Ankara, 2013'te darbeyle iktidara gelen Abdülfettah Sisi yönetimini ve uygulamalarını sert dille eleştirmiş; bölgesel gerilim ve krizlerde Mısır'la sıklıkla karşı karşıya gelmişti.
O yıldan bu yana ilişkilerin seviyesinin düşürüldüğü Mısır'la doğrudan görüşmelerin bu düzeyde yeniden başlaması, hem ikili ilişkiler hem Doğu Akdeniz'deki gelişmeler açısından önemli.
Heyette Kimler Var?
Türkiye-Mısır arasında 8 yıl aranın ardından doğrudan kurulan ilk temasta temsil seviyesi dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde olacak. BBC Türkçe'nin aktardığına göre, Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal, Türkiye heyetine başkanlık ediyor. Mısır tarafında da yine Dışişleri Bakan Yardımcısı Hamdi Sanad Loza, ev sahibi heyete başkanlık edecek.
İki taraftan da yapılan açıklamalarda heyette kaç kişinin yer alacağına ve diğer isimlere dair detaylara yer verilmedi.
Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada görüşmelerin "Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal ile Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Hamdi Sanad Loza'nın başkanlıklarında" gerçekleştirileceği belirtildi.
Gündemde Neler Var?
Ankara'nın açıklamasında "Söz konusu istikşafi görüşmelerde, iki ülke arasındaki ilişkilerin ikili ve bölgesel bağlamda normalleştirilmesine yönelik atılması gereken adımlar üzerinde durulacaktır" denildi.
Mısır Dışişleri Bakanlığı da açıklamasında "istikşafi görüşmeler" ifadesini kullandı:
"İstikşafi görüşmeler, iki ülke arasındaki ilişkilerin ikili düzeyde ve bölgesel bağlamda normalleşmesine yol açabilecek gerekli adımlar üzerinde odaklanacaktır."
Bu adımların başında deniz yetki alanları anlaşması geliyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 3 Mart'ta yaptığı bir açıklamada "Doğu Akdeniz'de en uzun karası ve kıyıları olan iki ülke olarak ilişkilerimizin seyrine göre biz de yarın deniz yetki alanları konusunu Mısır'la müzakere edebiliriz, kendi aramızda da ileride bir anlaşma imzalayabiliriz" demişti.
Türkiye'nin Libya'yla; Mısır'ın da Yunanistan'la ve Kıbrıs'la imzaladığı deniz yetki alanları anlaşması bulunuyor. Ancak Türkiye'nin bildirdiği alanlara Yunanistan; Yunanistan'ın bildirdiği alanlara Türkiye itiraz ediyor.
Yunanistan ve Mısır'ın Ağustos 2020'de imzaladığı anlaşmada Mısır'ın bazı bölgelerde Türkiye'nin tezlerine hassasiyet göstermesi, yakınlaşma için ilk yeşil ışığı yakmıştı.
Mısır'ın bu hassasiyeti göstermesi ve Türkiye'nin deniz yetki alanları tezlerinde aslında Mısır'a daha geniş alan veriliyor olması, iki ülke arasında görüşmelerin başlamasında da etkili olmuştu.
Buna göre Türkiye'nin Libya'yla Kasım 2019'da imzaladığı deniz yetki alanları anlaşması ve Türkiye'nin Birleşmiş Milletler'e bildirdiği kıta sahanlığı, aslında Mısır'a Kıbrıs'la yaptığı anlaşmadan 11 bin 500 kilometrekare daha fazla deniz alanı sağlıyor. Türkiyeli yetkililer, bu tezle Mısır'ın Yunanistan ve Kıbrıs'la imzaladığı anlaşmalardan çekilerek Türkiye ile bir deniz yetki alanı anlaşması imzalamasının mümkün olduğunu söylüyor.
Mısır'dan henüz bu yönde bir adım gelmedi. Sisi yönetimi, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunanistan'la yakın işbirliğini sürdürüyor.
