Geniş bir coğrafyaya yayılan Newroz, birçok toplum tarafından farklı dönemlerde farklı kisveler altında kutlanmıştır. Mezopotamya kökenli Sümerlerin, “Akitil-yeniden doğuş” adını verdikleri 21 Mart tarihi, Akadlar’da ‘Akitu’ ismiyle somutlaşmıştır. Hititler’de özel sayılan bu tarih, Mısırlılar’da da Pagan inancına bereket ve yeniden diriliş anlamları yüklenerek varlığını bulmuştur. Yine bilinen en eski Türk takvimi olan On İki Hayvanlı Türk Takvimi’nde yer alması, Newroz’a tarihsel olarak Mezopotamya’dan Orta Asya’ya kadar geniş bir coğrafyada kimi anlamlar yüklendiğini gösteriyor. Bu nedenle ideolojik bakış açılarından bağımsız bir gözle, herhangi bir halka mal edilemeyecek kadar geniş bir misyonu olduğu görülmektedir.
Osmanlı dönemlerinde varlığı halk arasında etkinliklerle kutlanan Newroz (Yeni Gün), birçok batıl inancı da kendisiyle doğurmuş ve yaşatmıştır. Anadolu’da bu batıl inançların –Newroz sabahı derede yıkanmanın sağlık ve güç kazandıracağı, yine Newroz gecesi uyumanın miskinlik getireceği gibi- farklı tezahürlerini müşahede etmek mümkündür.
Ömer Seyfettin’in 18 Mart 1914 tarihli bir yazısında “Türk gençliğinin ve ulusal kutlamaların kutsal bir sembolü” olarak değerlendirecek kadar ilgi gösterdiği Newroz etkinlikleri, Cumhuriyetin ilk yıllarında da yapıldı. Örneğin 1921’de Sovyet Azerbaycanı Başbakanı, Türkiye devlet erkânına Nevruz’u kutlayan bir telgraf göndermiştir. Yine 1922’de Ankara’daki Newroz etkinliklerine Mustafa Kemal Atatürk de katılmıştır. Newroz kutlamaları en son 1925 yılında yapılmıştır. Toplumu Avrupai yapmak isteyen Kemalist kadro, miladi takvimle birlikte Batı’nın kullandığı yeni yıl kutlamalarına ağırlık vermiş ve bu da Newroz etkinliklerini iptal ettirmiştir.
Newroz’u bir Fars geleneği olarak gören İran’da ise resmi yılbaşı olarak 15 günlük tatille kutlanırken, Irak’ta 1968’de resmi bayram kılınmıştır. Suriye’de ise herhangi bir resmiyet kazanmamıştı.
Kürt milliyetçiliğinin gelişmesine paralel olarak milli bir bayram arayışında yoğunlaşılması, Newroz’a özel bir ilgi doğurmuştur. Ancak yine de o dönemler Kürtler arasında kesinleşmiş bir gün olarak belirlenmemiştir. Örneğin 1930’lardaki Ağrı İsyanı liderlerinden İhsan Nuri tarafından Kürtler arasında da kutlanan 31 Ağustos tarihli Tolhan (Tolhildan) günü milli bir bayram olarak tavsiye edilmiştir. Zira İhsan Nuri’ye göre 21 Mart tarihli Newroz, İran tarafından ulusal bir karaktere bürünmüştür zaten. Ancak daha sonraları tarihsel kabullenmişliği ve yaygınlığı nedeniyle yine de Newroz’da yoğunlaşılmıştır. Öyle ki Dersim İsyanı liderlerinin ilk saldırıyı 21 Mart’a denk getirme isteklerinin olduğu belirtilir.
Fakat 21 Mart 1960 yılında Güney Afrika apartheid rejiminin göstericileri taraması ve 69 kişinin katledilmesi ardından BM Genel Kurulu’nun 21 Mart tarihini “Uluslararası Irk Ayrımı ile Mücadele Günü” ilan etmesi, dönemin Kürt okuryazarlarına büyük bir imkan sunmuştur. Irk ayrıma maruz kalan Kürt öğrencilerine, 21 Mart Newroz günü daha anlamlı kılınmıştır. Öte yandan Kürt aktivistler, bugünü davalarının dünyaya duyurulmasında bir argüman kılmışlardır.
Bununla birlikte Newroz miti, PKK söyleminde diğer gruplara karşın daha fazla ayrıntı kazanmıştır. PKK’nin silahlı kalkışması ardından 21 Mart tarihi, eylemlerinin sergilendiği tarih olmuştur. Örgüt, Kürt milliyetçi tabanı açısından zaten anlamlı olan Newroz’u taraftar toplamak için özellikle seçmiştir. Örneğin Mazlum Doğan 1982 yılının Newroz’unda cezaevinde intihar etmiştir. Yine 1990 Newroz’unda Zekiya Alkan kendini ateşe vererek intihar etmiştir. Dahası PKK bahar saldırılarını Newroz gününe denk getirmeye çalışmıştır. PKK tarafından “Çağdaş Kawa” olarak tanımlanan Mazlum Doğan’ın 21 Mart, Mahsun Korkmaz’ın 28 Mart’taki ölüm tarihleri “Ulusal Kahramanlık Haftası” olarak ilan edilmiştir. Newroz’un kitleleri toplama ve mobilize etme kapasitesi fark edilince ‘kahramanlar haftası’ unutulmuş 21 Mart’a odaklanılmıştır.
