Son yıllarda, yoğun geçen Kürt siyasal yaşamı ve özgürlük mücadelesinin kızıştığı dönemlerde parti kurma girişimlerinin sıklaşması, inisiyatifler kurulmasına alıştık sayılır. Güneyde IŞID tehlikesinin gün be gün şiddetini arttırdığı, ROJAVA’da kahramanlık destanlarının yazılıp, ROJHELATIN elinden geldiğince her parçaya desteğe koşmak için can hıraç çırpınması gerçeği ortadayken, Kuzey de PAK diye ismi hem Kürtçe hem de isminin içinde Kürdistan geçen, programında dillendirmenin bile cesaret gerektirdiği maddeler barındıran bir parti kuruluş dilekçesini TC İçişleri Bakanlığına verdi.
İnsanların beyninde yine çılgın sorular yer bulmaya başladı. Acaba her zaman olduğu gibi 3-5 aydının heyecana kapılıp doğru zaman deyip ortaya attığı işlevsiz bir parti mi? Ya da yine bir fraksiyona bağlı, kumandanın Avrupa da ki abilerinde olduğu siyasal amacının ana odağına PKK karşıtlığını yerleştirmiş, kendini bu şekilde başarılı olacağına inandırmış üretim kıtlığı içinde olan 80 öncesi örgütlerin partisi mi? Bide belli kesimlerin ilk etapta zihinlerde oluşan soru “bunlar bu cesareti kimden alıyor da hem adları Kürtçe hem de adlarında Kürdistan geçiyor ve bunlara nasıl müsaade ediliyor? Ajan bunlar!!!”.
Son sorudan başlayarak gördüğüm tabloyu anlatmaya çalışayım. Bu adamlar “hangi cesaretle isimlerini Kürtçe yazıp bide çekinmeden Kürdistan\'ı isimlerinde kullanabiliyor”. PAK içinde çalışan arkadaşların çoğuyla HAK-PAR içinde çalışma fırsatı buldum. O dönem HAK-PAR’ın adını Kürtçe olarak değiştirilmesini de kapsayan parti tüzük değişim kongresi çalışmaları başlamıştı. İl teşkilatlarının düzenlediği toplantılar tertiplenip insanların fikirleri alındı. Bu arkadaşlarla partinin isminin Kürtçe olarak değişmesi için çok çaba sarf etmiştik. Ancak partide sözü ve ağırlığı olan bir kısım şahsiyetlerle partide baskın güce sahip olan grubun partiyi araç değil amaç olarak görüp karşı çıkmasıyla bu değişim gerçekleşmemişti. Yani bu insanların Kürtçe ve içinde Kürdistan geçen bir parti kurma idealleri bugünün eseri değil.
İlk iki soruyu yine dışardan gördüğüm, gözlemlediğim kadarıyla bir arada cevaplamaya çalışayım. PAKta hiç bir örgütlü grup bulunmamakta. Bireylerin arka kapıları yok. Biz PAKçıyız anlayışındalar. Ortak payda üzerinden sağlıklı bir bakış açısıyla, kısmen daha profesyonel, geçmiş deneyimlerden ders alarak, günümüz siyaset dinamiklerini benimseyerek yürümeye çalışıyorlar. 3-5 Aydın\'ın bir araya geldiği bir oluşumda değiller. Heyecanla da ortaya çıkmadılar uzun kuruluş toplantı süreçleri geçirdiler. Halka, çeşitli çevrelere gidip fikirlerini aldılar. Ve dediğim gibi şuana kadar kurulan partiler den onları sıyıran özellikleri daha profesyonel daha aktif hareket etme çabaları.
Peki, PAK\'a ihtiyaç var mıydı? Adının kısaltılması gibi kirlenen darma dağın olan Kuzey Kürt siyasetini paklaya bilecekler mi? Elbette becerebildiklerini, başarılarını zaman gösterecek. Ancak güneyimizde ki iki parçada yaşanan mücadele, Kuzeyde halkın kafasını karıştırıyor. Türkiyelilik gibi asimilasyon ile sonuçlanması kuvvetle muhtemel Politikaları insanlar sorgulamaya başlıyorlar. Peşmergenin geçişi de şunu gösterdi ki kuzey de insanlar ikinci, üçüncü bir güce hayır demiyorlar. Onlar için mücadele edeceğine, haklarını savunacağına inandıkları kişileri bağırlarına basıyorlar.
HAK-PAR sürecinde, rahmetli Melik Fırat ile sayın İbrahim Güçlü’nün de, Sayın Fırat’ın rahmetli oluşu sayın Güçlü’nün partiden ayrılışından sonra parti içinde baskın olan grubun tek politika olarak PKK karşıtlığını dayatmaları. Bu karşıtlığın onları ve partiyi alternatif konumuna getireceği inançlarının ne kadar yanlış olduğunu bu arkadaşlarla anlatmaya çalışsak ta sonuçsuz kalmıştık. PAK bu hataya henüz düşmedi. Eminim içlerinde PKK karşıtlığını siyaset yapmak olarak tezahür eden; tüm tez ve anti tezlerini bu yönde geliştiren insanlar vardır. Ancak parti başkanları ve diğer yöneticileri şu ana kadar bu seslerin çıkmasını engelledi.
İşte PAK’ın ve yönetim kadrosunun en çok takdir ettiğim yönlerinden biri bu. PAK ve Yöneticileri her açıklamalarında, eylemlerinde PKK\'nin siyasetini eleştirmektense bir abi gibi Kuzey Kürt siyasetinde akil insanlar rolünde olduklarını, eleştirmektense yön verme gayreti içersin de bulunduklarını. Olaylara bakış açılarının salt PKK karşıtlığı değil Kürt ulusunun refahı ve kazanımı odaklı olduğunu, halka da, tabanına da gösterdi.
Umarım bu yolda devam ederler, çünkü bugüne kadar ortaya çıkan alternatif olma iddiasında ki her oluşum kendini alternatif olma bataklığında boğdu.
Sevgilerle