Meşrutiyet döneminin önemli Kürd aydınlarından Mevlanzade Rifat’ın Halep’te sürgünde kalp krizinden ölmesi, on gün sonra gazetelerde etekleri zil çalan haberlerle şöyle duyurulmuştu:
‘Mevlanzade. Bu vatansız Halep’te füc’ten öldü.
Urfa 17 (Vakit)-Vaktile İstanbul’da Serbesti isminde bir gazete neşrederek muhalefet yapmış olan yüz elliliklerden Mevlanzade Rifat’ın Suriye’de Kürtler ve Ermenilerle birlikte aleyhimizde çalıştığı bir kaç defa yazılmıştı. Bu vatansız, halep’te Füc’ten ölmüş, Türkiye bir düşmanından daha kurtulmuştur.’ (Vakit, 18 Eylül 1930)
İttihat Terakki’ye sert muhalefet yapmış, Osmanlıcılık çerçevesinde Kürdlerin haklarını aramaktan vazgeçip Kürd ulusalcılığına bayraktarlık yapmaya başlamış olan , Kemalizme de, şefine de biat etmeyip, ‘af’ dilemeyen Mevlanzade Rifat’ın Halep’te kalp krizinden ölmesi böyle bayram havası yaratmıştır sömürgeciliğinin propaganda organlarında.
Mevlanzade Rifat’ın en büyük suçu!, Halep’te iken ‘Türk inkilabının içyüzü’ adlı bir kitap yazarak, sözümona bu ‘inklabın’ arkasındaki İngiliz emperyalizmine vurgu yapması, Türkiye’nin kuruluşundaki Yahudi rolünü ele almasıdır.
Türk istihbaratı Kürd aydınlarının ve muhaliflerinin Suriye’deki faaliyetlerini, Hoybun’un toplantılarını izlemekte, Fransızlar vasıtasıyla onlara baskı yapmaktadır. Memduh Selim bey ve Mevlanzade Rifat , Osman Sabri, Haco ağa, Bedirhanlar, Şeyh said efendinin oğulları günübirlik takip edilen takip edilenler arasındadır.
Türk gazetelerinde Kürd aydınları hakkında asılsız haberler üretilmekte, hakaretler yapılmaktadır.
MEMDUH SELİM’E KARŞI YÜRÜTÜLEN BASKI VE AŞAĞILAMA KAMPANYASI
Van’lı Memduh Selim 20.yüzyılın yetiştirdiği önemli ve değerli bir Kürd aydınıydı. 1925 Şeyh said direnişi sonra Fransız işgali altındaki Suriye’ye gitmek zorunda kalmıştı.Hatay ilhak edilmeden önce Hatay’da yaşıyordu ve felsefe öğretmenliği yapıyordu.
Abdullah Öcalan’ın öğretmenlerinden Yalçın Küçük’e de hocalık yapmıştı.
Memduh Selim beyin kalibresinde Türk aydını bulmak o zaman çok nadirdi.
Memduh Selim bey Kürt Teali Cemiyeti üyesiydi, Roji Kurd dergisinin yayın kurulundaydı. Tüm bunların yanısıra o da Mevlanzade Rifat gibi Türk rejiminin ‘af’ propagandasına kanmamıştı.
**
Kemal Sülker ,Memduh Selim bey hakkında şunları söylüyor:
‘Edebiyat öğretmeni Memduh Selim, ciddi, geniş görüşlü etkin bir kişiydi. Öğütlerini şöyle sıralamıstı: O insanlardan olunuz ki; büyük hakim ve şair Şiraz´lı Sadi ile birlikte, ben-i adem azayı yekdigerend desinler ve Lamartini gibi yüreklerinde, Portout ou I´on pleurea mon ame sa patrie. Yani: ağlanan her yerde ruhumun vatanı vardır. Deyişiyle büyüklüğü susam, damar atışlarıyla yaşasınlar..
(...)
Bir felaketzedeye hangi ulustan, hangi dindensin diye sorulmaz. Istırap çekiyorsun bu bana yeter. Sen benimsin ve ben seni teselli edeceğim. Sen böyle olabiliyor musun? Böyle olabildiğin ve içtenlikle böyle olabildiğin gün, insanlık, amacını sende bulmuş demektir. Titus´ün söylediğini yazarlar: Diem ferdidi, ben günümü yitirdim. İyilik yapmaya olanak bulamadığı bir gün olunca böyle dermiş. Bir İran şairi, bu duyguları ne derin duyuyor: Ben hangi uzuv ıstırap çekse, ağlayan göz gibiyim. Her kim kederlenirse, ben hüzün duyarım.’
Ünlü Türk sosyologu Cemil Meriç’e de öğretmenlik yapmış olan Memduh Selim bey hakkında Cemil Meriç şunları yazar:
“Bereket yeni bir hoca, bu lüzumunda fazla müşfik, zevklerinden başka programı ve metodu olmayan üstadın çok gevşettiği dizginleri biraz kıstı: Memduh Selim, Ali İlmi, bütün ziletleri ve maziyetleriyle Şark´tı, Memduh Selim İkinci Meşrutiyet´in Avrupalılaşmış bir mekteplisi Ali İlmi nerede yetişmişti bilmiyorum, Memduh Selim Mülkiye´den mezundu, Fransızca, Ermenice ve galiba Kürtçe biliyordu. Abdullah Cevdet´in rahle-yi tedrisinden geçmişti. Metin, çetin ve lüzumundan fazla ciddi bir adam. İlk kompozisyon dersinde kağıda mürekkep damlattığım için numaramı bir hayli kımıştı. Laubalilikten hiç hoşlanmazdı. Noktalama, satır başlarına dikkat etme gibi, yazı yazmanın işçilik diyebileceğim yönleri üzerinde ne kada titiz davranmak gerektiğini usanmadan ihtar edecekti. Memduh Selim daha sonra tercüme hocamızda olacaktı. Chateaubriand´ın “Son İbn- i Saraç´ın Maceraları” adlı eserini onun sınıfında Türkçeye çevirdik. Memduh Selim için ayrı bir jurnal yazmalıyım”.
