Kürdistan Bölgesi’nin İslam Devleti’ni (IŞİD) yenilgiye uğratmasının ardından geçen ay bağımsızlık referandumu yoluyla haklarımızı korumak için çabucak hareket ettik. Amerika ve dünyanın geri kalanının barışına katkıda bulanan istikrarlı bir ortak olarak rolümüzü pekiştirme fırsatı bulduk. Ancak trajik olaylar neticesinde, geleceğimiz şimdi komşularımızdan gelen saldırılar ve dünyanın kaderimize olan ilgisizliği nedeniyle ciddi bir tehdit altında bunuyor
Bizim kaybetmemiz, medeniyeti, radikal İslamcı terörizm vahşetinden ayıran ön saflarda olmayan Amerika’nın ve özgür dünyanın tümünün kaybetmesi anlamına gelecektir.
Bağımsızlık referandumu sonrasında Irak ve bölgeden yükselen tepki ekonomik olarak hava sahamızın kapatılmasıyla arttı ve mali işlemler sona erdirildi ve yetkililerimize yönelik tutuklama emri çıkarıldı. Uluslararası tepkinin eksikliğinden cesaret alan Irak ve İran\'ın saldırganlığı, Irak Ordusu ve İran\'ın desteklediği militan milisler tarafından bölgemizin istila edilmesiyle sonuçlandı. Bu militanlar, Hizbullah ve İran Devrim Muhafızları Grupları (IRGC) gibi terörizmle beslenen grupları içeriyor.
Şengal’den Kerkük\'e, Xaneqin\'e olan tüm cephelerdeki bu saldırılar bizi şaşırtsa da saldırıların eli kulağında olduğunu bilmesine rağmen bize en ufak bir uyarıda bulunmayan ya da bunu önlemek için yeterli baskı uygulamayan ABD için tamamen sürpriz olmadı. Kısmen bazı siyasi ve askeri liderlerimizin İran ve Irak\'la umutsuzca bir anlaşma yaptıklarından ve askeri güçlerini savaşmadan geri çekmelerinden kaynaklı bir zafiyet yaşadık. Batı bize yeterli desteği sağlamış olsaydı, ortak düşmanlarımız tarafından böylesine ölümcül bir manipülasyona karşı bu kadar kırılgan olmazdık.
Başkan Donald J. Trump seçildiğinde, Kürtler yeni umutlarla doldular. İlk başta Trump yönetiminden gelen olumlu sinyaller, bebeklerin ve şirketlerin, Amerika\'nın yeni cumhurbaşkanının adını almasına yol açtı.
Bu destek Başkan Trump\'un bağımsızlık referandumuna karşı çıkmasıyla birlikte zayıflamaya başladı ve daha sonra sınırlarımızın Irak saldırısı altında çökmeye başladığı zaman ABD\'nin duraksamasının ardından öfkeye döndü. Amerika\'nın politikası olmayan politikası, Başkan Trump\'ın sadece bir hafta önce İran anlaşmasını tasfiye etmeye karar vermesi ve İran Devrim Muhafızları’nı terör örgütü olarak ilan etmişken çok daha da kafa karıştırıcıdır.
İronik olarak, İran Devrim Muhafızları’nın bu yeni duruma verdiği yanıt, M1 Abrams tankları da dahil olmak üzere en son teknoloji ürünü Amerikan silahlarını kullanarak, kilit bir müttefiğe saldırmaktı. “Taraf tutamayacağını” söyleyen Başkan Trump’ın, silahların teröristlerin eline geçmesine izin vermesi ve onlara halkımıza soykırım yapılmasını sağlamak için özgür bir irade tanıması kesinlikle tarafsızlıktan uzaktı.
Bu militanlar Amerika bayrağını yakıp üzerinde yürürken, Amerikan silahlarıyla istila ederken ve Peşmergelerimizin kafasını keserken sesi soluğu çıkmayanlar, bir futbolcu bir diz darbesi aldığında kıyameti koparırlar.
Referandumumuza yönelik uluslararası öfkeyi şimdi intikam dolu teröristler tarafından saldırıya uğradığımız sağır edici sessizlikle karşılaştırdığımızda, bu acımasız kusurlu dış politika tarafından yaratılan en son canavarın ortağının kimin olacağını merak ediyoruz.
Neyse ki, ABD Kongresinde, koridorun her iki tarafında da, Cumhuriyetçi Trent Franks’tan Senatör Chuck Schumer\'e kadar pek çok tanınmış müttefikimiz var. Biz hala Başkan Trump\'ın neden İran kontrolündeki Bağdat\'ın tarafını tutmaya karar verdiğini ve bizi kaderimizle baş başa bıraktığını anlayamıyoruz.
