Avrupa Parlamentosu'nun (AP) 2022 Türkiye raporu Strasbourg'da düzenlenen genel kurul oturumunda tartışıldı. AP Türkiye raportörü Nacho Sanchez-Amor, oturumda yaptığı konuşmada, Türkiye'de demokratik standartlardaki gerilemenin "kasıtlı" olduğunu savundu ve "insanlar demokratik umutlarının uçsuz bucaksız otoriter bir sarmalda yok olup gittiğini görüyor" şeklinde konuştu. Sosyal Demokrat Grup üyesi İspanyol parlamenter, mevcut durumun bir sonraki seçimler sonrası devamı halinde "Türkiye'nin üyelik sürecinin sonlanacağını düşündüğünü" söyledi.
Ukrayna'daki savaşa da değinen Sanchez Amor, "Rus kleptokratlara Türk sahillerinde yatırım hakkı tanınıyor, Türkiye ile Rusya arasındaki uçuş sayısı kat kat artıyor, binlerce Rus vatantaşına kredi kartı veriliyor" dedi. Tüm bunları "bir tür yaptırım delme sistemi" olarak değerlendiren Sanchez Amor, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerini "sorumsuzca veto" ettiğini söylediği Türkiye'nin "bu iki ülkeyle değil demokrasiyle sorunu olduğunu" savundu.
Ankara ile en büyük sorun Kıbrıs
Avrupa Komisyonu'nun genişleme sürecinden sorumlu üyesi Oliver Varhelyi ise AP raporunda yer alan tespitlerin "Türkiye'nin AB'den uzaklaşmaya devam ettiği yönündeki kaygı verici gidişatı teyit eder nitelikte" olduğunu ve bu nedenle katılım müzakerelerinin durduğunu söyledi. Osman Kavala örneğini veren Macar üye, Türkiye'nin AİHM kararlarını uygulamayı reddetmesini "özellikle tedirgin edici" sözleriyle yorumladı.
Türkiye ile "en büyük zorluğun Kıbrıs sorunu" olduğunu ifade eden Varhelyi, Ankara'dan "Maraş bölgesine yönelik provokatif eylemlere son vermesini" istedi. AB olarak Kıbrıs Türk toplumunu desteklemeye devam edeceklerini bildirdi.
Türkiye'nin Ukrayna konusundaki aktif diplomasisi ve dayanışmasının önemine işaret eden Varhelyi, yapıcı rolünü memnuniyetle karşıladıkları Türkiye'den AB çizgisine daha yakın politika yürütmesini beklediklerini söyledi.
Raporda neler var?
AP raporunda her yıl olduğu gibi Türkiye'de demokrasi, hukuk devleti ve temel hak ve özgürlüklere saygıyla ilgili genel bir tablo çiziliyor. Bu alanlarda elle tutulur ilerleme kaydedilmeden AB ile üyelik müzakerelerinin yeniden başlama şansı olmadığı mesajı veriliyor. Türkiye ile AB arasında "değerler ve normlar bakımından kapanmak bilmeyen bir mesafe olduğu ve bu mesafenin kapanması için gereken reformlar konusunda siyasi iradenin bulunmadığı" görüşü dile getiriliyor.
TCMB ve TÜİK de raporda
Raporda Türkiye'deki mevcut ekonomik durum "kaygı verici" olarak tanımlanıyor. Türkiye'de Cumhurbaşkanlığın "bağımsız olması gereken Merkez Bankası ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) gibi kurumlara müdahale etttiği, müdahaleler nedeniyle bu kurumlara güvensizliğin arttığı" savunuluyor. Bu iki kurumun işleyişinin bağımsızlığı "AB üyeliği için elzem bir kriter" olarak gösteriliyor.
"Türkiye'nin marka imajı zedeleniyor"
Hukuk devletine saygı alanındaki kötü performansın Türkiye'nin "marka imajı" üzerindeki olumsuz etkisine işaret edilen raporda, "hukuksal güvenliğin olmaması yabancı yatırımları ciddi biçimde tehlikeye sokabilir" ifadelerine yer veriliyor. AB ile "daha güçlü ve yakın bir ilişkinin kimi zorlukların aşılmasına ve Türk halkının yaşam düzeyinin iyileşmesine katkıda bulunabileceği" görüşü dile getiriliyor.
