Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, 14 Mayıs Milletvekili Genel Seçimleri sürecinde HDP/Yeşil Sol Parti (YSP) ve TİP'in yer aldığı Emek ve Özgürlük İttifakı'na dair tartışmaları yorumladı.
Seçim sürecinde yaşanan 'ortak liste' konusunu ele alan Şık, partisinin YSP'ye oy ve vekillikler kaybettirdiği iddialarına yanıt verdi.
Şık'ın Gerçek Gündem’de yayımlanan "TİP ne önerdi? Neyi müzakere edemedik?" başlıklı yazısı şöyle:
Seçimlere gidilen süreçte yapılan haberler, yazılan yorumlar, dile getirilen eleştirilerin ortak noktası HDP’nin tek liste teklifini TİP’in kabul etmemesi üzerine kuruluydu. Herkes HDP’nin “tek partinin, tek listesi” önerisinin doğru yöntem olduğuna kanaat getirmişti. Bu görüştekilere göre ise TİP bu öneriyi reddederek en hafifinden “şımarıklık” yapıyordu. “Bu seçim o seçim değil” ile başlayan cümleler “TİP kimdi ve haddini bilmeliydi” diye devam ediyordu.
Gazeteciler, kendini kanaat önderi sayanlar, DHond’t “uzmanları”, seçim “matematikçileri” bulabildiği her mecrada TİP’in kararının yanlışlığını anlatmaya girişiyordu. Ne tuhaftır ki bu yorumları yapıp, yazıları yazan bir tek kişi dahi TİP’in HDP’ye sunduğu önerinin ne olduğunu sorma zahmetine girişmedi.
Nihayetinde seçimle birlikte ortaya çıkan başarısızlık ve aritmetik hesapların kesinliğine rağmen TİP’e yönelik eleştirilerin dozu hala değişmedi. YSP’nin aldığı sonuçlar için TİP günah keçisi ilan edilmekle kalmadığı gibi TİP’in hem Millet İttifakı’na hem de YSP’ye değişen sayılarda vekil kaybettirdiğine dönük yanlış bilgi dolaşımda tutulmaya devam etti/ediyor. Adeta her şey “TİP’e rağmen” ve “TİP yüzünden” olmuştu.
Bu yazının konusu Emek ve Özgürlük İttifakı üzerinden yürütülen tartışmalar. Özelde de TİP’i hedef alan, eleştiri sınırını aşan hakaret ve küfürleri de kapsayan yorumlarla ilgili. Kurulan ittifak modelinin yanlış ya da hatalı olduğu, tek liste diye adlandırılan strateji/taktik/modeli kabul etmeyerek Yeşil ve Sol Gelecek Partisi’ne oy ve vekil kaybettirmekle ilgili yöneltilen suçlamalara da bir yanıt olacak.
TİP’e oy verilmesin kampanyası
Öncelikle seçime gidilen süreçte “TİP’e oy verilmemesi” üzerine kurdukları bir stratejiye tüm enerjilerini harcayan TEAM ve Reform araştırma şirketlerine ve yöneticilerine değinmezsek eksik olur. Kendi araştırmalarında dahi TİP’in aldığı oy oranları söylediklerinin üzerinde olan bu şirketi temsil eden “araştırmacılarla” ilgili söylenebilecek en hafif şey herhangi etik değere sahip olmadıklarıdır. “TİP’in oyunun yüzde 1’i bulmadığı”, “Herhangi bir yerde milletvekili kazanacak oya erişmesinin mümkün olmadığı” yalanlarıyla, kâh “stratejik oy” kâh “bu seçim o seçim değil” ve “TİP’e verilen oylar AKP ve MHP’ye yarıyor” diyerek seçmenleri korkuyla manipüle eden bu şirket ve ilgili kişiler nedeniyle TİP Antalya, İzmir 2’inci ve İstanbul 1’inci bölgede birer milletvekilliği kaybetti.
