Yaşar Abdülselamoğlu: Devlet Barzani’nin Neyine?

‘Barzani kendisi için devlet istiyor. Bu bir Barzanistan olacak.’ İddiaları var. Bu genellikle, Kürtler için devlet istemeyen Kürt partilerinden geliyor. Şu soruyu sormak gerekir; Barzani kendisi için ‘hükümranlık’ ve ‘saltanat’ istiyorsa, Güney Kürdistan’ın bugünkü hali Barzani için daha iyi değil mi?
11.07.2017, Sal - 11:23
Yaşar Abdülselamoğlu: Devlet Barzani’nin Neyine?
Haberi Paylaş

Türkye ve Kuzey Kürdistan'da haftalık olarak Kürtçenin Kurmanci ve Türkçe olarak yayın yapan Bas Haber gazetesinde yazan Sosyolog Yaşar Abdülselamoğlu, Güney Kürdistan'ın mevcut durumunun kendisi için saltanatlık isteyen bir lidere daha uygun olduğunu belirtiyor.

Kürt toplumunun partiler ile bölündüğünü belirten yazar, Kürdistan Başkanı Mesud Barzani'nin Bağımsız bir devlet isteyerek aslında ciddi riskler aldığını da ifade ediyor.

Yaşar Abdülselamoğlu'nun Bashaber'in bu haftaki çıkan sayısında Devlet Barzani’nin Neyine? başlıklı yazısı şöyle;

‘Barzani kendisi için devlet istiyor. Bu bir Barzanistan olacak.’ İddiaları var. Bu genellikle, Kürtler için devlet istemeyen Kürt partilerinden geliyor. Şu soruyu sormak gerekir; Barzani kendisi için ‘hükümranlık’ ve ‘saltanat’ istiyorsa, Güney Kürdistan’ın bugünkü hali Barzani için daha iyi değil mi? Kişisel hakimiyeti ya da ‘saltanatı’ önünde, istese, bir engel mi var? Yüzyıldan bu yana, en kötü zamanlarda dahi, Barzaniler bu bölgeye hüküm etmediler mi? Barzani devlet istemekten vazgeçse, Irak’ta, Bölge’de, Dünyada daha az etkin bir lider mi olur? İstese, Irak’ın Cumhurbaşkanı da olmaz mı?

Böyle bir durumda, Barzani devlet olmayı kendisi için istiyorsa, yanlış yapıyor. Devlet olmak, aslında, o ölçüde ‘özgür olmak’ da değil, devlet olarak Kürdistan uluslararası hukukun bölgedeki bir öznesi olacak, yüzlerce uluslararası sözleşmelerin, norm ve prensiplerine uymaya başlayacak, Barzani’nin kendisi, ‘geleneksel karizmanın güçlü otoritesinden’ istifade edebilecek biriyken ‘eşit haklı bir vatandaş’ olacaktır. ‘Değişmez liderken’ değiştirilebilecektir. ‘Parti ekonomileri’ yerini ulusal ekonomiye’, parti hukuku yerini devlet hukukuna, parti Peşmergesi yerini ulusal orduya bırakacaktır.

Barzani’nin, söz konusu bu ‘Barzanistan’ı’ varken, neden Kürdistan’da ısrar ediyor, neden O da, PKK gibi, ‘Kürtlere devlet gerekemez’ demiyor, kendisini büyük bir risk ve sorumluluğun altına sokuyor, belki de, elinde ‘değişmez görüneni’ değişebilirlilik hukuku içine sokuyor. O da ‘devlet olmaz’, ‘devlet gerekmez’ diyerek ‘parti-devletini’ sürdürebilir.

Devletsiz parti ya da ‘parti-devleti’ topluma hesap vermeden var olabilir. Kendi hukuku var, kendisinin karşısında eşit yargılanacağı bağımsız bir yargıyı kabul edemez. Kürt partileri içinde devlet istemeyenler keyfi hukuk ve keyfi idarelerinin devam etmesini isterler.