AB ile ilişkilerde Osman Kavala faktörü
AP, Türkiye-AB ilişkilerinin temel çerçevesinin "Türk toplumunun demokrasi ve Avrupa yanlısı özlemini desteklemek için" üyelik süreci olduğunu not ediyor. Buna karşılık, geçen yıl olduğu gibi üyelik müzakerelerinin resmen askıya alınmasını istiyor. AİHM'nin Osman Kavala kararıyla ilgili gelişmelerin Türkiye-AB ilişkilerinde yarattığı olumsuz etkiyi hatırlatıyor. Türk hükümetini, "Osman Kavala davasında AİHM kararına açıkça meydan okuyarak, AB üyelik sürecini yeniden başlatma emellerini kasten imha etmekle" suçluyor.
Alternatif ilişki modelleri
Parlamento, geçen yıl olduğu gibi, Türkiye ve AB'nin, üyelik sürecine paralel olarak, üst düzey diyalog ve modernleştirilmiş bir anlaşma vasıtasıyla, "demokrasi, hukuk devleti ve temel hak ve özgürlüklere saygı koşullu, yeni, dengeli ve mütekabiliyet ilkesine dayalı ortaklık" arayışına girmelerini istiyor.
Raporun satır aralarında bu yeni ortaklığın neler olabileceğiyle ilgili ipuçları da verilmekte. Türkiye için "ekonomik ve stratejik planda önemli ortak" ifadesini kullanan AP; ticaret, göç, kamu sağlığı, iklim, ekolojik dönüşüm, güvenlik ve terörle mücadele gibi müşterek çıkar alanlarında Türkiye'yi "AB için önemli bir komşu" olarak tanımlıyor.
"Rusya'ya sığınak olma"
Dış politikaya geniş yer ayrılan raporda, Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline de değiniliyor. Ukrayna'nın bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğüne desteği için Ankara'ya teşekkür ediliyor. Ancak Ankara'dan Rusya, Rus yöneticiler ve Rus oligarkları hedef alan yaptırımlarla ilgili tutumunu gözden geçirmesi ve Rus sermaye ve yatırımları için "sığınak olmaktan kaçınması" isteniyor.
AB'nin özellikle Afganistan ve Ukrayna dosyalarında Türkiye ile yakın işbirliği yapabileceğine dikkat çekilen raporda, Ankara'nın, aday ülkeler arasında AB'nin dış ve güvenlik politikasına "en uzak ülke" olduğu belirtiliyor. Türkiye ve AB'nin Kafkasya, Suriye, Irak ve Libya politikalarının "çeliştiği" not ediliyor. Ankara'nın Suriye ve Irak topraklarındaki askeri operasyonları kınanıyor.
"Kıbrıs'ta iki devlete hayır"
Türkiye'ye karşı Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile "tam dayanışma" mesajı verilen raporda, Ankara'ya "Kıbrıs'ta iki devletli çözüm önerisinden vazgeç" mesajı gönderiliyor. Kıbrıs müzakerelerinin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları temelinde ve BM himayesinde 2017'de Crans Montana'da kaldığı yerden devam etmesi gerektiği savunuluyor.
Erivan ile Ankara arasında son zamanlarda yürütülen diyaloğun olumlu olduğu belirtilirken, Ankara'ya bir kez daha "Ermeni soykırımını tanı" çağrısında bulunuluyor.
"Göçmenleri siyasi malzeme olarak kullanma"
Türkiye ile AB arasında göç ve sığınmacılar konusunda işbirliğinin devamını savunan AP, bu alanda Mart 2016'da imzalanan siyasi deklarasyona iki tarafın da saygı duymasını istiyor. Türkiye'ye yönelik göç baskısını anladığını belirtmekle birlikte, Türk hükümetinden göçmenleri "siyasi malzeme" olarak kullanmamasını istiyor. Afganların evlerine zorla gönderildiği, Suriyelilerin ise ülkelerine keyfi biçimde yollandığının kaydedildiği raporda, Türkiye'de sığınmacı ve göçmenlere karşı artan yabancı düşmanlığı ve ırkçılık gündeme taşınıyor.
"Ankara AB'deki Türk diasporasını kontrol etmek istiyor"
Raporda Ankara'nın, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ve Diyanet aracılığıyla "AB'deki Türk diasporasını kontrol etmek istediği" görüşüne de yer veriliyor. Türkiye'nin "Afrika, Balkanlar, Yakın Doğu ve Kuzey Afrika'da AB karşıtı dezenformasyon yaydığı şüpheleri üzerine AB Dış İlişkiler Dairesi Stratejik İletişim biriminden konuyla ilgili dosya hazırlayarak AP'ye sunması" talep ediliyor.
Rapor 7 Haziran Salı günü Avrupa Parlamentosu genel kurulunda oylamaya sunulacak.