Jiyan Timurtaş: Benim adım Brahîm Bıro

Brahîm Biro Kürdistan’ın onurlu insanlarından biriydi. Kürdistan Ulusunun kurtuluşu için çalışan insanlarından biriydi, Kürdistan halkının vicdanlı insanlarından biriydi, Sıralanabilecek daha pek çok olumlu sıfatın sahibiydi. Tüm bu olumlu sıfatları taşıdığı için mi şuan tutuklu bulunuyor diye sormak gerekir.
14.08.2016, Paz - 11:06
Jiyan Timurtaş: Benim adım Brahîm Bıro
Haberi Paylaş

Benim adım Brahîm Biro Kürdistan’ın batısındanım, bir başka deyişle Rojava’danım. Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS)’ninde başkanıyım.

Öncelikle ömrümün bir kısmı BAAS zindanlarında geçirdiğimi belirteyim.

Bundan birkaç gün öncesine kadar beni Batı Kürdistan\'a gitmemem için tehdit ediyordular ama ben ise her şeye rağmen gideceğimi söylüyordum ve nihayetinde bugün Güney Kürdistan’dan, Batı Kürdistan’a geçtim.

Qamışlo’ya ayak basalı birkaç saat olmuştu ve birden PYD asayişi belirdi karşıdan. Beni tutuklamaya geldiklerini söylediler, tutuklama sebebimi sordum söylemediler. Beni tevkif edecekleri an halkımın o çocuklarına beni sokak ortasında tutuklamayın, ofisimizden alın, halk görmesin diye ricada bulundum ve nihayetinde bu isteğimi bile dikkate almayarak beni ve arkadaşım Süleyman Avso’yu tutukladılar.

PYD’nin orta düzey bir yetkilisinin yanına götürdüler beni cezaevi girişinde yüzüme dik dik baktı. Sesini yükseltti birden küçük bir itme sonrasında ondan epeyce üst birinin olduğu yan odaya götürdüler beni. İsteseydim buraya gelmeyebilirdim. Beni tutukladıkları yerde direnebilirdim, ancak halkımın arasında kargaşa yaşanmaması için direnmeden \"geldim\" dedim. Batı Kürdistan’a gelmemem için de tehdit ediliyordum, oysa bu tehditlerden sonra \'kendi vatanıma gitmemeyi onur kırıklığı gördüğüm için gelişimi erkene aldım. Burada da insanlık onurunu kırabilecek hiçbir uygulamaya boyun eğmeyeceğim!\' diye devam ederken yetkili sus-pus olmuş beni dinliyordu. \"Bilirsin BAAS hapishanelerinin işkencelerinden geçtim ben ve şerbetliyim aynı zamanda\" dediğim sırada birden bire yetkili suskunluğunu bozarak ben şuyum ben buyum diye atıp tutmaya başladı. Gereken ne ise buyurun yapın dedikten sonra hücrelerin yerini sordum \"hücreler nerede? Yolu gösterin!\" der demez birden üzerime çullandı gardiyanlar. İkisi vururlarken ses etmedim, adeta bu sessizlik onlara karşı kullandığım en güçlü silah gibi bir görüntü verdi ve bunun üzerine üzerime daha kalabalık geldiler. Ellerimi kollarımı bağlayıp yere yatırdılar beni. Yerde tekmeledikten sonra ayağa kaldırıp yetkilinin karşısına diktiler. \"Atın bunu hücreye! Birkaç gün orada kalsın belki aklı başına gelir\" dedi.

