Suriye\'den çekilmenin Trump\'ın bireysel kararı olduğunu ve bu karardan Amerika\'da büyük bir kesimin haberdar olmadığını dile getiren Çiviroğlu, Jim Mattis\'in Kürtlere verdiği sözü yerine getirmediği için istifa ettiğini dile getirdi.
SDG Komutanlarının daha dün Amerikalılardan ekipman aldığına dikkat çeken Çiviroğlu, sahada henüz bir şeyin değişmediğini ancak ABD\'li komutanların büyük üzüntü içinde olduğunu vurguladı ve Amerika çekildiğinde Kürtlerin önceliğinin IŞİD’le savaşmak, tutuklu IŞİD’lileri muhafaza etmek değil, kendi canlarını, ailelerini korumak olacağına dikkat çekti.
GazeteDuvar\'da yayınlanan İrfan Aktan\'ın Mutlu Çiviroğlu\'nun önemli tespitleriyle dolu bu söyleşisinde öne çıkan başlıklar:
Trump’ın askerlerini Suriye’den çekme kararının başta Pentagon olmak üzere ABD’deki çeşitli güç odakları tarafından istenmediği görülüyor. Suriye’den çekilme kararına ABD içinde kimler karşı çıkıyor?
Suriye’den çekilmenin Trump’ın bireysel kararı olduğu aradan geçen her saatte daha da ortaya çıkıyor. Savunma Bakanı Jim Mattis, bu karardan haberdar olmadığını ve zamanlamasını da yanlış bulduğunu ifade etti. Keza Cumhuriyetçilerin dış siyasette en etkin isimlerinden ve Trump’a yakınlığıyla bilinen senatör Lindsay O. Graham da bu karara çok büyük bir tepki gösterdi ve karardan dönülmesi için büyük çaba gösteriyor. Graham daha geçen gün Afganistan’dan döndü ve “kimse beni IŞİD’in bittiği konusunda ikna edemez” dedi. Graham birkaç ay önce Suriye’ye, Minbiç’e de gitmişti. Son açıklamasında buna da işaret ederek “IŞİD’in Suriye’de güçlü bir biçimde var olduğunu biliyorum, o yüzden askeri komutanlarımıza danışılmadan alınmış olan bu karar son derece yanlış” dedi. Graham’ın başını çektiği, biri bağımsız, biri Demokrat ve dördü Cumhuriyetçi altı senatör de bugün (20 Aralık) ortak basın toplantısı düzenleyerek Trump’ın kararına tepki gösterdi. Trump’a tepki gösterenlerin ortak sorusu şu: “Bu karar hangi aklın ürünü?”
Bu arada Trump, 21 Aralık’ta attığı tweette, Savunma Bakanı Jim Mattis’in emekliye ayrılacağını açıkladı. Bu gelişme ne anlama geliyor?
Trump böyle bir açıklama yaptıysa da kısa süre sonra Mattis’in istifa mektubu basına yansıdı. Mattis mektubunda, Amerika’nın müttefiklerine karşı sorumluluklarını yerine getirmesi, Rusya ve Çin’in dizayn etmek istediği bir dünyaya engel olması gerektiğini söylüyor. Ayrıca dile getirilen bir iddiaya göre Mattis, “Kürtleri koruyacağıma dair söz verdim ama geri çekilme kararıyla sözümü yerine getiremeyecek konuma düşürüldüm ve bunu kabullenmem mümkün değil” demiş. Mattis’in istifası restleşmenin boyutlarını da ortaya koyuyor aslında.
Peki Trump’ı geri çekilme kararı almaya iten “akıl” neydi?
Trump tabanına “misyonumuzu başarıyla tamamladık ve çocuklarınızı evlerine döndürüyorum” mesajı vermek istiyor. Fakat hatırlarsanız Obama da benzer bir kararla Irak’taki askerlerini geri çektiğinde, bu kararın çok zamansız olduğuna yönelik sert tepkiler ortaya çıkmıştı. Nitekim Obama’nın o kararıyla ABD askerlerinin çekilmesi üzerine oluşan boşlukta IŞİD, El-Nusra gibi örgütler doğdu. Şu anda da IŞİD tamamen yenilmeden geri çekilmenin Suriye’de Irak’takine benzer sonuçlar yaratmasından kaygılanılıyor.
