1 Kasım 2015 günü Parlamento seçimleri için yeniden sandık başına gidilecek. Her seçim sürecinde olduğu gibi, bu seçimde de farklı görüş ve tutumlar arasındaki tartışma ve yorumlar oldukça sert. Özellikle Kürtler arasında sertlik derecesi daha yüksek.
Kürdistan’da seçimlere ve parlamentoya bakış konusunda, birbirine zıt görüşler, on yıllardır tartışma konusu olmaktadır. Bu tartışmalar daha çok parlamento seçimleri sürecinde gündemleşmektedir.
Genel olarak Belediye seçimlerine katılım konusunda Kürt siyasal kesimleri ve aydınlar arasında önemli bir ayırım görülmemektedir. Ama parlamento seçimleri konusunda tablo aynı değil.
Bugüne kadarki tecrübeler ışığında, seçimler konusunda sergilenen tutumlara baktığımızda, kimilerinin ‘’sömürgeci parlamentoyu meşrulaştırmayalım’’ diyerek, parlamentoyu ve parlamento seçimlerini tümden reddettiğini görebilmekteyiz. Kimileri ‘’milletvekilliği yemin metnini’’ kabul edilemez gördüklerini ve ‘’seçim platformunu değerlendirelim, ama o yemini etmeyelim’’ demektedirler. Kimileri de ‘’seçim platformunu ve parlamentoyu özgürlüklerin genişletilmesi mücadelesinde değerlendirelim’’ demektedirler.
Bu türden yaklaşımlar değişik şekillerde her seçim döneminde gündeme gelmektedir. Buna rağmen kimi Kürt siyasal kesimlerinden, birçok seçimde Türk devletinin egemenlik sistemini devam ettirmek isteyen, ‘’tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak’’ diyen partilere destek sunulduğu da olmuştur.
Seçimlerle ilgili tutum elbette ki önemlidir. Ama sadece seçimler ve parlamentoya bakış açısından hareketle siyasal ayrışma zeminleri yaratmak doğru değildir. Bütün Kürt ve Kürdistani partilerin tecrübeleri göstermiştir ki, çoğu kez herhangi bir seçim ile ilgili, aynı parti içinde dahi farklı görüşler olabilmiştir. Ama bundan siyasal bir ayrılık çıkarılmamış, çoğunluk görüşü ne ise o partinin tüm üyeleri o tutum doğrultusunda bir davranış sergilemişlerdir.
Aynı parti içinde bile farklı görüşlerin olabileceği gerçeği, farklı siyasal parti ve örgütleri, seçimlerdeki görüş farklılıkları konusunda daha hassas, daha duyarlı ve daha sabırlı olmaya mecbur bırakmaktadır. Her bir yapı kendisine baktığında bu realiteyi görecektir.
PAK olarak 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri öncesinde parti içi tartışma ve eğilim yoklamasıyla tutumumuz belirledik. PAK, 1 Kasım seçimlerinde de 7 Haziran seçimlerindeki tutumuna benzer bir yaklaşım sergileyerek, ‘’tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak’’ diyen partilerin artık Kürdistan’da siyaset zemini bulmamaları için ırkçı, faşist, şoven partilere halkımızın oy vermemesi konusunda ana tutumunu belirlemiştir. Seçim platformu artık Kürt ve Kürdistani partiler arasındaki rekabete sahne olmalıdır. Yine PAK, Kürt ve Kürdistan sorununun çözümü konusunda eşitlik, adalet, özgürlük ve demokrasi temelinde, halkımızın ve ülkemizin varlığını ve ulusal demokratik haklarını savunmayan, tanımayan, Kürdistani değerlere sahip çıkmayan parti ve adayları desteklemeyeceğini söylemektedir.
Bugün 1 Kasım Seçimleri’yle ilgili olarak Kürt aydın ve siyasetçileri arasında PAK’ın tutumuna yakın düşünenler de, ‘’parlamentoyu tümden boykot edelim ‘’ diyenler de var. Seçimlere katılan partiler içinde HAKPAR’ı destekleyenler de var, HDP’yi destekleyenler de…
Bu tablo içinde, Kürt aydın ve siyasetçileri arasında gelişen tartışmalara baktığımızda, politik tolerans bakımından, iyi bir sınav verdiğimizi söylemek zor. Kimisi ‘’HDP’ye oy vermeyenler hayindir, yurtsever değildir’’ derken; kimisi de ‘’HDP’ye oy verenler yurtsever, Kürdistani değildir’’ demektedir.
Peki, her konuda olduğu gibi, bu konuda da birbirimize karşı bu türden ithamlarda bulunmak yerine, politik toleransı esas alan yeni bir kültür geliştiremez miyiz? Kendimizden başlayalım: PAK seçimlere girmiyor, fakat gördük ki “ne yapalım?” sorusuna her üyemiz aynı yanıtı vermiyor. Kimi arkadaşlarımız, ‘’HDP’ye oy verelim’’ , derken, kimisi ‘’HAKPAR’a oy verelim’’ diyebilmektedir. Çoğunluğumuz, PAK’ın mevcut tutumunu uygulayalım derken, ‘’seçimi boykot’’tan yana olan arkadaşlarımız da var. Ben bu farklı yaklaşımları dile getiren herhangi bir arkadaşımın yurtseverliğinden, Kürdistaniliğinden hiçbir şüphe duymuyorum. PAK seçimlere katılabilseydi, hiç kuşku yok ki bu durum farklı olacaktı.
Kendi partimde olduğu gibi, kendi dışımızda da herhangi birinin yurtseverliğini, Kürdistaniliğini seçimlerle ilgili tutumla tartmanın doğru bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum; bu türden bir ithamın ciddi, kalıcı sebeplere dayanmayan, sonuçları itibariyle oldukça yıpratıcı bir haksızlık olduğuna inanıyorum.
Uzun vadeli bir yürüyüş olan Kürdistan özgürlük mücadelesinde, kolaycı ithamlarla gereksiz yere küçük farklılıkları ayrılıklara derinleştirmeyelim.
Kendi düşüncelerimizin doğruluğunu başkalarını itham ederek savunmayı, sadece seçim tutumuna istinaden insanları ‘’yurtseverlik, Kürdistanilik’’ terazisinde tartmayı bir kenara bırakıp, birbirimize karşı politik toleransı ve düzeyli tartışmayı esas alan bir siyasal kültürü geliştirelim diyorum.
Kürdistan özgürlük mücadelesi ‘’bir düşmanın çok, bin dostun az’’ olduğu büyük bir tarihi tecrübeye sahiptir. Kürt ve Kürdistanlılar olarak, hangi siyasal parti içinde olursak olalım, aramızdaki görüş farklılıkları ne kadar derin olursa olsun, bu ayrılık ve farklılıkları derinleştirerek, düşmanlıklara dönüştürerek, düşmanları sevindirmeyelim.