Gözlerim kapalı, ellerim bağlı epeyce merdiven aşağıya doğru sürüklendim. Gözlerimi açtıklarında gördüm ki zifiri bir karanlığın olduğu yere girmiştik ışıklar açılır açılmaz ite-döve beni hücreye attılar. Hücrenin duvarları nemden yeşermişti. İçeride adeta tarifi imkânsız bir koku, köşede pislikten simsiyah olmuş bir tuvalet taşı, belki bana lazım olacak damlatan lavabosu olmayan ufak bir musluk vardı. Bir saati bulmadan ayak sesleri kulağıma geldi. Yemek getirdiklerini sanmıştım onun için seslendim \"yemek almıyorum, direneceğim!\" dedim. Oysa yetkilinin isteği üzerine beni kontrole geldiğini söyledi gardiyan. Bir süre hücremdeki pisliği temizledikten sonra, ellerimi yıkamak için lavabosu olmayan çeşmeye yöneldiğimde tekrardan gitgide yakınlaşan ayak sesleri duydum. Saati merak ediyordum. Mazgalı açan gardiyana saati sordum \"saat sekiz\" dedi. \"Tamam\" derken yemek uzatacağı an elimle ittim yemek yemeyeceğim söyledim. Karanlık hücrede, kaç gün orada bulunduğumu, gece ve gündüzü bu gelecek yemeklerden dolayı ayırt edecektim en azından.Yani gardiyanın gelişinden kendime saat yapmıştım.

Zaman geçtikçe aşırı sıkılıyordum ve bu sıkıntıdan kendi kendime marşlar söylemeye başlamıştım. Tekrardan ayak seslerinin gelmesi ile sustum yetkilinin ve birkaç kişinin sesi geliyordu dışarıdan. Yetkili birden \"ne yapıyor bu?\" diye soruyordu yanındakilere. Açlık direnişinde ve hücrede radyo var dediler yetkiliye. Yetkili duyduklarına inanamayarak ve şaşkın bir ses tonu ile \"ne radyosu? Emin misiniz? Açın kapıyı!\" diye talimat verdi. Kapıyı açtılar ve yetkili hücrenin içini gözüyle süzdükten sonra bir şey göremedi ve bana dönerek \"hani radyon nerede?\" diye soruverdi. \"Ne radyosu?\" dedim. \"Radyo dinliyormuşsun\" dedi. Ben de umursamadan \"evet dinliyorum\" dedim. Yetkili başladı söylenmeye \"bak bizden olsaydın bunlar gelmeyecekti başına. Kim belir belki bugün benim yerimde sen olacaktın\" diye söylenirken onu umursamıyordum bile. Siz yenileceksiniz ben burada olduğum sürece direnmeye devam edeceğimi söyledim kendisine. Ben kızacağını ve gardiyanlara beni dövdüreceğini beklerken birden \"çıkarın bunu buradan!\" diye emretti.

Gardiyanlar beni hücreden çıkarıp adli tutukların olduğu bir koğuşa götürdüler. Yetkili hemen arkamdan tekrar yanıma geldi ve \"seninle uğraşamam burada adli tutuklular var. Burayı da karıştırırsın sen\" diye devam eden cümleler dizerken, aşırı bitkin olduğum için yetkilinin söyledikleri umurumda değildi. Yetkili bu sana son sözün diyerekten \'artık bu direnişi bırak, yoksa senin için iyi olmaz\' sözünü demesi ile birlikte başımı ona çevirip \"ben buraya kendim gelmedim. Sizler beni madem buraya getirdiniz, ben de onurumu korumaya devam edeceğim!\" başka şeylerde söyleyecekken, aynı ırktan olduğumuzun farkına varıp sustum ve yetkili çekip gitti.

Bir süre sonra tekrardan kapı açıldı ve bir gardiyan geldi gülerek: \"ben sana hiç vurmadım biliyorsun değil mi? Ben de bağımsızlıkçıyım\" dedi. Ayakta durmakta zorluk çekiyordum, başım ve gözlerim dönüyordu. Bulunduğu yöne doğru zor da olsa çevirdim yüzümü. Zoraki de olsa gülümsedim yüzüne ve gardiyana yüksek bir ses tonu ile \"biliyorsun bizler bu kör dört duvar arasında bile olsak, zaferi kazanan taraf olacağımızı\" söyledim.

Tarih unutmaz yaşananları!..

Jiyan Timurtaş

14 Ağustos 2016

Nerina Azad
Bu haber toplam: 13470 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:13:09:36