Trump’ın bu kararı gerçekten sürpriz mi oldu?
Aslında Trump daha önce de Suriye’den çekileceklerini, Amerika’nın dünyanın polis gücü olmadığını, diğer dünya ülkelerinin kendi sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini söylemişti. Bunu da “make America great again” (Amerika’yı yeniden büyüt) sloganıyla ifade etmişti. Son kararıyla Trump hem kendisini her koşulda destekleyen kesime verdiği sözü yerine getirdiği mesajı vermek hem de “misyonumuzu tamamladık” diyerek hanesine artı puan eklemek istiyor. Kaldı ki bu karar Trump’ın dünya görüşüyle de uyumlu. “ABD artık dünyanın polis gücü olmamalı, bunun ekonomik külfetini yüklenmemeli” diyor. Bu yaklaşımı NATO için de, ekonomik ve ticari anlaşmalar için de sergiliyor Trump.
ABD’de, Suriye’deki askerlerin eve getirilmesi vaadinin toplumsal bir karşılığı da var anlaşılan. Dolayısıyla Amerikan kamuoyunun Suriye’den çekilme kararına sıcak baktığı söylenemez mi?
Hayır öyle değil ama dediğim gibi ne karar verirse versin Trump’ı destekleyen kemik bir kesim var burada. Trump’ın da en çok memnun etmeye çalıştığı, kendisini başkan yapan bu kesim. Beyaz, Hristiyan kimliğini öne çıkaran, eğitim düzeyi az, Amerika’nın Güney eyaletlerindeki toplumsal kesimden söz ediyoruz. Bu insanlar açısından Trump gökten inmiş bir nimet olduğu için her koşulda onu destekliyorlar. Birkaç ay önce Putin’le zirvede Trump’ın pasif tutumu bütün Amerika’nın tepkisini çekerken, bu kesim yine Trump’ın arkasında durdu.
Trump neden bu kesim için bir nimet?
Trump, muhafazakar, geleneksel olarak Cumhuriyetçi partiye oy veren kesimlerin sesi olarak görüyor kendisini. Bunlar da siyahlara, göçmenlere pozitif ayrımcılık yapılırken kendilerinin haklarının verilmediğine, mağdur edildiklerine inanıyorlar. Ayrıca sekiz yıla yayılan siyahi başkanın, Obama döneminin bu kesimlerde yarattığı bir tepki de var. Bu kesim Trump’ın ekonomik, siyasi ve dini çıkarlarını koruduğuna inanıyor.
Peki Trump’ın Suriye kararını desteklemeyenler kimler?
Sözünü ettiğim kesimin dışında, sadece senatörlerde, siyasetçilerde, düşünce kuruluşlarında veya medyada değil, Amerikan kamuoyunun genelinde Trump’ın kararına çok büyük tepki var. Ayrıca şu anda Washington’da Trump’a geri adım attırma konusunda ciddi bir çaba var. Cumhuriyetçiler, askeri konuları askerlere danışmakla bilinirler. Nitekim Trump’a karşı çıkan Cumhuriyetçiler, Suriye kararının komutanlara danışılmadan verildiği eleştirisi yapıyorlar. Gerek Demokratlar gerekse Cumhuriyetçiler, Trump’ın bu kararanı Amerikan çıkarlarına ters gördüğü gibi, Kürt müttefiklerin yalnız bırakıldığı, Türkiye’nin müdahalesine yeşil ışık yakıldığı, İran’ın önünün açıldığı ve tüm alanın Rusya’ya bırakıldığı konusunda hemfikir görünüyor. Dün (19 Aralık) ikisi Demokrat olmak üzere altı senatör, Trump’a bu kararından vazgeçmesi konusunda mektup yazdı. Bugün ikisi Demokrat üç senatör bu konuda ortak basın toplantısı yaptı. Oysa Cumhuriyetçilerle Demokratların, bu kadar kutuplaşmış bir Amerika’da bir araya gelmesinin örneği enderdir. Nitekim Lindsay O. Graham da bunun altını çizerek “Demokratların en istemediği şey Trump’la çalışmaktır. Ama onlar bile Trump’ı bu kararından vazgeçirmeye çalışıyorsa, Trump’ın bunu takdir etmesi lazım” dedi. Bu çok enteresandı.
