Prof. Dr. Salih Müslim, Suriye'de devam eden iç savaş ve Rojava’daki gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulundu.

Müslim, Fransa ve İngiltere'nin öncülüğünde hazırlanan Sykes-Picot Anlaşması'nı hatırlatarak Kürtleri kendi aralarında parçalayanların ve mağdur edenlerin de yine aynı güçler olduğunu savundu.

"Kürtler güncel gelişmeler karşısında kendilerini kandırmamalıdır" diyen Müslim, Sovyet Rusya'nın 1946'da Kürtlere vaatlerini hatırlattı.

Müslim, "Mahabad'ta Kürtlere bir devlet kurup Qazi Muhammed'i başkan yapmışlardı. Rusya'nın çıkarları o dönemde böyle gerektiriyordu. Üzerinden bir sene geçmeden İran Şahı'yla ittifak yapıp Qazi Muhammed'in teslim olmasını istediler. Muhammed ve tüm bakanlar teslim oldu. İran, onu ve tüm kadrosunu idam etti. Yani bir sene bile ayakta kalamadılar, Rusya hemen elini çekti."

Mela Mustafa Barzani hareketinin de aynı şekilde geliştiğine işaret eden Muslim, "Mela Mustafa, İran Şahı'na güvenerek mücadele etti. Eylül Ayaklanması'nda Kürdistan Bölgesi'ndeki dağlarda 10 yıldan fazla Saddam'a karşı savaştı. Ancak İran Şahı Saddam ile anlaşınca hiçbir şey kalmadı. Meşhur Cezayir Anlaşması'yla Şah, Barzani'yi yüzüstü bıraktı. Silahlarını bırakıp teslim olmasını istedi. Barzani Amerika'ya gitmek zorunda kaldı" diye konuştu.

Müslim, Kürtlerin tarihte birçok haksızlığa uğradığını ve halen birçok oyunla karşı karşıya olduklarını anlattı.

Kürtlerin daima inançlı bir millet olduğunu ve İslam ile alakası olmayan güçlerin de Kürtlere zulmettiğini savunan Müslim "Kürt kardeşlerime sesleniyorum. Size kimlerin zulmettiğini çok iyi bilmelisiniz. Dostunuzu ve düşmanınızı iyi tanıyın.” dedi.

Batılı güçlerin Kürtlere sizinleyiz ve size devlet kuracağız dediklerini, lakin Kürtlerin tarihten ders alması gerektiğini söyleyen Müslim, Kürtlerin sırtını Müslüman kardeşlerine dayamasını, Müslüman kardeşlerinin Kürtlere inanması durumunda Amerika ve Rusya’nın Kürtlere vaat ettiği haklardan daha fazlasına sahip olacaklarını öne sürdü.

Müslim, tarihte Beşşar Esad zulmüne benzer bir olay görülmediğini, birçok zalim ve zorba hükümdarlar çıktığını ancak tüm askeri gücü, tankı, topu ve kimyasal silahlarıyla halkının üzerine musallat olan bir tiran çıkmadığını vurgulayarak, Esad rejiminin evleri, hastaneleri, eğitim merkezlerini yerle bir edip, malları yağmaladığını, içme sularını kestiğini anımsattı.