Düzgün Kaplan: Bahçeli, Öcalan ve Kürt Meselesi Üzerine

25.10.2024, Cum - 18:37
Düzgün Kaplan: Bahçeli, Öcalan ve Kürt Meselesi Üzerine
Haberi Paylaş

İsrail’in İran’ın Ortadoğu’daki uzantıları olan Hamas, Hizbullah, Husiler gibi güçleri tırpanlayıp gözlerini istikrasızlığın kaynağı İran’a dikince, bölgede statükonun değişme ihtimalini gören Türkiye’de tedirginlik tırmanıyor.

İsrail ve ABD’nin Şii hilalini hedef alması neden Türkiye’yi kaygılandırıyor?

Başında ABD’nin olduğu NATO’nun üyesi olan Türkiye’nin, yine başında Rusya’nın olduğu BRICS' e üyelik için çabalamasının arkasında hangi korkular var?

Kürt karşıtı politikalarda en önde olan MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, ‘Terörün uzantısıdır’, ‘kapatılmalıdır’ diye kampanya yürüttüğü DEM partililerin ellini sıkmakla yetinmeyip,’ terörist başı’  dediği Öcalan’ın Meclise gelip Dem Parti grup toplantısında konuşmasını dahi önermesinin arkasında ne var?

Devletin derinlerinde bir telaş olduğu açık.
Bu telaşın nedeni şiddetle bastırdıkları Kürt meselesidir.

Korkuyorlar, 
Ortadoğu yeniden dizayn edilirse, ya Kürtlere de statü sahibi olma imkânı doğarsa? 
ABD ve İsrail’in İran’ı vurması sonrasında ortalık karışır da, İran’da Suriye’de Kürtler için imkânlar doğarsa ve bu iş Kuzey Kürdistan’ı da sararsa korkusu, Türkiye’yi yönetenleri panik içinde ön alma çabasına itiyor…

Öyle olmazsa;
Tüm siyasetini Kürt düşmanlığı üzerine inşa eden MHP lideri Bahçeli’den ‘Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti Grup Toplantısı'nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, 'Umut Hakkı'nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın’ sözlerini kimse bekler miydi?

Beklemezdi.
‘Türkiye’ye getirilirken, “her türlü hizmete hazırım” diyen terörist başı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin.’ diyen Devlet Bahçeli, telaşlı olsa da, Kürt meselesinden, bu meselenin çözümünden bahsetmemeye özen gösterdiğini, yine eski kafayla Kürtleri ‘Türk varlığına armağan’ etme siyasetinde ısrarlı olduğunu da gizlemiyor…

Ne diyor Bahçeli?
‘Tek tek Kürt kardeşlerimin sorununu çözmek elbette mecburidir ama kolektif kimlik ve etnik temelde bir çözüme atıf yapmak vahim bir tehlikedir...’diyor.

Tıpkı Lozan sürecinde Kemalistlerin Kürtlere söyledikleri gibi konuşuyor.
‘İmanımız bir, kıblemiz bir, irademiz bir, bayrağımız bir, milletimiz bir, devletimiz bir, anımız bir, acımız bir, geleceğimiz bir, biz hep birlikte Türk milletiyiz.’

Evlerini başkasının tapulu arsası üzerine yapanların, çevrede bina yıkım araçlarını gördüklerinde duydukları korku bu!

Korkunun faydası yok!

Akıllı olan, Kürt meselesini iki halkın eşitliğini esasa alan adil bir çözüme kavuşturmak için adım atar. Ama bunlarda böyle bir niyeti yok.
Her zaman ki gibi Kürtleri yine kandırabileceklerini düşünerek, meseleyi Öcalan eliyle istedikleri şekle sokmayı planlıyorlar.

İşleri zor, korkuları büyük.
Yine de tüm bu sözlerin olumlu yanları yok değil.

Bir kere PKK/TERÖR parantezine alınsa da Kürt meselesinin tartışılmasına neden olacağı ve yeni bir sürece kapı aralayacağını beklemek yanlış olmaz.

Her şeyden önce, fırsat verilince her zaman ‘ hizmete hazır’ olan Öcalan da devreye sokularak Kürdistan’ın her parçasında Kürt düşmanı politikalara hizmet eden PKK’nin, başarıla bilinirse, silah bırakması, hatta tasfiye edilmesi çok olumlu olur.