Yani Graham, Demokratların, Suriye’de kalmaya yönelik bir karar vermesi halinde Trump’ı destekleyeceklerine mi işaret ediyor?
Evet, Cumhuriyetçiler “eğer Demokratlar bile bu yönde çağrı yapıyorsa, bunun dikkate alınması lazım” diyor. Demokratlar IŞİD tehlikesinin devam ettiğini, Amerika’nın çekilmesinin bu açıdan bir boşluk yaratacağını söylerken, Kürtlerin de başta Türkiye olmak üzere İran, Rusya Esad rejimi tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını vurguluyor.
Geri çekilme konusunda son derece kararlı görünen Trump’ın bu kararından vazgeçme olasılığı var mı?
Bence bu olasılık var. Amerika’da herhangi bir karara karşı böylesi geniş çaplı bir ortaklığın sağlanması istisnadır. Öte yandan Trump’ın da yaptığı aslında bu konuda tweet atmak. Yani ortada herhangi bir kanun hükmünde kararname veya atılan resmi bir adım yok.
Beyaz Saray, durumu kurtarmak için Trump’ın açıklamasını tekrarlamakla yetindi. Oysa Pentagon’un bu karardan haberi yok. Keza bugün SDG üst düzey komutanlarıyla yaptığım görüşmede, sahadaki Amerikan komutanlarının da bu karardan daha önce haberleri olmadığını aktardılar. Ayrıca sadece belli bir kesimden, mesela sadece Demokratlardan değil, tüm kesimlerden tepkiler yağdığı için Trump’ın kararından vazgeçmesi olasılığından bahsedebiliyoruz. Nitekim 8 ay önce de Trump benzer bir açıklama yapmış ama vazgeçirilmişti.
Kürtler Amerika\'daki sempatiyi diplomatik kazanca dönüştüremiyor
Kürtlerin Washington’da herhangi bir lobi gücü var mı?
Kürtler daha önce Saddam döneminde kimyasal silahlarla katledilen mağdur bir halk olarak tanınırken, Kobanê’den beri saygı duyulan, kahraman, yiğit insanlar olarak tanınıyor. Ama Kürtler, Amerika’nın kendilerine yönelik sempatisini diplomatik kazanıma çeviremiyor. Çünkü bunu yapabilecek araçları yok. HDP’nin de Rojava’nın da burada birer temsilcisiyle olmuyor bu iş. Buna karşın bugün ABD anaakım medyasında Trump’ın kararına karşı konuşan herkes, ilk önce Kürtlerin yaptığı fedakarlığa vurgu yapıyor. Bu kararın Kürtlere ihanet anlamı taşıyacağını ve Amerika’nın alnına kara bir leke olarak yazılacağını söylüyorlar. Eğer Kürtlerin, kendilerine yönelik sempatiyi diplomatik kazanımlara dönüştürecek bir lobiciliği, araçları olsaydı şu an başka bir noktada olunabilirdi. Fakat ne Türkiye ne de Suriye Kürtlerinin Amerika’da böylesi bir faaliyeti var. Irak Kürdistan’ının, özellikle KDP’nin bu yönde çalışmaları olsa da, onlar da sadece kendi bölgeleriyle ilgili konulara eğiliyorlar. Aslında her ne kadar Pentagon’un Kürtlere yönelik bir hayranlığı olsa da, Kürtlerin ABD’yle ilişkisi pamuk ipliğine bağlıydı.