Seçim sürecinde kendilerine medyada hayli yer açıldı, hiç kimse de ya yanılıyorlarsa diye şüphe etmedi. Buradaki meselenin, eksik ya da yanlış anket yapmak olmadığının altını çizmekte fayda var. Ancak eldeki tartışmalı bulgulara adeta kutsal bilgi muamelesi yapıp insanların oy tercihlerini manipüle etmek ve seçim sonrasında bunun ortaya çıktığı görülünce de kurumsal olarak bunun sorumluluğunu almamak kabul edilemez. Sosyal ve görsel medyada ekseriyetle fikirlerini ve önerilerini sorgulayan, reddeden kimseleri irrasyonellikle suçlayıp, hatrı sayılır kimseleri “çok güvenilir sayılarla” ikna edip, anonim sosyal medya hesapları ve internet siteleri üzerinden insanları da ikna etme, yönlendirme, akıl verme çağrısı yapmaları da araştırmacı kimliğine zerre uymayan şeyler. Umarım bu manipülasyona kapılan, onların sözünü güvenilir diyerek taşıyan, paylaşanlar da bir muhasebe yapacaklardır. Ve elbette dilerim bu rezilliğe imza atanlar bir daha hiç haketmedikleri “seçim uzmanı”, “siyasi analist” ya da “araştırmacı” sıfatlarıyla karşımıza çıkmazlar.
Şimdi biraz da hakikatlerden bahsedelim. TİP olarak neyi, nasıl, niçin önerdik ve neden müzakere edemedik birlikte değerlendirelim.
Seçimlerden bir yıl önce yürürlüğe giren seçim yasasına dair yapılan değişiklikler ittifak sistemi içinde yer alan partilerin işini hayli zorlaştırmıştı. Hem AKP’den koparak Millet İttifakı içine eklemlenen partilerin işini zorlaştırmak hem de önceki iki genel seçimde HDP’ye giden katkı oylarının adresini değiştirerek Kürt hareketini zayıflatmayı öngören bir dizi değişiklik gerçekleşmişti. Bu değişiklikler ittifaklar içinde yer alan küçük partilerin vekil çıkarmasını imkânsız kılmasa da işlerini zorlaştırmıştı. Bu zorluk Emek ve Özgürlük İttifakı’nın küçük partisi olan ve seçimlere kendi listesiyle gireceğini çok önceden beyan etmiş olan TİP için de geçerliydi.
Yerel Hassasiyetler
Ancak araştırma şirketlerinin kamuoyuna yansıyan anket sonuçları ve TİP’in yaptırdığı bazı araştırma sonuçları başta İstanbul olmak üzere bazı şehirlerde milletvekili kazanma olasılığına işaret ediyordu. Ancak seçim sisteminde yapılan değişiklik nedeniyle ittifaklar açısından tek listeyle seçime girmenin doğru olduğuna yönelik bir kanaat de ortaya çıkmıştı. TİP olarak HDP’li arkadaşlarımıza ne tek liste ne de ayrı liste ile seçimle girmenin doğru olmadığını belirterek, yerel hassasiyetler gözetilerek kimi yerde tek kimi yerde ayrı liste ve bazı yerlerde de fermuar sistemi uygulanarak önümüze çıkacak zorluğu aşmanın mümkün olduğunu anlatan bir ortak liste çalışması sunduk. Örgütsel veriler ve bilgilerden de yararlanarak gerçekleştirilen çalışmayı yaparken titiz ve güvenilir olarak bilinen iki ayrı seçim araştırma şirketinin uzmanlarına danıştığımızı da eklemeliyim.
Bu çalışmada 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 ve 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimleri ile 31 Mart 2019 yerel seçim sonuçlarını tek tek tüm sandıklar üzerinden analiz edildi. En yakın tarihli olmasından hareketle 2018 genel seçimlerinin referans alındığı çalışmanın sonuçlarına göre, HDP’nin aldığı yüzde 11,7’lik oy oranında 2 puan üzerinde bir katkı oyu olduğu tahminini yürüttük. Kürt hareketinin oylarını düşürmeyi amaçlayan değişiklikle seçim barajı da düşürüldüğü için bu dilimde yer alan bu seçmenlerin kendi partilerine dönme riski bulunduğunu, TİP’in ittifak içindeki pozisyonunun ise bunun önüne bariyer çektiğini HDP’li arkadaşlarımıza anlattık. Ki zaten AKP’den kopan oyların gittiği adres olan Yeniden Refah Partisi’nin Cumhur İttifakı içine dahil edilmesi de yine böyle bir stratejinin sonucuydu.
2018 seçimlerinde HDP 55 ilde toplamda 850 bin oy almıştı. Seçime girme yeterliliği alan partiler için bir zorunluluk olan 41 ilde seçime girme şartını bu illerde ittifak partileri olarak ayrı ayrı seçimlere girerek telafi edebileceğimizi söyledik. Böylece Emek ve Özgürlük İttifakı içindeki hiçbir partinin vekil çıkarma şansı olmadığı bu illerde oylar yine ittifak içinde kalacaktı.