Bu politika ileride çok geniş kapsamlı sonuçlara ulaşacaktır. Suriye\'nin Kürtleri ayrı bir varlık olsalar da, uğradığımız ihaneti gördüklerinde ve koalisyon için ne kadar yararlı oldukları göz önüne alındığında ne düşünmeleri gerektiğini merak ediyoruz. İlginçtir ki, ABD kısa bir süre önce Suriye Kürt bölgesi seçimlerine karşı çıktı, ancak ABD\'nin Esad ya da Ayetullah tarafından yapılan seçimlere aktif olarak karşı çıkmasını hayal etmekte bile zorlanıyoruz. Acaba Amerika, Suriye’nin birliği adına, İran\'ın desteklediği militanların orada Kürtlere saldırmasına müsaade edecek mi?
Irak’ın kaybedilmeme sebebine yatırım yapma konusunda son derece iştahlı görünen Batı, güçlerimize asla kıyaslanabilir yatırım yapmadılar. Peşmergelerimiz için aldığımız sadece 22 milyon dolarlık direkt yardım, Amerika\'nın \"30. Birlik\" olarak bilinen başarısız bir birimde birkaç Suriyeli asiyi eğitmek için harcadığı 500 milyon dolarlık meblağla kıyaslandığında çok zayıf kalıyor.
IŞİD, ele geçirdiği ve patlayıcı madde yükleyerek ölümcül intihar bombalarına dönüştürdüğü 2,300\'den fazla zırhlı Amerikalı Hummer ile bize saldırırken, bu tehditlere karşı kendimizi savunmak için bile bize yeterli miktarda mühimmat sağlanamadı. Bağdat, silah ya da teçhizatın doğrudan bize gönderilmesini asla onaylamadı ve her zaman bize düşen payı kesti.
Savaş alanında yaklaşık 2.000 Peşmerge kaybettik ve 9.000\'den fazla yaralı gördük. Bizim fedakarlığımız sadece orada başladı.
Yezidi kurbanları ve seks köleleri, çarmıha gerilme cezası ile karşı karşıya kalan Hristiyanları ve binaların damından aşağıya atılan homoseksüelleri dahil bölgemize sığınan savaş yorgunu mültecileri memnuniyetle Peşmerge kabul etti ve korudu. Dünyanın herhangi bir yerinden farklı olarak, bugünlerde halkımızın üçte birini oluşturan Irak\'tan ve Suriye\'nin iç savaşlarından yaklaşık iki milyon mülteciye rağmen, mültecileri ağırlama endişesini taşımadık.
Geçen hafta Irak ve İran\'ın bölgemize yapmış olduğu saldırılar neticesinde 180.000 yeni mülteci evlerini terk ederek bize sığınmak zorunda kaldı ve bu sayı her geçen günle birlikte artıyor. Bağdat\'tan ulusal sağlık ve insani kaynaklara ait payımızı henüz alabilmiş değiliz ve uluslararası topluluktan yalnızca itibar desteği alabildik.
Tüm bunlara rağmen Peşmergelerimiz siyasi iklimden bağımsız olarak teröre karşı savaş konusunda her zaman kararlı olmayı sürdürecekler. Batı uygarlığını korumak adına bu savaşa devam etmeleri, Batı\'nın hoşlandığı en temel haklardan bazılarının inkar edilmesine izin vereceklerini bildiklerinden çok daha korkutucu.
Müttefiklerimiz, kendisini uzun süre önce İran’a satan ve asla Batı’nın kollarına dönmeyecek olan Irak merkezi yönetimini kazanmak için son bir gayretle Kürdistan Bölgesi\'ni sattılar. Hiçbir Amerikan doları ya da yaşamı, Irak\'ı uygar dünyaya birleşik, demokratik ve istikrarlı bir müttefik yapamaz; artık bu rüyadan vazgeçmenin ve değişim için bize şans vermenin zamanıdır.
Amerika ve Batı’nın özgürlüğün yanında durmak için, bizimle birlikte durmaktan başka çareleri yok. Bu sözlerden bazıları müttefiklerimiz için acı bir ilaçtır, ancak geçmişten ders alınmadan Irak\'taki bir sonraki felaket hemen köşede bizi bekliyor.
Newsweek\'in notu: General Aziz Weysi Bani Zerevani Peşmerge güçlerinin komutanıdır ve Kürt operasyonlarının başarısında merkezi bir rol oynamaktadır.