Çünkü bu ilişkinin siyasi ve ekonomik ayağı oluşturulmamıştı. Kürtler de diplomatik ve lobi çalışmaları açısından hemen hiçbir şey yapmadılar. Oysa Kürtlerin, Washington’ın sistemini anlamaları lâzım. Burada Coca Cola’dan Shell’e kadar dünya devi şirketler bile, ihtiyaçları olmadığı halde lobicilik faaliyeti yürütüyor. Amerika’da 100 senatör ve 438 Temsilciler Meclisi üyesi var. Bu insanlar karar mekanizmaları üzerinde çok etkili kişiler. Bunlar üzerinden etki sağlandığında direkt Amerikan devletinin karar mekanizmalarında güç sahibi olunabiliyor. Siz profesyonel anlamda diplomatik çalışma ve lobicilik yapmadığınızda siyasete yön veremiyorsunuz. Örneğin Suriye’de bir aktör olarak değil sadece IŞİD karşıtı bir güç olarak görülüyorsunuz.
Kürtler Lobi yapsaydı belki de Trump bu kararı almayacaktı
Trump’ın sekiz ay kadar önce de Suriye’den çekilme niyetini belli ettiğini hatırlattınız. Kürtler o zamandan itibaren bu olasılığı gündemlerine almadılar mı?
Suriye Kürtleri gerçekçi oldukları için çeşitli aktörlerle ilişkilerini sürdürüyorlar. Fakat Suriyeli Kürt siyasi yetkililer Amerika’nın bölgeye yaptığı büyük yatırımları, bölgeye getirdiği askeri gücü göz önüne alarak, bölgede uzun süre kalabileceğini düşündüler. Oysa Amerika açısından bin günde getirdiği güçleri bir günde çekmek sorun değil. Sekiz ay önce de Trump benzer bir açıklama yaptığında Suriyeli Kürt siyasetçiler şaşkınlığa kapılmış ve değişik aktörlerle alelacele görüşme ihtiyacı duymuştu. Elbette Kürtlerin her zaman kendi öz güçlerine dayandıkları bir gerçek. Suriye iç savaşı başladığından beri yürüttükleri “üçüncü yolu”, yani rejime de rejim karşıtı İslamcı gruplara da güvenmeme stratejilerini sürdürdüler. Öte yandan Amerika’yı Kürtlere yardım etmeye iten, Kürtlerin ortaya koyduğu direniş ve cesaret olduğu gibi Kobanê’deki başarıda Amerika’nın rolü de çok fazlaydı. Fakat gelinen noktada Kürtlerin ekonomik, siyasi ve diplomatik ayağı oluşturulmayan bir ilişkiye fazla anlam yüklediği kanaatindeyim. Eğer Amerikan kamuoyunda oluşan doğal sempatiye Kürtlerin Washington’daki varlıklarını güçlü diplomatik çalışma ve organize olmuş lobi faaliyetleri eklenmiş olsaydı, belki Trump bu kararı veremeyecekti. Şu an bile Kürtlerin sesi çıkmıyor ve değişik platformlarda Kürtleri Amerikalılar savunuyor.
Washington’dan göründüğü kadarıyla Suriyeli Kürtlerin karşı karşıya bulunduğu senaryolar neler?
Dediğim gibi ABD’nin çekilmesinin nihayete erdirilmiş bir karar olmadığını, değişebileceğini düşünüyorum. Nitekim bu yönde tepkiler de çabalar da artıyor. Fakat belki Trump’a geri adım attırılmış gibi olmasın diye çekilme kararından vazgeçildiği söylenmez ama geri çekilme uzun bir zamana yayılarak bu yapılabilir. Zaten şu andaki karara göre bile geri çekilmek için üç aylık bir süreç öngörülüyor. Öte yandan Suriye’deki Kürt siyasi ve askeri oluşumu kendisini değişen şartlara çok kolay adapte edebilen bir yapıya, yeteneğe sahip. Dolayısıyla bir seçenek olarak rejimle ilişki kurabilirler. Çünkü Kürtler hiçbir zaman kendilerini Suriye dışında konumlandırmadılar. Ayrıca Rusya’nın Afrin’de Kürtleri Türkiye üzerinden cezalandırmak ve Amerika’ya ders vermek istediği görülmüştü. Fakat Türkiye-ABD arasındaki bir yakınlaşma durumunda Rusya’nın nasıl bir yaklaşım geliştireceği burada da epey tartışılıyor. ABD’ye yaklaşan bir Türkiye’ye karşı Rusya’nın Kürtlere yaklaşma olasılığı da var. Keza dediğim gibi Kürt güçleri de Ortadoğu’daki dengeleri iyi bildikleri için değişen koşullara çok çabuk ayak uydurabilirler. Kürtler hiçbir zaman kendilerini Suriye’nin dışında bir parça olarak konumlandırmadılar. Şu anda önlerindeki seçenekler çok parlak olmasa da Kürtler açısından alternatifler bitmiş değil.
