Mamoste Armanc: Faşizm ve Sömürgesi Olan Ülkelerde Anti Sömürgeci Mücadele

Sömürge ülkelerde anti sömürgeci mücadele her koşulda faşizme karşı mücadeleden çok daha önemlidir, önceliklidir ve böyle olmalıdır.
13.06.2022, Pts - 12:09
Mamoste Armanc: Faşizm ve Sömürgesi Olan Ülkelerde Anti Sömürgeci Mücadele
Haberi Paylaş

Genel her ülkede olarak faşizme karşı mücadelede yer almak insan olma sorumluluğunu taşıyan herkes için zorunlu bir görevdir. Faşizm kendi ırkından ve inancından olmayan her kesime düşman, otoriter bir anlayış üzerine kurulu, radikal ve demokrasi karşıtı bir ideolojidir.

Sömürgecilikte aynı şekilde karşı çıkılması gereken zora dayalı bir sömürü sistemi olup, talancı ve insanlık dışıdır. Sömürgesi olan ülkelerde faşizme karşı verilen mücadele ile anti sömürgeci mücadele ayrılmaz bir bütün olmalıdır. Başarıya ulaşılmaz isteniyorsa ayrı ayrı bölünerek değil birlikte ve kararlılık ile verilmelidir. “Benim önceliğim antifaşist mücadeledir “dendiğinde diğeri de “Benim için sömürge yönetimi ya da faşizm benim için fark etmezler” der.

Sömürge ülkelerde anti sömürgeci mücadele her koşulda faşizme karşı mücadeleden çok daha önemlidir, önceliklidir ve böyle olmalıdır.

Çünkü Türkiye gibi sömürgeci ülkeler varlıklarını sürdürebilmek için (özellikle her seçim dönemlerinde) beka bahanesi ile kendisine düşman yaratmak zorundadır. Bunun içinde en iyi seçim Kürdlerdir. Bunun icin kendilerinin ulusal mücadeleyi amacından saptırmak için özel yetiştirdikleri ajan ve prokavatörlerin katkıları ile yaptırdıkları "terör eylemlerini" bahane ederek Kürd halkının tamamına, sözde "kardeşiz" demelerine rağmen uygulamada ayırım yapmadan tamamına düşman muamelesi yaparlar. Kürdlerden sonra hedefe konan Suriye, Yunanistan ve Filistin sorunu dolayısıyla İsrail ve son dönemde de ABD yerini aldı. Yaratılan bu düşmanlığa karşı sol kesimde ezen ulus şovenizmini ve sağ kesimde de inanç ile birlikte egemen ulus ırkçılığını faşizme kolaylıkla geçiş yapmak için ideolojik zemin olarak kullanırlar. Böylece egemen ulus şovenizmine karşı ezilen ulusun yanında yer alabilecek çağdaş, eşitlikten yana ve demokrasiden yana güçlerin bir araya gelmemesi için evrensel olan kavramlar çarpıtırlar, kafalarda sürekli şüphe ve kaos yaratmak isterler.

Sömürgeciliğe ve asimilasyona karşı ulusal haklarını savunan ve eşit olma mücadelesi veren kesimi yalan ve yanlış iddialarla (İlkel milliyetçi, bölücü ve hain, emperyalizmin işbirlikçileri) olarak suçlarlar. Kamuoyunun da böyle değerlendirmesi için basın ve yayın organlarında milliyetçi yayınlar yaparlar, birbirinin devamı sayılabilecek (ırkçı mafya özentili ve Orta çağı özendiren) dizilerin insanlarda yaratacağı psikolojik tahribatın hesabı yapılmaz ve “her yol mubah" anlayışı ile yenileri ile birlikte eski diziler defalarca kullanılır. İzleyenler için yaş sınırlaması getirilmeyen bu dizilerde kesilen kafaların, kolların ve doğranarak, toplu katliamlar ile öldürülen insanların hesabı umursanmadığı halde her dizide izleyici ile dalga geçer gibi "Çekimler sırasında hiçbir canlıya zarar verilmemiştir." ibaresi yazılır.

