Mamoste Armanç: Aqlê Sıvık Barê Granê (Hafif Akıl Ağır Yüktür)

Afrin, Kürd dağı ve Hatay'a bağlı Hassa ilçesinin doğusundan ve Lazkiye’nin kuzeyinde yer alan koridor Batı ve Kuzey Kürdistan'ın Akdeniz’e ulaşan kapısıydı.
21.07.2022, Per - 14:13
Mamoste Armanç: Aqlê Sıvık Barê Granê (Hafif Akıl Ağır Yüktür)
Haberi Paylaş

Kürdistan iradesi dışında ve yapay sınırlar ile 4 parçaya bölünerek kuşatma altına alınmış, çıkışı olmayan (iç sömürge statüsünde) bir ülke. Bugün ekonomi başta olmak üzere Güney Kürdistan Federasyonu'nda yaşanan birçok olumsuzluğun kaynağı da iç sömürge olmasından dolayıdır. Yine iç sömürge olması bağımsızlığının önündeki en büyük engeldir.

Şimdi Türkiye'nin yeniden müdahale etmek isteği ile birlikte Rojava'daki gelişmeleri birlikte gözden geçirip değerlendirmeye çalışalım. Afrin, Kürd dağı ve Hatay'a bağlı Hassa ilçesinin doğusundan ve Lazkiye’nin kuzeyinde yer alan koridor Batı ve Kuzey Kürdistan'ın Akdeniz’e ulaşan kapısıydı. Bu koridorun öneminin farkında olan Mustafa Kemal ölüm döşeğinde olmasına rağmen tampon bölge olarak Hatay'ın Türkiye sınırları içinde kalması için Kerkük ve Musul'dan fazla çaba harcanmış ve bunda da başarılı olmuştu.

Türkiye ve Baba Esad'da yaşadığı dönemde yıllarca Batı (Rojava) ve Kuzey Kürdistan arasında çizilen yapay sınıra ve iki yaka arasındaki ulusal bağı koparmaya tüm çabalarına rağmen engel olamamışlardı. Bunun için Türkiye kendi payına düşen parçanın sınırına mayın döşenmiş, Baba Esad bölgenin demografik yapısını Kürdler aleyhine değiştirerek bölgeyi Kürdlerden arındırıp Arap'ları yerleştirmek için Osmanlı zamanından kalma arazi tapularını iptal etmek dahil çeşitli baskılar uyguladı. Bütün çabalarına rağmen Baba Esad başta Afrin ve Kürd dağı gibi gibi asırlardan beri Kürdlerin anayurdu olan yerler olmak üzere sınır bölgelerini ve dolayısı ile Rojava'yı Arap yurdu yapmaya ömrü ve gücü yetmedi.

Kahramanca savunuldu için IŞİD'in giremediği Afrin ve Kürd dağının olduğu bölgeyi 2018 yılında Türkiye çok rahat girip işgal etti. Bilindiği gibi Afrin’deki demografik yapı Türkiye’nin müdahalesi ile değişime uğradı. YPG geri çekildikten sonra Türkiye işgal ettiği yerlere kendisine bağlı cihatçı grupları yerleştirdi. Bu güçlerde bölgenin yerlisi olan Kürdleri kovarak, mallarına ve mülklerine el koyarak, karşı gelenleri öldürerek demografik yapıyı Arapların lehine değiştirdiler. Böylece Hatay'dan sonra yarım kalmış olan Akdeniz ile Kürdistan arasına konulması istenen ama yarım kalan Arap engeli tamamlanmış oldu.

Buda yetmediği için Roj Peşmergelerini Rojava'ya sokmayan, gelmelerini savaş nedeni sayan YPG "Türk işgaline" karşı "Kobani'deki 3 şehiri rejim güçlerine teslim ettik" diyor. Böylece baba Esad döneminden beri yarım kalan sınırı Kürdlerden arındırma programın devamını oğul Esad, YPG sayesinde üç şehiri teslim alarak kolayca tamamlayacak.

"Düştü, düşecek" diye zil takıp oynayanları destansı direnişi ile hayal kırıklığına uğratan Rojava Afrin'den başlayarak adım adım Kürdlerden arındırılıyor. Böyle devam etmesi halinde Adana'da vatandaş olarak kabul edilmediği için kimliği olmadan yaşayan Cano'lar gibi Rojava'da, kendi kadim yurdundan kovulan Kürdlerde Suriye'nin herhangi bir yerinde amile olup yok olana kadar yaşamaya devam edecekler. Akdeniz ile bağlantısı kesilen Kürdistan'ın tek parçada da olsa bağımsızlığı bir yüzyıl daha ertelenecek.

Yaşanan bütün bu olayların nedenlerini anlayabilmek için yapılan hayali gerekçe ve siyasi yorumlara gerek yok. Çünkü 11 yıldır bölgeyi elinde tutan, Roj Peşmergeleri'nin ülkelerine dönmesini savaş nedeni sayan bir avuç yöneticinin üstlendiği bir görev ve siyasi amaç var. Oda kendilerinin de dediği gibi Kuzey, Güney, Batı ve Doğu Kürdistan’da şartlar uygun olsa bile Kürd'lerin devlet olmasına her şartta karşı durmak ve sorun çıkarmak. Filistin'den, Filistin halkından esirgemedikleri bağımsızlık hakkını "Çöpe attık" dedikleri Kürdistan'dan ve Kürdlerden esirgemek.

Kirli savaş devam etmesine rağmen Öcalan yakalandığından beri Kürd ulusuna kabul ettirmeye çalıştığı çoğu muğlak, içi boş ve anlaşılmaz kavramlar ile kendini inkar anlayışıdır. Ortadoğu gibi bir cehennemde, bugün, hatta yarın uygulanmasının mümkün olmadığı bilinmesine rağmen, çağdaş dünyada elle tutulur bir örneği olmayan, Demokratik Konfederalizm, Demokratik Ulus gibi henüz kağıt üzerinde olan tartışmalı ütopik modeller savunuluyor. Bundaki amaç (tıpkı Güney Kürdistan'ın bağımsızlık referandumunda olduğu gibi) bu görüşleri savunarak şartlar uygun olsa bile Kürd'lerin "KENDİ KİMLİKLERİ" ile herhangi bir statüye sahip olmalarına kafaları karıştırıp engel olmak.

Merak edenler için bu saatten sonra sırada yapılacak neler var. Hemen söyleyeyim, diğer sorunları bir yana bırakıp İran'ında desteğini ile Kürd sorununu birlikte çözmek için Türkiye ile Esad yönetimi bir araya gelip görüşecek. Kılıçtaroğlu daha iktidara gelmeden bu çalışmayı hemen başlattı.

Böylece yukarıda değinmeden çalıştığım gibi Kürdlere kendi isimleri ile statü istemeyenlerin desteği ile Kürdlerin Akdeniz'e ulaşmalarına engel olup siyasi ve ekonomik yönden bağımlı bırakılıp özgürce soluk almalarına engel olmak. Adım adım yapılanları ve bundaki niyeti görüp hafif akıl ile (Aqlê sıvık) değerlendirmeye çalışmanın hiç gereği yok. Çünkü hafif akıl ile yapılan yüzeysel her değerlendirmenin varacağı sonuç bedeli ödenmiş kazanımların kaybedilmesine yol açacağı gibi Kürd'lerin geleceği ile ilgili endişe duyanların omuzlardaki (Barê gırane) yükü daha da ağırlaştıracaktır.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 4761 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:13:10:42