SDG Komutanları daha dün Amerikalılardan ekipman aldıklarını söyledi
Rojava’da görüştüğünüz üst düzey yetkililer ne diyor?
Henüz sahaya yansıyan bir değişiklik olmadığını ama esas olarak kendi öz güçlerine güvendiklerini söylüyorlar. Ayrıca Amerikalıların daha dün kendilerine çeşitli ekipmanlar, cihazlar verdiklerini aktarıyordu görüştüğüm SDG komutanları. Yine söylediklerine göre Minbiç’te görüştükleri ABD’li komutanlarda ve askerlerde derin üzüntü hakim. Ayrıca halen Deyrezor’da IŞİD’e karşı savaşları devam ediyor. Rakka gibi yerlerde uyuyan IŞİD hücrelerine karşı ortak operasyonlar sürdürülüyor.
Fransa’nın Trump kararına yönelik tepkisinin arkasında ne yatıyor?
Çünkü Fransa Paris dahil olmak üzere çok defa doğrudan IŞİD saldırılarına hedef olan bir ülke. Yüzlerce Fransız vatandaşı IŞİD, Nusra gibi örgütlere katıldı. Fransa bu tehlikenin hâlâ var olduğunu düşündüğü için işi çok ciddiye alıyor. Zaten Fransa, SDG’den bir heyeti başkanlık sarayında ağırlayarak kendilerine verdiği önemi gösterdi. Yapılan resmi açıklamada da SDG’ye yönelik desteğin devam edeceği açıklandı. Öte yandan IŞİD’de, kendilerini durdurmuş olan Kürtlere karşı çok ciddi bir intikam duygusu var. Amerika oradan çekildiğinde bunların kılıçları Kürtlere yönelecek. Türkiye’nin, İran’ın Kürtlere yaklaşımı belli. Rusya zaten Afrin’i dizayn eden ülke. Bunlara ilave olarak Kürtlere karşı konumlanmış, Türkiye’nin desteklediği ve adına Özgür Suriye Ordusu denen bir yapı söz konusu.
Suriye Demokratik Güçleri’nin elinde bulundurduğu binlerce IŞİD militanı ve ailesini serbest bırakacağına yönelik bir iddia Türk medyasına yansıdı. SDG’nin bu yönde bir kararı var mı?
Binlerce IŞİD militanı ve ailelerinin SDG’nin kontrolünde olduğu biliniyor. Aileler kamplarda, militanlar da özel hapishanelerde tutuluyor. Bunların arasında Avrupa’dakiler dahil önemli saldırıları düzenleyen beyin takımındaki üst düzey militanlar da var. Kürtler uzun zamandır Avrupa ülkelerine, kendi vatandaşı olan bu insanları geri alma çağrısı yapıyor ve Amerika da bu çağrıyı destekliyordu. Yarın-öbür gün Amerika çekildiğinde Kürtlerin önceliği IŞİD’le savaşmak, tutuklu IŞİD’lileri muhafaza etmek değil, kendi canlarını, ailelerini korumak olacak. Dolayısıyla bu insanların akıbeti de büyük bir sorun olarak duruyor. Kürtlerin bu kadar insana bakacak ne ekonomik gücü var ne yargı sistemleri buna elverişli. Fakat kendi ülkeleri bunları alıp başlarına dert etmek istemiyor. Ama dediğim gibi, SDG’nin kontrolündeki bölgelerde devam eden göreli istikrar dışarıdan bir müdahaleyle bozulduğunda, Kürtlerin önceliği de değişebilir. Trump’ın kararına muhalefet eden Amerikalılar arasında bunun altını çizenler de var. Fakat bunların serbest bırakılacağına dair iddiaları daha bugün bizzat SDG’nin yalanladığını da söyleyeyim.
GazeteDuvar\'daki söyleşinin tümünü okumak için lütfen buraya tıklayın.