Ancak Mısır'ın Doğu Akdeniz'deki kıta sahanlığında bulunan zengin hidrokarbon yataklarından çıkarılan doğalgazın Avrupa pazarına satışı için, Türkiye ile ilişkilerinin normalleşmesi önem taşıyor. Bu doğal kaynakların Türkiye'ye veya Türkiye üzerinden Avrupa pazarına satışı çok daha uygun maliyetli ve pratik anlamda kolay bir süreç.
Mısır'da hükümete yakınlığıyla bilinen gazeteler, Mısırlı bir yetkilinin ifadelerine yer verdiği haberlerinde, "Sorunların karmaşıklığı göz önüne alınırsa Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesinin uzun ve zorlu bir yol olduğunu" yazdı.
Buna göre yetkili, "Görüşmeler büyük olasılıkla Doğu Akdeniz'i bir büyük enerji merkezi haline getirme planlarının bir parçası olabilmek için Türkiye'nin yapması gerekenlere odaklanacak" dedi.
Eylül 2020'de Kahire'de oluşturulan Doğu Akdeniz Doğalgaz Forumu'nda "doğalgaz ihracatını teşvik etmek isteyen" altı ülke yer alıyor: İsrail, Mısır, Yunanistan, Kıbrıs, İtalya ve Ürdün.
Forumun yanı sıra Kıbrıs ve Yunanistan'ın, Mısır ve İsrail'le ayrı enerji anlaşmaları da var. Türkiye ise, Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi dışarıda bırakacak herhangi bir anlaşmasının uygulanamayacağını savunuyor.
Gündem maddeleri deniz yetki alanlarıyla sınırlı değil.
Yine Mısırlı yetkililere göre iki ülke Libya'daki gelişmeleri de masaya yatıracak ve Kahire, Türk askerinin ülkeden çekilmesi için çağrıda bulunacak.
Ankara ise böyle bir adım atmayacağının mesajını, iki gün önce Libya'ya gerçekleştirilen kritik ziyarette verdi.
3 Mayıs'ta Trablus'a giden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Ülkedeki yasa dışı paralı askerlerle, askeri işbirliği anlaşması doğrultusunda görev yapan Türk askerlerinin bir tutmamak gerektiğini" söyledi. Ziyarete eşlik eden Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da, "Aralık ayında yapılacak seçimlere kadar Libya'da sükûnetin devam etmesi için gayret göstereceğiz" açıklaması yaparak çekilme olmayacağının mesajını verdi.
Ekim 2020'de Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde imzalanan ateşkes anlaşmasının maddeleri arasında, ülkedeki yabancı savaşçıların çekilmesi de vardı. Libya'da Türk askerinin yanı sıra karşı tarafı destekleyen ve Mısır'ın gönderdiği Sudan ve Çadlı savaşçıların da olduğu biliniyor. Ülkede kurulan geçiş hükümeti, Aralık 2021'de yapılacak seçimlere kadar görev yapacak.
Bir diğer gündem maddesi de Türkiye'deki Müslüman Kardeşler üyeleri.
Türkiyeli yetkililer Mısır'ın bu konudaki taleplerinin yumuşadığını söylüyor. İlk aşamada bu isimlerin iadesini talep ederken Kahire şimdi "suça karışmamış Müslüman Kardeşler üyelerinin Sisi karşıtı faaliyetlerine izin verilmemesini istiyor.
Türkiye bu konuda da bir adım attı ve nisan ayında, Müslüman Kardeşler'le bağlantılı TV kanallarına "muhalif yayınların dozunun düşürülmesi" talebini iletti.
Bu sebeple El Sharq TV'nin önde gelen isimlerinden Mısırlı gazeteci Moataz Matar, programını yayından kaldırdı.
Bu gelişmenin hemen ardından Mısır Dışişleri Bakanı Sami Şükrü, "Bizim dikkate aldığımız şey Müslüman Kardeşler'in kanallarının kapatılmasıdır, dolayısıyla bunu olumlu bir gelişme olarak görüyoruz. Eğer bu kanalların kapatılması belgelenir ve kalıcı hale gelirse o zaman diğer ülkelerin içişlerine karışılmamasına yönelik uluslararası hukuk kuralları devreye girmiş olacak" açıklaması yapmıştı.
