Sansürlenmiş bir dil,
Korkutulmuş bir yürek,
Kandırılmış bir beyin,
Faşizan bir Türklük dayatması,
Özünden koparılan bir Din,
Ve o Din ile avutulmuş bir Mü'min.
Allah,
Süphan olan Allah,
Vermiş insana duyuları.
Kalp His ve Duyguları,
Düşünebilen bir Beyin,
Akli melekeler,
Mükemmel bir hilkat,
İlim irfan binlerce hakikat,
Bereketli topraklar,
Sayısız nimetler,
Güzellikler ile bezenmiş bir hayat.
Tekrar eden bu ölümler, bu acılar,
Savaşlar, depremler, yıkımlar,
Ve yeniden yeni başlangıçlar.
Nedir bu çark, nedir bu devran,
Bu döngü bir kader mi,
Kaçınılmaz bir şey mi,
Doğru olan bu mu? Hayır.
Akletmeyen ey insanoğlu sen.
İşte tüm bu anlatımlar,
Hep senin hikayen.
En güzel şekilde donatıldın,
Ama hep girdaplarda dolandın.
Değer mi,
Değdi mi şimdi,
Hepsi de azgınlığının birer eseri.
Bu bela ve afetler zinciri.
Kısacık şu dünya hayatında,
Yaşanacak nice güzellikler vardı.
Huzur membaı bir İslam'ımız,
Kavuşmayı bekleyen sevdalarımız,
Paylaşacağımız ekmeğimiz, aşımız,
Beraber oturduğumuz sofralarımız,
Ortaklaştığımız sevinçlerimiz, acılarımız,
Umut dolu yarınlarımız vardı.
Ama hepsini heba ettiniz.
Hepsine, hepsine yazık ettiniz.
Sizler sadece bir Türklüğe iman etmişsiniz,
Birde kendinize benzettiğiniz Dine.
Ey yüzü kara olasıcalar,
Neler ettiniz, neler.
Elimizde ne kaldı?
Yitirdiğimiz canlarımız, ormanlarımız.
Soğuyan yuvalarımız,
Sessizliğe bürünen sokaklarımız,
Kuruyan pınarlarımız, derelerimiz, göllerimiz.
Yitirdiğimiz geçmişimiz,
Yitirmek üzere olduğumuz geleceğimiz.
Ve aslında yitip giden biz.
Bilmiyorum, hicap duyacak mısın?
Tahmin etmiyorum.
Sen ki utanmaz bir yüzü karasın.
Bir imansız, vicdansız,
Kabil'in yolunda,
Karun'un aldanışında,
Yezid'leşen bir Yezdan'sız.
Kaybetmeye kaybettirmeye mahkumsun.
Sen ne de akılsız bir mahluksun.
Hani,
Dar günde imdada ulaştınız mı,
Kutsadığınız devletiniz,
Övgüye mazhar ettiğiniz lideriniz,
Halka yabancılaşan kurumlarınız,
Bir işe mi yaradınız?
Hiç sanmıyorum.
Yahu yeter,
Daha beteri gelmeden,
Nice canlar gitmeden,
Yeter, yeter, yeter.
Yönetemediniz, yönetemiyorsunuz.
Bencilliğiniz, kibriniz,
Bitmeyen aç gözlülüğünüz,
Yeter artık, gidiniz.
Hayatımızdan defolup, çekiliniz.
Faşizme inandınız,
Taassuba saptınız,
Emperyal duygularınıza yenik düştünüz,
Emek ve sermayeyi çarçur ettiniz,
Hiç umudum yok artık sizden.
Sizler akıllanmayan bir topluluksunuz.
Kurdistan'a sirayet etmiş bir hastalıksınız.
Bize musallat olmuş bir bela,
Bize çarpan bir afet,
Bize bir musibetsiniz.
Yeter artık gidiniz.
Ne sizin bize bir faydanız,
Ne de bizim size bir inancımız,
Yok artık. Gidiniz.
Nizamettin ELÇİ