Sömürgesi olan ülkelerde faşizme karşı birlikte mücadele edilmek isteniyorsa anti sömürgeci mücadelenin hayati önem taşıdığı unutulmamalıdır. Çünkü faşizme karşı birlikte başarılı bir mücadele vermenin yolu ilk evvela sömürgeciliği ve sömürgeciliğin neden olduğu ırkçılığa, etnik ve inançta farklı olana düşmanlığın ve bunun için de öne sürülen (Kart/Kurt ile başlayan, kardeşiz, et ve tırnağız, aynı gemideyiz gibi) teori ve iddialara karşı gerçeklerin ortaya konularak başta yazılı olan yalan tarihin deşifre edilmesi gerekir. Tekrarı istenmiyorsa mutlaka geçmişte yaşananlarla vahim olaylar tartışılmalı ve tarihi gerçekler ile hesaplaşmak ya da "adını koyarak" helalleşmek gerekiyor.

Sömürgeciliğe karşı mücadeleyi yok sayarak tekçiliği şiar edinmiş partiler ile birlikte faşizme karşı ortak cephe oluşturmayı kendini inkar etmeye atılan bir adımdır. Ortak mücadele vermek için asgari ortak ilkelerde buluşmak gerekir. İlkesiz ittifaklar ile birlikte verilen mücadeleden bu partilere hizmet etmenin dışında asla beklenen sonuç alınamaz. Bu anlayışı savunanlar bugüne kadar seçimlerde kimlerle kurdukları birliktelikleri unutup hadlerini aşarak, Kürd halkını "faşizme karşı" duyarsızlık ile suçluyor. İlkesiz kurulan her ittifak, verilen her mücadele sonuçta yarar getirmiyor. Kürd halkının geçmişteki mücadele kararlılığını, enerjisini ve siyasi önderleri olan inancını tüketen benzeri uygulamalar ve çabalar oldu.

Sömürgeci sistemin, kısaca var olan var olan statükonun devamından yana olan, devleti kutsayan, etnik ve inançta tekçi düşünen partiler her zaman için faşizme eğilimlidir.

Tekçi partiler özünde nasyonalist oldukları için düşünce anlamında ve uygulamada faşizm ile aralarında aşılmaz engel yoktur. Muhalefette oldukları dönemlerde (OHAL ve benzerleri gibi) antidemokratik uygulamalarda iktidara destek vermelerini nedenine budur. Çünkü kendileri de iktidar olduklarında gerekli görüldüğünde aynı uygulamaları yaparlar, bu seferde eski iktidar aynı desteği yeni iktidara verir. Bu partilerin bugün iktidara ve ortağına karşı yaptıkları çağrıya uyarak anti sömürgeci mücadeleyi erteleyenler, ertelenmesini isteyenler deyim yerindeyse Kürd halkına "Ölümü gösterip, sıtmaya razı ol" diyenlerdir.

Türkiye NATO'ya üye olmak ve batı dünyası ile bütünleşmek için dış dayatma ile çok partili sisteme geçti. Kısa bir süre sonra 27 Mayıs darbesi yapıldı ve "derinlerde oluşturulan" iki tercihli siyasi sistem (ABD benzeri) oluşturuldu. Seçmen koşullara göre sadece ikisinden birini tercih yapmak zorunda bırakıldı. Buna engel bireysel ya da sadece örgüt çıkarı için ilkesiz siyaset yapan kişi ve partiler eklenince de artık oluşturulan bu kurgu iyice yerleşti. Bugün bu kurgu statükoya karşı alternatif çözüm yollarının, demokrasinin ve barışın önünü kesmek için "faşizme karşı demokrasi ittifakı" denilerek yeniden sahneye konuyor. Buna engel olacak tek güç Kürdlerin ilkeli birliği ve bu birliğin ilkeli ittifak politikaları üretip uygulamasıdır.

Bugüne kadar iktidara gelen her parti kendinden önceki iktidar partisini yaptığı uygulamalar ile hep arattı, bu gerçek unutulmamalı.

Partilerin muhalefetteyken söylediklerine kanıp faşizme karşı "zorunlu" mücadele diyerek aralarından birini tercih etmek, "Her şey güzel olacak" dedikten sonra Topal Osman'ın torunuyum diyen "en demokrat olanlarının" dahi peşlerinden gitmek ile bir yere varılamadığı artık görülmelidir.

Bu nitelikleri bilinmesine rağmen tekçi partiler ile ittifak yapılmaz diye bir sonuç çıkarmak da doğru olmaz. Legal siyasette kapalı kapılar ardında ittifak kurulmaz. İttifak kurmanın öncelikli şartı amacı belirleyen ilkelerin olmasıdır. Hangi parti, ya da "bileşenler ile" ittifak yapılacaksa kamuoyuna anlaşılır bir dil ile yazılı ve sözlü olarak izah edilmesi gerekir.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 1992 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:10:26:58