Partilerin hakimiyet alanları ile bölünen Kürt toplumunda siz hiç bir partinin idari hukuki uygulamaları yargılandığını gördünüz mü? Öldürme, katliam olaylarının sorgulandığına şahit oldunuz mu? İşlenen o kadar suçun hesabını kimse verdi mi? Parti-devlet hukuku totaliterdir, totaliter hukuk, hukuk değildir. Yargı, savunma, iddia makamı tümü, aynı kişiye, parti sekreterine bağlıdır.

Bir devlet çok kötü hukuka sahip olabilir, ancak, günümüzde her devlet apriori uluslararası hukukun bir öznesi olarak işlem görür. Bir parti toplumun tümünü örgütlediği durumda dahi bu durum demokrasi değil, totaliter, herşeyin büyük kardeş (baba, ata, amca) tarafından kontrol edildiği, bir itiatkarlık halidir.

Herhangi bir Kürt devlet olmaya karşı çıkıyorsa, onun bugünkü statü ile kurmuş olduğu tahakküm ilişki ve çıkarlarının karekterine bakmak gerekiyor. Kürtlerin statüsüzlüğü onlar için bir statü-tahakküm ve çıkar durumu olarak işliyordur. Devlet, prensip olarak hukuksal egemenlik demektir. Siz genel hukuka sahip olmak istemiyor, yok ben kendim için ‘imtiyazlı bir hukukla kalmak istiyorum’, diyorsanız, devlet olmaya karşı çıkarsınız.

Bir halkın çok erdemli lideri, partisi, savaşçısı olabilir, ancak, ‘erdemli’ olmak, ahlaklı olmak kurumsal olarak hukuki olmayı baki kılmaz. Devlete dönüştürülemeyen erdem keyfi idareye dönüşür. Devlet toplumu inşa aracı olarak modern hukukun bir olgusudur. Kürtlerin bireysel ve kollektif hak ve özgürlüklerini istemek, onu savunmak zorunlu olarak kürtlerin devletleşmesi hukuku ile mümkündür. Bunun ötesi anarşi ve ‘eşkiya’ olarak görülmeyi kabul etmektir. Devletsizlik hiç bir yerde medeniyeti inşa etmedi, hukuksuzluğu ortadan kaldıramadı, cinayet ve suçu adi (normal) vaka haline getirdi.

Kürtler üzerinde egemen devletlerin hukukunun tahkim edilmesi, onlardaki ‘Kürt hukuku’ arayışını önleyemedi. ‘Kürt hukuku’ arayışı eskiden geleneksel otoriteler, karizmatik otoriteler üzerinden işledi. Partiler bir idari devlet otoritesi ve egemenliğinin yerine geçti. O açığı kapatmaya, örtmeye yöneldi. Ancak bu alanda partinin, kişisel ve geleneksel otoritenin ‘devlet işlevi’ görmesi ulusal ve uluslararası hukukun tesisi anlamına gelmedi. Kürtlerin referandum ve devletleşme sürecine adalet ve hukukun tahakkuku ve egemenlik arayışlarının rasyonel ve hukuki hale gitirilişi olarak bakmak gerekiyor.

Kürtler için devlet olma imkânı yoktur, demek; Kürtleri ‘eşkiya kılma’ ve Kürtler üzerinde yok etme, şiddet uygulama ‘imtiyazlarını’ devam ettirtme siyasetidir; esas ve bütün haydutlukların kaynağı da, işte bu haydutlukta saklıdır.

Devlet, bölgede uluslararası hukukun yürürlüğe girmesi, bir hukuki egemenlik öznesi olarak Kürt Devletinin, dünya adına bu bölgeden sorumlu ve egemen olması demektir. Bütün ‘gayri-meşru’ nitelemelerin sonlandırılması, meşru hukuki düzenin sağlamlaştırılması, yasal ve rasyonel otoritenin Kürtler ve Bölge için sorumluluk alması demektir. Bu, Kürdün dünyanın sorumluluğunu yüklenmesi ve hukuki ve siyasi dünya düzeninin bir meşru aktörü olarak Kürt ve Kürdistan’dan dünyaya, bölgeye istikrar geleceğinin sözünü vermesi olayıdır.

Bas-Haber Gazetesi
Bu haber toplam: 14953 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:15:55:52