Maraş Pogromu, 19-26 Aralık 1978'de Alevi Kürdlere yönelik yapılmış katliamdır. Yedi gün süren vahşette 120 kişi öldürüldü, Alevilere ait 559 ev yakıldı, 290'a yakın iş yeri tahrip edildi. 23 yıl süren davalar sonunda 22 kişi idam, 7 kişi müebbet, 321 kişi de 1-24 yıl arasında ceza aldı, katliamda önemli rol oynayan 68 kişiye ise ulaşılamadı.
Bülent Ecevit, olayların kendisini uzun süredir direndiği sıkıyönetim talebine zorlamak için kontrgerillalar tarafından çıkarıldığını iddia ederken, Süleyman Demirel ise “Bana, ‘Sağcılar ve milliyetçiler cinayet işliyor.’ dedirtemezsiniz.” açıklamasını yaptı.
HDP Merkez Yürütme Kurulunca da 6 Ekim 2014'te yapılan çağrının ardından illegal ve legal Apocular 35 il, 96 ilçe ve 131 yerleşim yerinde barikatlar kurup yolları kesti.
6-8 Ekim Pogromu’nda 37 nitelikli adam öldürme, 29 adam öldürmeye teşebbüs, 3 bin 777 mala zarar verme, 25 alıkoyma, 395 hırsızlık, 15 yağma, 308 iş yeri ve konut dokunulmazlığını ihlal, 13 Türk bayrağını yakma, 7 Atatürk'ü Koruma Kanunu'na muhalefet suçu işlenmiş. Gözaltına alınan 894 şüpheliden 386'sı tutuklanmış, 244'ü hakkında adli kontrol kararı verilmiş.
1978 Maraş ve 2014 6-8 Ekim olaylarının ortak noktası belli bir grubun hedef alınması yani pogromdur. İlki Alevi Kürdlere karşı, ikincisi ise özellikle İŞİD’cilikle yaftalananlara karşı yapıldı. 6-8 Ekim boyunca sokaklarda, işyerlerinde, hanelerde ‘sakallı’ kişiler arandı ve bulunanlar ya öldürüldü ya da ölümden kurtuldu.
KCK, açıklama yaparak eylemleri destekledi ancak Atatürk büstü, Türk bayrağı ve okullara yapılan saldırıları eleştirdi. Bu eleştiriden sonra Türk bayraklarına ve Atatürk büstlerine zarar verilmedi.
Eğer Maraş Pogromu kontrgerilla tarafından yapıldı ise, 6-8 Ekim Pogromu da benzer yapıları düşündürmektedir. PKK, kontrgerillanın Kuzey ayağı ‘gibi’ davranmış; bölgenin çökmesindeki artışı sağlamış, Türkiye’nin hassasiyetlerine, değerlerine verilen zararı eleştirmiş, önlemiştir. İllegal ve legal Apocular hala 6-8 Ekim’i kahramanlık, haklı ve yerinde tepki olarak değerlendirmektedir.
Kürd tarihine kara leke, utanç verici günler olarak geçen 6-8 Ekim Pogromu, bölgesinde yaşayan Kürd toplumuna evinin içinde bile güvende olmadığını, komşularına bile güvenmemeyi hissettirmiştir. 6-8 Ekim’de sokakta örgütlenen çocuk ve gençlerin bir kısmı hendek içlerinde yitti. Bu olaylardan sonra Kürdlerin bölgeyi terk etmeyi hızlandırdığı tartışıldı. Özellikle hendek sonrasından günümüze dek beyin ve sermayenin bölge dışına göçü durdurulamadı.
Kürd toplumu 6-8 Ekim’i tartışmak, analiz etmek, neler kaybettirdiğini belirlemek zorundadır.
6-8 Ekim ve hendeklerin ardından yapılan yerel ve genel seçimlerin sonuçlarına bölgesinde yaşayan toplumun sitemi bile yansımamıştır. Maraş pogromundan sorumlu olanlar nasıl kendilerinin haklı olduğunu düşünüyorsa; 6-8 Ekim pogromuna katılan, destek veren kimi bireyler de kendilerini haklı görmekte ve o günleri savunmaktadır.
Dünya milletleri ve devletleri 6-8 Ekim’deki pogromdan Kürd toplumunu sorumlu tutmamalıdır. PKK’nin suçlarını Kürd toplumunun hesabına yazmak, Kürd toplumunu sorumlu göstermek büyük haksızlık, tarihsel bir hatadır. Kürd toplumunu, Kürd bireylerini PKK ile eşdeğer görmek ve göstermek basit ve doğal bir bağlam değil; tam tersine, tuzaktır ve bataklıktır.
Bölge toplumu böylesi bir pogromun, utancın, kara lekenin tekrar etmemesi için gereken sivil demokratik tepkiyi, direnci oluşturmalıdır.