Sonuçlar bulgularımızı doğruladı
Seçimlerden sonra ortaya çıkan tablo ve Yön Eylem Araştırma Şirketi’nin 14 Mayıs seçimlerinin ardından yaptığı iki ayrı araştırmanın bulguları, seçimlerden önce yaptırdığımız araştırmalarda elde edilen verilerin doğruluğunu da kanıtladı. TİP, yurtiçinde 903 bin 742 ve yurtdışından da 52 bin 315 oy alarak toplamda 956 bin 57 oy ile 1,76 oy oranına ulaştı. Önceki seçimlerde HDP’ye oy veren seçmenlerden TİP’e geçiş yapanların oy oranı yüzde 17,5, önce CHP’ye şimdi TİP’e oy verdiğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 52,5 oldu.
Seçim öncesinde yaptırdığımız araştırmaların ortaya çıkardığı bir başka sonuç ise seçimlere YSP listesinden girmemiz halinde potansiyel TİP seçmeninin yaklaşık yüzde 40’ının da oy vermekten vazgeçeceğini söylüyordu. Siyasetin inanılmaz baskı altında kaldığı bu ortamda, farklı siyasetlere vurgu yapabilen ve seçmeni çekebilen partilerin varlığını bir fırsata dönüştürme şansıydı bu aslında. HDP’li arkadaşlarımıza seçimlere tek liste ile girilmemesi halinde bu oyların Emek ve Özgürlük İttifakı içinde kalmasının toplamda ittifaka fayda sağlayacağını belirttik. Kürt hareketine birtakım ezberlerle yaklaşan seçmenlerin birkaç ay içinde dönüştürülmesi ne kadar mümkündü tartışılır. Bu yaklaşımla yıllardır mücadele eden HDP bunu 2015 yılında başarabilmişti ve sonra devletin çöktürme planıyla karşı karşıya kaldı. Ve bir dolu hata ardı ardına geldi. HDP bugün maalesef, 2015’de sahip olduğu dönüştürücü gücün gerisine düşmüş durumda.
Kürt seçmenlerin yoğun olduğu Doğu ve Güneydoğudaki bölge ve illerde seçime girmeyi siyasi etik gereği zaten doğru bulmadığımız geriye kalan il ve seçim bölgeleri için de tek ve ayrı liste ve gerekirse fermuar sistemi ile seçimlere girmenin ittifaka en yüksek sayıda vekil çıkaracağını söyledik. Aydın’da son iki seçimdir çok küçük oy farklarıyla kaçırdığı milletvekilliğini kazanması için YSP’den aday gösterilecek kişinin TİP listesinden seçime girebileceğinin, bu ve benzeri ortak liste formülleriyle HDP’nin daha önce vekil çıkaramadığı Bursa, Manisa, Tekirdağ ve küçük bir ihtimal de olsa Balıkesir’de de ittifak adına vekil kazanmayı sağlayacağını anlattık. Bu ortaklaşma yaklaşımını baştan yürütebilseydik, bunu bir ayrılık gayrılıktan ziyade, iki müttefikin kolektif siyasi çekim gücüne dönüştürebilirdik.
İzmir’in iki seçim bölgesinin HDP ve TİP arasında bölüşülerek her bölgede seçime giren partilerin ikinci sıralarına ittifakın diğer partisinin vekil adaylarını koyarak 2 olan vekil sayısının 4’e çıkarılabileceği, Antalya’da ortak liste yapılmasının 2’inci vekili kazanmayı sağlayabileceğini söyledik. Öte yandan İYİ Parti’nin kontenjan vermeyeceği Millet İttifakı’nın küçük partilerinin de seçimlere CHP listesinden girmesi de sol sosyal demokrat seçmenler için başka bir huzursuzluk kaynağıydı.