En şiddetli çatışmaların yaşandığı 1990’lı yılların ilk yarısında Newroz isyan sembolü olarak değerlendirilmiştir. 1992 Newroz’unda Cizre’de halkın taranarak onlarca kişinin katledilmesi gibi devletin kimi yaklaşımları, bu söylemi daha da yaygınlaştırmıştır. O dönemler hiçbir şekilde kamuoyunda görülemeyen Kürtler, varlıklarının bir göstergesi olarak Newroz’u değerlendirmişlerdir.
Buna karşın 1990’ların başından itibaren devlet de ‘Nevruz’ diye tanımladığı 21 Mart’a dair etkinlikler düzenlemeye başlamıştır. Devletin, Türk bayramı olarak lanse etmeye başladığı Nevruz’a yönelmesinin sebebi, Kürt milliyetçi söylemi üzerinden yayılan Newroz’un tarihsel ve siyasal aidiyet iddiasını dağıtmanın yanında Sovyetlerin dağılması ardından oluşan Türki Cumhuriyetlere açılımın bir argümanı kılınmasıydı. O yıllarda Türkiye'deki tüm kutlamalara Türki cumhuriyetlerden konuklar getirtilirdi.
Nevruz’un bir Türk bayramı olduğunu savunan devlet, önceleri Türklere unutturduğu bu tarihi, yine “Türk geleneğine sahip çıkma güdüsüyle” hatırlatmaya çalışmıştır. 1996 yılındaki “akademik” bir toplantıda konuşan devlet bakanı Ayvaz Özdemir, “Şimdi kim diyorsa ki, ben Nevruz’u severim, Nevruz benim bayramımdır’ böylece o, ‘ben iyi Türküm, Türk geleneğinden kopmamış bir Türküm’ demiş olur” diyebilmiştir. Bunun yanında Nevruz etkinliğinin yaygınlaşması için devletin tüm olanakları kullanılmıştır. 2001 yılında Milli Piyango eliyle Nevruz özel çekilişi yapılırken, camilerde Nevruz hutbeleri okutuluyordu. Hutbede Nevruz’un dini bir içeriğinin olmadığı ancak milli varlığı bir arada tutan önemli bir etmen olduğu, bir birlik ve beraberlik günü olduğu vurgulanmıştı. Tabi şu uyarıyla: “bu geleneği kendi çıkarları için kullananlara karşı uyanık olunmalı”. Yine aynı yıl MHP milletvekili Abbas Bozyel, Nevruz’un resmi bayram olması için Meclis’te teklif vermişti.
Newroz miti, zamanla iki taraf için de anlam kaymasına ve söylem değişikliğine uğradı. Türk tarafında ilk dönem Türk milliyetçi jargon ile sahiplenilen Newroz, daha sonraki yıllarda birlik ve beraberlik temasıyla değerlendirilmiştir. Aynı değişimi PKK’de de görmek mümkündür. 1990’lı yıllarda Newroz etkinliklerindeki ana tema mücadeleyken, Abdullah Öcalan’ın yakalanması ardından daha uzlaşmacı ve barışçıl olmuştu. Barış, kardeşlik mesajları ekseninde dönen Newroz, HDP tarafından tüm halkların bayramı olarak tanımlanacak düzeye gelmiştir. Barış temalı Newrozların en dikkat çekeni, Abdullah Öcalan’ın bin yıllık tarihsel birliktelik mesajlı ve silahlı mücadelenin bittiği ilanlı mektubunun okunduğu 2013 yılında idi.
Tarihte bir bahar şenliği olarak kutlanırken cumhuriyet ile unutturulan ve ardından bir başkaldırı, mücadele sembolü olarak tekrar kitleleri etrafında toplayan Newroz, barış ve birliktelik söylemleriyle tekrar bahar şenliğine dönüşüyordu. Öcalan’ın 2014 Newroz’undaki mektubu da bu hissiyatı pekiştirdi. Ancak çatışmaların başlamasıyla yaratılan heyecan da dağıldı. Bu da barış ve kardeşlik temasıyla vücut bulan Newroz’un anlamını yitirmesine neden oldu. 2017 Newroz’u ne 1990’lardaki “mücadele söylemine” ne de 2013’teki barış-kardeşlik temasına sahip. Her ne kadar HDP tarafından referandum çalışmalarıyla bir mesaj yüklenmeye çalışılsa da farklı toplumların farklı anlamlar yüklediği Newroz, 2017’de anlam krizi ile karşı karşıya.