Fakat bu işin öyle kolay olmayacağı açık.
Suriye’de bir kısmı ABD’nin, bir kısmı Esad Rejiminin, İran’da ve Irak’ta İran’ın kontrol ettiği taşeron yapılanmalara dönüşen PKK’nin tasfiyesi sadece Öcalan’ın ‘hadi silah bırakın, tasfiye olun’ demesiyle olmayacağı görüldü.
Bu durum açılım sürecinde de test edildi.
Öcalan’ın Diyarbakır Newroz’ unda söylediklerini, talimatlarını Örgüt takmadı.
Sonrasında yaşananlar ve 2 gün önce TUSAŞ’a gerçekleştirilen son terör eylemi de bunu gösteriyor!

Devlet, PKK yi,  Kürt hareketinin önünü kesmek için kendisi üretti ve Kürtlere kayyum gibi atadıkları kadrolar eliyle büyüttü. İstediği gibi başarıyla da kullandı.

Ancak bölgeye yeni aktörler nüfus edince de kontrolü kaybetti.

Artık Türkiye’nin, İran’ın, Suriye’nin, ABD’nin kontrol ettiği, yönlendirdiği kendi PKK’leri var.
Devlet ve Devlet Bahçeli Öcalan’dan PKK üstündeki gücünü kullanarak PKK nin Türkiye’ye yönelik silahlı mücadelesini sonlandırmasını istiyor.

Ayrıca Suriye’de Batı Kürdistan’da DSG adıyla faaliyet yürüten yapının da Türkiye’ye tabii olması için gerekli adımları atmasını istiyor.
Bu taşeronlaşan yapının tasfiyesi ancak tüm aktörlerin mutabakatıyla olur ki bugünkü konjonktürde pek mümkün görünmüyor.

O zaman yapılması gereken nedir?

Kürt meselesi PKK den önce de vardı, sonra da olacaktır.

Kürt meselesinin adil bir çözüme kavuşturulmaması halinde sürekli olarak Türkiye’ye güç kaybettireceği, militarizmin güçlenmesine, kaynakların savaş politikalarına harcanmasına, komşu ülkeler başta olmak üzere tüm dünyayla kavgalı halde olunmasına ve içeride kırılgan bir ekonomiye, ağır ekonomik krizler içinde sürüklenmeye, demokratikleşmenin frenlenmesine, özgürlük alanlarının daraltılmasın neden olacağı bilinmelidir.

İç barışı sağlamanın ve ‘beka korkusunu ‘ aşmanın yolu Kürt meselesini eşitlik temelinde adil bir çözüme kavuşturmaktır.

Türkiye çok uluslu çok kültürlü yapısına uygun olarak federal tarzda yeniden yapılanmalı, Türkçenin yanı sıra Kürtçe de resmi dil olarak kabul edilmeli, ana dilde eğitime olanak verilmelidir.

Buna niyetleri var mıdır?

Hayır.
Devlet Bahçeli başta olmak üzere tüm yöneticilerin genlerine işleyen Kürt karşıtlığı devem ettiğine göre, tekçi zihniyette ısrarlı olduklarına göre bu süreçten de bir şey çıkmayacağı görülmelidir.

Devlet, Öcalan ve DEM eliyle öyle çekici senaryolar ortaya koyacak ki Kürt kamuoyunu maniple etmeyi başaracak,   hatta ‘ulusal birlik’ adına pek çok ‘ Kürdistani ‘ kadro bile DEM’in arkasına dizilmekten kendilerini almayacaklardır.

Türk, Türkmen, Arap ve diğer halklardan kadroların Kürtler adına konuşmasına, kararlar almasına aldırmadan Devletin DEM trenine doluşmayı ‘ulusal’ görev olarak propaganda edeceklerdir.

Neyse ki bu oyunların farkında olan güçlü bir yurtsever Kürt damar da var.

Kürt yurtseverleri oluşacak yeni koşullara hazırlıklı olmalı, Lozan’da ve sonrasındaki süreci hatırlayarak alanı boş bırakmamak, güçlü bir temsil mekanizması oluşturmak, sömürgeci tuzakları boşa çıkarmak ve Kürt halkının meşru taleplerini ısrarla talep etmek için harekete geçmelidir.

Bu haber toplam: 5186 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:11:06:52