İşitilmedik istenmedik sözler tutulmadı
Böylece HDP’nin küçümsenmeyecek bir oyu olan ve araştırmalara göre TİP’in de 3 vekil çıkaracağı öngörülen İstanbul’un 3 seçim bölgesi için de ayrı ayrı ya da bir bölgede fermuar sistemiyle seçime girmenin bir önceki seçimde kazanılan 12 vekilliğin üzerine çıkacağını da iddia ettik. Görüşmeler sırasında hiçbir zaman vekil sayısı üzerinden herhangi bir pazarlık ya da konuşmanın yapılmadığını da belirtmekte fayda var. Ancak ittifak görüşmelerinde HDP’li arkadaşlarla yukarıdaki önerilerimizin maalesef layığıyla müzakere edilmediğini, çoğu zaman işitilmek istenmediğimizi üzülerek söylemeliyim.
Hatta milletvekilliği kesin listelerinin teslim edilmesinden çok kısa bir süre önce, HDP’li bir yetkiliyle yapılan görüşmede Ankara 1’inci bölgeden YSP’nin adayının kazanamayacağını ancak TİP’in adayının kazanacağına dair yaptırdığımız çalışmayı da sunduk. Ancak kendileri için risk bulunmadığını belirterek Ankara 1’inci bölgeden aday çıkartmamamız rica edildi. Aynı şekilde İzmir 1’inci bölge ile Manisa, Aydın, Kocaeli ve Bursa 2’nci bölgeden de çekilmemiz istendiğinde itiraz etmedik. Bunlar karşılığında Ankara 3’üncü bölgede TİP’e karşı aday çıkarılmayacağı, Hatay ve Muğla’da ise çeşitli düzenlemeler ve uzlaşmalar sağlanarak TİP adaylarının destekleneceği söylense de verilen sözler maalesef tutulmadı.
İki taraf için de eşit oranda olmasa da doğru yönetilemeyen süreç içerisinde TİP ve HDP’nin yaptığı en büyük hata ise şeffaf olmamaktı. İttifak görüşmelerinde nelerin konu edildiği ve konuşulduğu anlatılmadığı için “TİP 20 vekil istedi” örneğinde olduğu gibi birçok kez yalan ve çarpıtılmış haberlerin önüne geçilemedi. Seçim sonrasında da “TİP tek listeye evet deseydi daha fazla vekil sahibi olurdu” önermesinin neye dayanadığını da anlamak mümkün değil. Hakkıyla müzakere edilemeyen görüşmeler boyunca ortaya çıkan iki farklı anlayış ve yöntem farklılığı toplumun hakemliğine sunularak, konunun uzmanlarının da dahil edileceği bir tartışma sonunda en doğru kararın alınması sağlanabilirdi. Maalesef, kimi kaygılar nedeniyle takınılan şeffaflıktan uzak tutum nedeniyle bu da gerçekleşmedi.
2,5 yıl önce söylemimiz unutuldu
Seçimlerden 2,5 yıl öncesinden başlayarak kendi parti logomuz ve vekil listelerimizle seçime gireceğimizi söylediğimiz ve herhangi bir itirazla karşılaşmadığımız kararımız maalesef ittifak görüşmeleri sırasında bir sorun olarak karşımıza çıktı. Önerimiz tartışılmadığı gibi ilk toplantıdan itibaren karşımıza çıkan yaklaşım ortaya çıkan sonuçların gizlenmesine dönük “Tek parti tek liste” dayatması oldu. Yani TİP’in reddettiği ortak liste ile seçime gidilmesi değil “tek partinin tek listesi” diye dayatılan seçim taktiğiydi.
14 Mayıs 2023 seçimlerinde HDP, partinin kapatılma riskine karşı Yeşil Sol Parti listelerinden seçime girdi. 2018 yılı milletvekili seçimlerinde HDP yüzde 11,7 oy oranıyla 67 milletvekili ile Meclis’te yerini alan, YSP adıyla girdiği son seçimlerde yaklaşık 3 puanlık bir gerilemeyle yüzde 8,82 oy alarak 62 milletvekili çıkardı. Bu gerilemede, kısmen son anda parti isminin değişmesi ve ülke barajının yüzde 10’dan yüzde 7’ye düşürülmüş olması etkili oldu. Yaşanılan kayıpta, son 5 yıl içinde dozu giderek artan devlet/iktidar kaynaklı şiddet ve baskı ortamının etkisiyle HDP’nin Türkiye partisi olma iddiasından uzak bir politik/siyasi paradigmaya sıkışmasının etkisi gözardı edilemez.
