Kürtlerin, ulusal demokratik haklarına kavuşma mücadelesi, yani özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesi; akıl almaz engellerle doludur. Özgürlüğün, aydınlığa kavuşmanın elbette bir bedeli var. Kürtler için bu bedel oldukça fazladır. Bedeli ağırlaştıran zorlukları sayarsak, bulundukları coğrafya, yan yana yaşadıkları halkların gelişmişlik düzeyleri, yani her konuda bir geri kalmışlık, bölgenin petrol ve hidrolik kaynaklar bakımından zenginliği, din, mezhep, etnik farklılıkların yüzyıllardır süren çatışması. Bölgenin, Emperyalizmin, sömürü ve baskı alanı olması başlıcaları olarak sayabilirim. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, asimilasyona karşı, red ve inkara karşı, sömürü ve baskıya karşı, aydınlığın, eşitliğin, özgürlüğün, barışın bedeli soykırım, katliam, idam, sürgün ve şiddete maruz kalmak olsa da; Kürtlerin mücadelesini ve hedeflerini bu ana eksenden ayırmaya kimsenin gücü yetmedi. Bundan sonra da yetmeyecektir. Zikzaklar, ana arterden ayrılma girişimleri de olabilir. Ama bu gerçeği değiştirmez. Dost düşman bunu böyle bilmeli.
Birinci paylaşım savaşından bu yana emperyalizmin bölgeyi şekillendirme çabaları, kurduğu devletler aracılıyla sürdü. Sözde güvenlik, baskı ve sömürü, kukla devletlerin yönetimleri tarafından kontrol altına alınmaya çalışıldı. Darbeler, faşist diktatörlükler, gerici yönetimler, krizleri önlemeye yetmedi, son yüz yılın başında ABD ve AB ülkelerinin öncülüğünde, bölgeyi yeniden dizayn etme projesi uygulamaya sokuldu. Bunun asıl amacı, üç kıtada ekonomik sömürünün önündeki engelleri yok etmek olarak özetlenebilir. Enerji kaynaklarına ulaşmak, enerji yollarını kontrol etmek için, öncelikle Ön Asya, Orta Doğu’nun, Kuzey Afrika’nın onlara göre düzene konulması, zararsız hale getirilmesi gerekiyordu. Öncelikle, son 10 yıldır olup bitenleri hep birlikte gördük, Libya, Mısır, Irak, Suriye, Yemen, Afganistan, Pakistan’da olanların canlı şahitleriyiz. İşgal, kaos yaratmak, çatışmalar, operasyonlar yetmedi.
Emperyalizmin, Halkları birbirine düşürmek, etnisite, din ve mezhep farklılıklarını kullanarak onları birbirine kırdırması yetmedi, bir de terörist örgütler kurarak veya devşirerek yeni canavarlar yaratıp, eline son model silahlar verip, kan dökmeye başladılar. El kaide, El Nursa, Işid bunların başında geliyor. Bu planlar, boşa çıkacak şüphesiz. Bu planların bir parçası olanlar, bilmeli ki, bu silah geri teper, sahibine de döner.
Kürtler, kırk milyon genç nufusuyla, doğal zenginlikleriyle, kültürü, dili ve edebiyatıyla, tarihi ve mücadeleci gelenekleriyle, kazanımlarını her türlü kuşatmaya karşı koruyacaklardır. IŞİD kimin kuklası olursa olsun, saldırıları karşılığını, daha sert bir biçimde bulacaktır. 22 mayıs 2014 tarihinde Türkiye aracılığıyla Kürt petrolünün, uluslararası piyasalara taşınması, Güney Kürdistan’ın bağımsızlık için referandum kararı alması, bunu içine sindiremeyenlerin, haziran 2014 başında yani daha 20 gün geçmeden Musul’a saldırması tesadüf olmasa gerek. Ardından Şengal ve Kobani’ye saldırmaları işin açıkça amacını ortaya koydu. Bunun doğru okunması konusunda ihmal göstermenin bedeli oldukça ağırdır. IŞİD, ciddiye alınmalı, saldırı nedenleri iyi okunmalıdır.
Güney ve Batı Kürdistan’da, durum bu derece hassasken, kuzeyde Türkiye, çözüm sürecini doğru sürdürülebilecek mi? Türkiye bölgede yeni oluşacak büyük fotoğrafı görüp doğru okuyabilecek mi? Gelecekte var olmanın adımlarını atabilecek mi? Bu sorular, umarım doğru cevapları bulur.
Oyuncu olmak, siyasette kolay iş değildir. Yanlış eksik dış politikada ısrar etmek, Esat’ın erken gideceğini var saymak, ö.s.o, el nusra, ışid gibi örgütlerle yakın ilişkiye girmek, ihvan, hamas gibi örgütlere arka çıkmak, Suriye Kürtlerinin özerk bir yapıya kavuşmasına bile rıza göstermemek baştan beri yeni Türkiye’nin eski hatalarında ısrar edeceğini göstermektedir. Umut ederim ki piyon olmadığını ortaya koyar. Hem çözüm sürecini doğru bir platform da sürdürür. Güney Kürdistan ile ilişkilerini daha ileri bir aşamaya çıkarır. Güneyde, başta Kürtler olmak üzere, Suriye halklarının yanında yerini alır.
Şengal ve Kobani baskınları, bu politikalardan bağımsız değildir. Kürt sorunun çözümü, bu zorluklardan, örgütlü birlik ve mücadelelerden doğacaktır. Halkların barışa ve özgürlüğe her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Buna itiraz etmek lüksü yok. Edenler olsa bile bunun bedelini ödemek zorundalar. Daha ne kadar kan ve göz yaşını konuşacağız. Çevremizi, insanımızı, emeği umudu, ön planda tutan bir sistemde neden yaşamayalım. bölgemiz, halkların barış, özgürlük ve demokrasi adası neden olmasın. Bunun dışında denenmeyen yol ve yöntem kaldı mı?
25.09.2014
H.Hasan TUZCU