Von der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel, AB Türkiye Delegasyonu'nda ortak basın toplantısı düzenledi.
Von der Leyen, Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) kapatılmasına yönelik soruşturmaya ve Osman Kavala ile Selahattin Demirtaş'ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararına rağmen serbest bırakılmamasına yönelik soruya da yanıt verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmelerinde Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararlarının net olduğunu belirttiklerini anlatan Von der Leyen, “Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nin kurucu bir üyesi olarak AİHM kararlarına saygı göstermesi çok önemlidir” ifadelerini kullandı.
Türkiye'ye İstanbul Sözleşmesine geri dönme çağrısında bulunduklarını da belirten von der Leyen, "Küresel anlamda kadın ve çocuklara yönelik şiddetle mücadelede küresel ittifaklara ve müttefiklere ihtiyacımız var” değerlendirmesinde bulundu.
Leyen, “Türkiye aslında yapıcı bir şekilde tekrar ilişki kurmak istediğini gösterdi, biz de Türkiye'yle ilişkilerimize ivme katmak için geldik. İki tarafa da fayda sağlayacak iş birliği alanlarını görüştük” diye konuştu.
Erdoğan'la görüşmede dört alanın masaya yatırıldığını belirten von der Leyen, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesini gerektiğini belirterek, “Türkiye, Gümrük Birliği içinde hayati öneme sahip değerli bir ortak. Ticareti daha da artırabilmek için hiç şüphesiz ki Gümrük Birliğinin uygulanmasına ilişkin mevcut zorlukları ele alarak güncelleme için çalışacağız” ifadelerini kullandı.
Türkiye ile yapılan Gümrük Birliği Anlaşmasının benzersiz bir çalışma olduğunu vurgulayan von der Leyen, sözlerine şunları ekledi:
“Sadece Gümrük Birliğini güncellemek değil kamu özel sektör iş birliğini de daha da güçlendirmenin yollarını arayacağız. Bunu yaparken de odak noktamız yeşil ve dijital dönüşüm olacak. Türkiye 4 milyon sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Sığınmacılara yönelik AB yardımının devam etmesi gerektiği konusunda kararlıyım.”
Taraflar arasındaki ekonomik iş birliğini artırmak istediklerini belirten ve AB’nin Türkiye’nin bir numaralı ithalat ve ihracat ortağı olduğuna dikkati çeken von der Leyen, Türkiye’deki Avrupalı şirketlerin önemli bir yatırım kaynağı olduğunu ifade etti.
Von der Leyen, Türkiye’yle iş birliğini artırmak istedikleri diğer bir alanın üst düzey diyalog olduğunu, bu çerçevede öncellikli olarak iklim değişimiyle mücadeleyi ele almaları gerektiğini söyledi.
İklim değişiminin ortak bir sorun olduğuna işaret eden von der Leyen, diğer önemli bir hususun ise kamu sağlığı olduğunu belirtti.
Von der Leyen, görüşmede ele alınan diğer bir hususun ise halklar arası bağlantıyı artırmak olduğunu, Türkiye’nin geçmişte bu kapsamdaki AB programlarına katılımının faydalı olduğunu belirtti.
“Temel özgürlüklere saygı ve hukukun üstünlüğü konuları gündeme geldi”
Türkiye ve AB arasında 2016’da imzalanan 18 Mart Mutabakatının hala geçerliliğini koruduğunu ve olumlu sonuçlar vermeye devam ettiğini belirten von der Leyen, Türkiye’nin bu çerçevede yükümlülüklerini yerine getirmesini beklediklerini söyledi.
Görüşmede aynı zamanda temel özgürlüklere saygı ve hukukun üstünlüğü konularının gündeme geldiğini aktaran von der Leyen, AB’nin Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmesinden dolayı endişe duyduğunu ifade etti.
Von der Leyen, samimi bir görüşme gerçekleştirdiklerini belirterek, “AB, olumsuz gelişmelere dikkat çekmekten hiçbir zaman imtina etmeyecektir.” dedi.
AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, "Gelecekte daha iyi ilişkiler inşa etmek istiyoruz, ancak yolun başındayız. Gelecek haftalar ve aylar bu yolda birlikte ne kadar ilerleme kaydedebileceğimizi gösterecek” değerlendirmesinde bulundu.
Toplantı sonunda gazetecilerin soruların yanıtlayan von der Leyen, taraflar arasındaki gerilimin azaltılmasına yönelik Türkiye'nin bir taahhüt verip vermediğine yönelik soruya şu sözlerle yanıt verdi:
“Bu aslında bir sürecin başlangıcı. Daha yolun başındayız. Bu yolun bizi nereye götüreceği tabii ki sadece müzakerelerin içeriğine bağlı değil, aynı zamanda Türkiye'nin bu olumlu ivmeyi devam ettirme isteği ve taahhüdüne de bağlı. Dolayısıyla son haftalarda gördüğümüz ivmenin sürdürülebilirliği kanıtlanmalı. Bu bağlamda aslında bizim için önemli olan bir nokta da insan haklarına saygı, hukukun üstünlüğüne saygı ve bu yönde ilerlemek.”