Buna bağlı olarak geçmiş seçimlerde HDP’nin özellikle belli seçim çevrelerindeki güçlü seçmen desteği sayesinde elde ettiği milletvekilliklerinin bu partinin baraj altında kalması durumunda AKP’ye geçeceği endişesiyle çok sayıda muhalif seçmenin bu partiye “katkı oyu” adı altında destek verdiği gözlemlenmişti. İktidarın seçimden 1 yıl önce gerçekleştirdiği seçim kanunu değişikliğiyle ülke seçim barajının yüzde 7’ye düşürülmesinin HDP/YSP oyuna olumsuz olarak yansıdı. Batıda özellikle de CHP’den HDP’ye giden oyların bir kısmı asıl mecralarına döndü. Batı illerindeki “katkı oylarının” sahibi olan seçmenler ile geçmişte HDP’yi destekleyen sol seçmenin bir kısmının TİP’e yönelmiş olduğu da düşünülebilir.
Batı illerindeki HDP/YSP’nin oy kaybettiği il ve seçim bölgelerini gösteren tabloya bakarak TİP’in Emek ve Özgürlük İttifakına ya da YSP’ye milletvekili kaybettirdiğini söylemek hem doğru hem de hakkaniyetli bir tutum değil. TİP’ten aday çıkarmamasını isteyen HDP’nin Ankara 1’inci bölge, İzmir 1’inci bölge, Bursa 2’nci bölge ile Manisa, Aydın ve Kocaeli’de yaşadığı oy kayıpları iddia edilenin aksi bir nedene işaret ediyor. Hatta İstanbul 1’inci bölge ile Antalya ve İzmir 2’inci bölgede çok az farklarla, stratejik oy safsatası ve TİP’e verilen oy boşa gider söylemleri sebebiyle, 3 milletvekili kaybı yaşayanın TİP olduğunu, HDP’nin işitmekten kaçındığı TİP’in önerdiği yöntemin kabulü halinde Emek ve Özgürlük İttifakı’nın toplamda çok daha fazla milletvekilliği kazanacağını söylemek de mümkün.
Batı İlleri YSP Oy Dağılımı
HDP’nin 24 Haziran 2018 seçimlerinde çıkardığı 2 vekilden birini yitirdiği Adana’da TİP 31 bin 328 oy aldı. YSP’nin 39 bin 118 oy kaybı olduğu gözönünde bulundurulduğunda TİP’in Adana’da aday çıkarmaması halinde YSP’nin bir vekillik daha kazanmasının ihtimal dahilinde olduğu söylenebilir. Ancak ilk kez oy kullanacak seçmenleri de düşündüğümüzde bu olasılığın dahi HDP’nin oy kaybını açıklamakta yetersiz kaldığını belirtmekte fayda var.
Esas sorunlar tartışılmıyor
Gelinen noktada seçimlerden sonra ortaya çıkan sonuçlar TİP’in sunduğu önerinin seçmende daha fazla karşılık bulabileceğini kanıtladı. Seçim sonuçları siyaseti anket sonuçlarında ortaya çıkan rakamları ittifak hanesine yazarak elma armut toplamından ibaret sayanları bir kez daha yanılttı. Yaşanan gerilemelerin veya başarısızlıkların yegâne sorumlusu olarak TİP’i işaret etmek, esas ve yapısal sorunların tartışılmasına engel oluyor. Şimdi yapmamız gereken, seçim sonuçlarına gerçekçi bir bakış atmak, hatalarımızın, iletişim eksikliğimizin muhasebesini yapmak ve karşımızda duran yekpare faşist bloğa karşı mücadeleyi kuvvetlendirmenin yollarını aramak.
Öte yandan bu yazının da konu edindiği sürekli aritmetik hesaplar üzerinden konuşmak, değerlendirme yapmaktan herkesin yıldığı ve yorulduğu da ortada. Bu yorgunluk ve yılgınlığı “7 Haziran 2015’te ortaya çıkan ruhu/birliktelik duygusunun kaybedildiği” eleştirisiyle dile getirenler de oluyor. Ve hakikat payı var. Evet, seçimin yarattığı ortam ve yapılan hatalar, tartışmalar, ortaya çıkan gerilimler, işitilmemek gibi nedenlerin hepimizi sürüklediği yerde mücadelenin seçimlerden ibaret olmadığını da biraz unuttuk. Oysa ki şunu unutmamalıydık, seçimin en güzel sahneleri Emek ve Özgürlük İttifakı için çalışan herkesin, meydanlarda halaya durduğu anlardı. Maalesef bu zedelendi. Ve en büyük kusurlarımızdan biri de buydu."