Kahire'de iki gün sürecek görüşmelerde bu konu da masaya yatırılacak. Mısırlı heyetin, "içişlerine karışılmaması" konusuna vurgu yapması beklenirken Türkiye heyeti de, "Müslüman Kardeşler'in haksız yere tutuklanan üyelerinin serbest bırakılmasının" ilişkilerde çok daha olumlu gelişmelerinin önünü açacağını Mısırlı mevkidaşlarına iletecek.
Eğer masadaki konularla ilgili ilerleme sağlanırsa bakan düzeyinde ilk doğrudan ve yüz yüze görüşme için de takvim belirlenecek.
Yakınlaşma Nasıl Sağlandı?
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Mısırı mevkidaşı Şükrü ile 10 Nisan'da bir telefon görüşmesi yapmış; ardından 15 Nisan'da Mısır'ın Türkiye'den bir heyeti Kahire'ye davet ettiğini ve heyetin mayıs ayı başında gideceğini açıklamıştı.
Şükrü de telefon görüşmesinin ardından "Türkiye'nin son dönemdeki açıklamaları ve attığı adımları memnuniyetle karşılıyoruz. Bu adımlar, siyasi açıklık aşamasına ilerleme konusunda Türkiye'nin de istekli olduğunun göstergesi. Ben de bu durumun daha ileriye taşınmasını umuyorum" demişti.
Çavuşoğlu ile Şükrü arasında aslında daha önce de telefon görüşmeleri ve uluslararası toplantılar kapsamında ikili görüşmeler yapıldı.
Ancak mart ayında karşılıklı olarak yapılan açıklamalar sonrasında doğrudan temasın sağlanması, kritik bir gelişme oldu.
Mart ayı başında Çavuşoğlu, "Mısır ile Türkiye arasında dışişleri bakanlıkları ve istihbarat yetkilileri arasında diplomatik düzeyde temasların başladığına" yönelik açıklama yaptı.
Dışişleri Bakanı'nın ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, "Mısır'la istihbari, diplomatik, ekonomik olarak zaten işbirliği sürecimiz devam ediyor. Bu en üst düzeyde değil de en düzeyin şöyle bir tık altında devam ediyor. Gönlümüz ister ki Mısır ile olan bu süreci çok daha güçlü bir şekilde devam ettirelim. Onun için bu istihbari, diplomatik ve siyasi görüşmeler netice verici olduktan sonra biz bunu daha ileri kademelere taşırız" açıklaması yapmıştı.
Türkiye, Mısır'da 2013 yılının temmuz ayında Abdülfettah es-Sisi'nin Muhammed Mursi'yi darbeyle devirmesine en sert ve en uzun tepki veren ülkeler arasında yer almıştı. Türkiye ve Mısır, darbeden sonraki süreçte diplomatik ilişkilerini maslahatgüzar seviyesine çekmişler ve temaslarını en alt düzeye indirmişlerdi.
Türkiye'nin darbeye karşı çıkması, Sisi'yi ağır dille eleştirmesi Mısır'ın yeni yönetiminin en büyük destekçileri olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) de tepkisine neden olmuş ve Ankara'nın bölgesel ilişkilerinde olumsuz sonuçlar doğurmuştu.
Darbeye sert şekilde karşı çıkan bazı Müslüman Kardeşler üyelerinin sığındığı Katar'la da bu ülkelerin ilişkileri bozulmuş; Haziran 2017'de Katar'a yönelik ambargo kararı alınmıştı.
Son dönemde Katar'a yönelik ambargolar kalktı. Ardından Ankara ile Suudi Arabistan ve BAE arasında da gerilimin azaldığına dair sinyaller geldi.
Heyetin Kahire ziyaretinden bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan Kralı Selman'la bir telefon görüşmesi de yaptı.
Kral Selman, 2016 yılında da iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için bir adım atmış; Türkiye'de düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'ne gitmeden önce Kahire'ye bir ziyarette bulunmuştu. Ziyaretin ardından Mısır Dışişleri Bakanı Şükrü de zirveye katılmış ve dönem başkanlığını Mısır'dan Türkiye'ye devretmişti.