmesine karşı durarak Kürdistani duruşumuzu taviz vermeden sürdüreceğiz.
Kürdlerin devletleşme hakkını “ilkellik” olarak görenlerle;
Kürdistan düşüncesini “çöpe atan” larla;
Sömürgeciler tarafından parçalanmış Kürdistan’ı “Kanton” adı altında daha çok parçaya ayırmak isteyenlerle hiçbir koşulda ve hiçbir platformda birlikte hareket etmeyeceğiz. Dahası bu entegrasyoncu anlayışın Kürdistan’dan sökülüp atıması için kararlılıkla mücadelemize devam edeceğiz. Aynı şekilde, “birlik” adı altında veya başka gerekçelerle bu entegrasyoncu anlayışı aklayan/yedeğine düşen ve seçimlerde maskeleri düşen ve Kürdistani söylemlerin arkasına sığınan diğer yapılarla da hiçbir koşulda ortaklık kurmayacağız.
Yönü işgal meclisi olmayan, sistemi ve sistemin yerel ayaklarının yedeği olmamış/olmayacak ve Kürdlerin devletleşme hakkını koşulsuz savunup bunu pratiğiyle gösteren herkesle (düşüncesi ve inancı ne olursa olsun) birlik oluşturmaya ise her zaman hazır olacağız…
Kürdistan Gençlik Hareketi