Yasko Edebiyat sayı 24-1982 Kemal Sülker)
**
Sürekli ‘Kürdlerin hak arama mücadelesi’nde ‘dış parmak ve etken’ arayan kemalizm Kürdlerin sürgündeki yaşamlarına emperyalistler eliyle de müdahele eder ve bir linç kampanyası yürütür. Memduh Selim’e karşı da böyle bir kampanya yürütülmüştür. Ve bu da ‘Fransız sömürgecilerinin yardımıyla olmuştur.
Kemalizm, Fransızlar ve İngilizler vasıtasıyla Suriye ve Irak’taki Kürdlerin faaliyetlerine karşı baskı uygulamıştır.
Farnsız ve İngilizlerden alınan destek Türkleri çok memnun etmektedir ama yine de Kürdlerin ‘dış mihraklar tarafından desteklendiği’ gibi bir yalandan da vazgeçmemektedirler.
Önemli Kürd aydınlarından Memduh Selim Bey’in Fransız sömürgeciler tarafından tutuklanması haber verilirken de aynı sevinç gösterilmektedir:
‘Ankara, 6 (Vakit)-Merkezi Halep’te olan Hoybun Kürt Cemiyeti azaları faaliyetlerine devam etmektedirler. Son zamanlardaki büyük muvaffakiyetsizlik bu serserileri mevmit etmişse de gene faaliyetten geri durmamışlardır. Cemiyetin katibi umumisi Memduh Selim Halep’e giderek Mevlanzade Rıfat’la görüşmüş ve bazı beyannanameler tabettirip Türkiye hududu civarına yaklaşmış ve bu beyannameleri Türk köyleri arasında neşretmek istemişse de Fransız mevki kumandanı meseleden haberdar olmuş ve bu hainleri yakalayarak melanetlerini icradan men etmiş, ikisini de Hlaeb’e göndermiştir. Bunun üzerine Mevlanzade Rıfat Halep’te,Memduh Selim Antakya’da ikamete memur edilmişlerdir. İkisi de 24 saatte bir defa Fransız kumandanını ziyaretle ikamet mahallini değiştirmediklerini isbata mecbur edilmişlerdir.
Hoybun Cemiyeti’nin Antakya’da Ali Hilmi ile Mahmut isminde bir Çerkes genci dahil bulunmaktadır. Fransız idaresi bu adamları bir taraftan Türkiye aleyhine faaliyette bulunmaktan menederken diğer taraftan da terfileri cihetini asla ihmale etmemektedir. Memduh Selim Antakya lisesinde yüksek bir maaşla felsefe muallimi bulunmaktadır. Ali Hilmi Edebiyat, Mahmut da Tarih muallimidir. Mektebin dahiliye müdürü M. Bozaati de bu üç serseriye muzaherret etmekten geri kalmamaktadır.
Bütün Antakya halkı bu üç melunun bilhassa memduh Selim mektepte bulunmasından, hatta Antakya’da ikamet etmesinden şiddetle müteeessirdir.
Müteadit defalar memleketten tart ve ihracı için mahalli hükümete müracaatlar yapılmışsa da hiçbir tesiri olmamıştır.
Bunun üzerine Memduh Selim geçenlerde cumumhaneden çıkarken halk tarafından temiz bir dayak faslı, ondan sonra o lokantada ve kahvede birkaç defa tekerrür etmiş. Hoybun Cemiyeti’nin umumi katipliğini yapan bu adi mahluk, artık evinden çıkmaz hale gelmiştir.
Halk bununla da kalmayarak hükümeti ikaz kastile duvarlara şu beyannameyi yapıştırmışlardır:
‘Anavatandaki Türk kardeşlerimizi taciz eden beş on yobaz Kürt çetesine bütün mevcutiyetiyle yardım eden memduh Selim’in vücudu Antakya Türkleri için büyük bir zuldür. Eğer hükümet memleket dahilinde iştişaş çıkmasını istemiyorsa bu muzur adamı Antakya’dan defetmelidir.’
Bu beyannameler üzerine Fransız kumandanı Memduh Selim’i çağırtarak bir müddet için halka görünmemesini tenbih etmiştir.
Muallimlikle kabili telif olmıyacak bir şekilde, kerhaneden çıkarken görülüp dayak atılan, komşu bir devlet için bu türlü mel’anetlerle karışık hareketleri sabit olan bu adamın nasıl olup da hala muallimlikten azledilmemesi halk arasında hayretle telakki edilmektedir.’ (Vakit, 8 Eylül 1930)
**
Memduh Selim bey Hoybun Cemiyeti’nin kuruluşunda önayak olan, Kürdlerle Ermenilerin uzlaşmasında çaba harcayan bir Kürd aydınıydı. Dönemin Türk gazetelerinde O’nun aleyhinde yürütülen aşağılayıcı kampanyaya ragmen,onu inandığı ideallerden vazgeçiremediler.
Memduh Selim beyi ve Mevlanzade Rifat’I saygıyla anıyorum.
Haziran 2020