Kongre üyeleri, Türkiye’nin Doğu Akdeniz, Libya, Suriye, Irak ve Dağlık Karabağ’daki “saldırgan tavrını” durdurma, Türkiye’nin Rus S-400 hava savunma sistemi satın almasından doğan yasal yaptırım gerekliliğini uygulama ve Türk halkının demokratik haklarını koruma çağrısı yaptı.
Mektupta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “demokrasi dışı tavrının” ABD-Türkiye ikili ilişkilerini gözardı ettiği ve NATO güvenliğini tehlikeye attığı belirtildi, “Erdoğan’ın insan hakları ve yasaların üstünlüğüne olan saldırıları Türkiye’nin demokratik temellerini çürütmektedir” denildi.
Mektupta “Türkiye İttifak’ın (NATO) kıymetli ve yararlı bir üyesi olarak kalmaya devam edecekse ABD yönetimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın demokrasiye ve bölgeye yönelik saldırıları karşısında sessiz kalmaya derhal son vermelidir” sözlerine yer verildi.
Kongre üyeleri mektubu yazma gerekçesi olarak, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin son yıllardaki tutumunu ve ABD yönetiminin bu tutum karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hesap sormakta başarısız olmasından duydukları kaygıyı gösterdi. Mektupta, Türkiye’nin önemli bir NATO üyesi olmasının onu diğer ülkelerin özellikle de ABD’nin eleştirilerinden mahrum bırakmaması gerektiği kaydedildi.
Erdoğan’ın Türkiye’nin hukuk sistemini siyasileştirdiği, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü haklarını kullanan Türk vatandaşlarını sert şekilde cezalandırdığı ve ABD konsolosluğu ve büyükelçiliği çalışanlarını hedef aldığı belirtilen mektupta buna örnek olarak Metin Topuz’un yaklaşık dokuz yıl hapis cezasına çarptırılması gösterildi ve Topuz hakkında suçunu kanıtlayacak inandırıcı delil olmadığı belirtildi. Mektupta ayrıca “Erdoğan’ın saldırganlığının başkent sokaklarına kadar ulaştığını ve korumalarının ulusumuzun başkentinin sokaklarında barışçı göstericilere vahşice saldırdığını hatırlarsınız” denildi.
Yönetimin bu ve bu gibi “provokasyonlara” yanıtının 2016 yılından bu yana otokrat davranışlara destek olduğu belirtildi.
Erdoğan’ın Doğu Akdeniz’de ABD’nin müttefikleriyle, özellikle de Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail’le “çatışma yaratmaya devam ettiği” belirtilen mektupta bunun son örneği olarak BM kararlarının ihlal edilmesi suretiyle Maraş kıyısının açılması gösterildi. Bunun Kıbrıs adasında barış görüşmelerine ve iki halk arasındaki ilişkilere gölge düşüreceği belirtildi.
Kongre üyeleri mektupta Erdoğan’ın ve Türk hükümetinin terör örgütü ilan edilen Hamas’a destek olduğunu kaydetti, hükümetin onlarca Hamas üyesine Türk vatandaşlığı ve pasaportu verdiğine yönelik haberler olduğunu öne sürdü. Türkiye’nin Ortadoğu’da etnik azınlıkları hedef alarak bölgede istikrarı tehdit ettiği belirtilen mektupta özellikle Suriye’deki topluluklarla Irak’ın kuzeyindeki etnik Yezidi ve Kürt toplulukların hedef alındığı, saldırıların Irak hükümet yetkililerinin hayatına mal olduğu belirtildi. Mektupta Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetinin eylemlerinin Birleşmiş Milletler’in Libya için kabul ettiği silah ambargosuyla da ters düştüğü ve Dağlık Karabağ çatışmalarını tetiklediği belirtildi.
Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın almasının ABD ve NATO’nun güvenlik çıkarlarını “ciddi biçimde tehdit ettiği” belirtilen mektupta bu durumun Türkiye’nin F-35 ortaklığından çıkartılmasıyla sonuçlandığı hatırlatıldı. Kongre’nin yönetimin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yön değiştirmesi ve S-400 yerine PATRIOT füze sistemi satın alması için ikna etme çabalarına destek verdiği belirtilen mektupta “Ancak Erdoğan bunu yapmayı reddettiği için Kongre, basın açıklamalarıyla ve Türkiye’nin S-400 satın almasını CAATSA kapsamına giren önemli bir işlem olarak tanımlayan 4695 sayılı partilerüstü tasarıyı ve Ulusal Savunma Yetki Yasası’nın benzer maddesini Temsilciler Meclisi’nde neredeyse oy birliğiyle geçirerek Türkiye’ye tepki gösterdi” denildi. Ancak aylar süren gecikme ve iki partiden Kongre üyelerinin çabasına rağmen yönetimin yasaları uygulamakta çok geç kaldığı belirtildi.
ABD ve Türkiye arasında bir kez daha karşılıklı güvenlik çıkarlarına, NATO’ya bağlılığa ve demokratik değerlerin paylaşılmasına dayalı bir ilişkinin yeniden sağlanması dileğinin dile getirildiği mektupta, ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “saldırgan ve demokrasiye aykırı” tavrının yalnızca bu sonucu geciktireceği belirtildi. Yönetimden yasal gereklilikle gelen yaptırımları uygulayarak Ankara’ya baskıyı arttırması istenen mektupta “Türk halkının demokratik hak ve özgürlükleriyle Erdoğan rejimi altında her gün baskı gören ABD hükümeti çalışanlarına destek verilmeli” denildi.
Mektupta, Başkan Trump’ın dört yıllık iktidarı ve Pompeo’nun Dışişleri Bakanlığı’ndaki iki yıldan uzun süren liderliğinin ardından gelecek yönetimin Türkiye’yi “daha NATO eksenli ve demokratik bir yola sokmak için daha fazla uğraşması gerektiğinden” endişe duyulduğu kaydedildi.