41 yıl önce kabul edilen ve "darbe" ürünü olarak değerlendirilen anayasa bugüne kadar birçok defa değiştirildi ama tartışma hiç bitmedi.
Her seçim öncesinde neredeyse tüm partiler, Türkiye'nin özgürlükçü bir anayasayı hak ettiğini ifade ederek mevcudunu değiştirme sinyali veriyor.
Bir seçim sürecine girilmesi üzerine yine anayasa tartışması yaşanıyor. İktidarı oluşturan partiler, başörtüsü düzenlemesiyle ilgilenirken, Altılı Masa'da ise anayasanın birtakım maddelerinin revize edilmesi tartışılıyor.
Konuyu Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan'ın çıkışı gündeme getirdi.
Babacan, "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür" ifadesinin yer aldığı 66. maddenin revize edilmesi gerektiğini söyledi.
Babacan'ın açıklamasına destek verenler olduğu gibi karşı çıkanlar da oldu.
Konuya ilişkin Independent Türkçe’den Abdulhakim Günaydın, Türkiye’de faaliyet gösteren siyasi partilerin demeçlerini derlediği haberi şöyle;
Bahçeli: Cesedimizi çiğnemeden nasıl başaracaktır?
Konuya ilişkin partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki (TBMM) grup toplantısında konuşan MHP lideri Devlet Bahçeli, "Devanın başkanının Türklüğün nesi ve neresi rahatsız etmektedir. Türklüğü anayasadan çıkarmayı cesedimizi çiğnemeden nasıl başaracaktır? Buna nasıl kalkışılacaktır. Zillet ittifakının her bir ortağı aynı görüşte midir? Eleştirisinde bulundu.
Diğer bir eleştiri de Altılı Masa'nın bileşenlerinden biri olan İYİ Parti'den geldi.
İYİ Parti: Bizim için kabul edilemez
İYİ Parti Kalkınma Politikaları Başkanı Prof. Dr. Ümit Özlale de "DEVA Partisi'nin anadilde eğitim gibi konularda, anayasanın 66. maddesinin tekrardan revize edileceği ile ilgili bizim için kabul edilemez bazı açıklamaları oldu. Bunlar bizim hoşumuza giden samimi bulduğumuz davranışlar değil" değerlendirmesini yaptı.
Seçimin yaklaşmasıyla yaşanan "Türklük" tartışması daha da büyüyecek gibi görünüyor.
Peki, anayasanın 66. maddesinin değişmesi veya revize edilmesiyle ilgili Kürtler ne diyor?
"Doğru buluyor ve destekliyoruz"
Konuya ilişkin Independent Türkçe'ye değerlendirmelerde bulunan Hak ve Özgürlük Partisi (HAKPAR) Genel Başkanı Düzgün Kaplan, Babacan'ın açıklamasını olumlu bulduklarını söyledi.
Konunun takipçisi olacaklarını kaydeden Düzgün, "Türkiye'de etkin siyasetle uğraşan parti ve şahısların ülkenin önemli sorunu olan Kürt sorunu konusunda bu tür olumlu adımları atmalarını doğru buluyor ve destekliyoruz" dedi.
Benzer açıklamalarının sadece seçim döneminde propaganda düzeyinde kalmaması gerektiğine değinen Kaplan, "Seçim sonrası da söz konusu görüşün arkasında durmasından yanayız. Siyaset bizim açımızdan siyah-beyaz değil, ülkenin en önemli sorunu olan Kürt sorununa yönelik olumlu adımlar atıldığı zaman destekleriz. Dolayısıyla Sayın Babacan'ın açıklamasını olumlu bulduğumuz söylemek isterim" ifadelerini kullandı.
"Yetmez ama evet' vurgusuyla olumlu buluyoruz"
Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) Genel Başkanı Mustafa Özçelik de anayasanın 66. ve 42. maddelerinin anayasanın ilk 3 maddesinden ve devletin kuruluşuna egemen olan "Tek dil, tek millet" anlayışından güç alarak formüle edildiği görüşünde.
Kürt dili ve kimliğinin yok sayılması ve asimilasyonun siyasetin ürünü olduğunu kaydeden Özçelik, "Anayasada yapılacak kısmi değişikliklerle hak ve özgürlükleri güvenceye alacak, Kürt kimliğinin tanınması ve Kürtçe ana dille eğitim hakkının anayasal güvencelere kavuşturulmasını sağlayacak her adımı ‘yetmez ama evet' vurgusuyla Babacan'ın açıklamalarını olumlu görüyor, destekliyoruz" ifadelerine yer verdi.
Altılı Masa'da yer alan partilerin "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem"e dair kamuoyuna açıklamış oldukları 84 prensip içinde ne yazık ki Babacan'ın dile getirdiği hususların yer almadığına dikkati çeken Özçelik, "Bu da Altılı Masa partilerin iktidara gelmeleri durumunda, DEVA Partisi'nin dile getirmiş olduğu görüşlerin yeni iktidarın anayasa değişikliği programında yer almayacağı anlamına gelmektedir" yorumunda bulundu.
"Tüm hakları güvenceye alan yeni bir anayasa yazılmalı"
Anayasanın ilk 3 maddesinin değiştirilmesinin bile önerilemeyeceği, kimlik, dil ve kültürler yok sayılıp "Türk devleti" veya "Türk vatandaşı" gibi kavramlar durdukça dil ve vatandaşlık konusunda anayasada yapılan rötuşların hep bir yama şeklinde kalacağının altını çizen Özçelik, devamında şunları kaydetti:
Bugün uygulamada olan TRT-KURDİ, Kürtçe Seçmeli Ders ve üniversitelerdeki Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümleri de yasal ve anayasal bir güvenceye dayanmamaktadırlar. Bu gerçeklik de bir savcının her an ‘amalı, fakatlı' değerlendirmeleriyle ana dille eğitim hakkını da kimlik hakkını da yok sayarak dava açmasına yol açabilecektir. Bu nedenle Kürt kimliğinin, Kürtçe ana dille eğitim hakkının, Kürtçenin ikinci resmi dil olarak kabulünün anayasal güvencelere kavuşturulması çok önemlidir; ama bir o kadar önemli olan bir husus da tüm anayasanın ve ilgili yasaların bu hakları güvenceye alacak bir anlayışla yeniden yazılması gerekmektedir."
"Vatandaşlık tanımı yeniden düzenlenmeli"
Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) Genel Başkanı Bayram Bozyel de dil ve vatandaşlık tanımı gibi Türkiye anayasasında çok temel problemlerin var olduğunu kaydetti.
66. maddede devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olarak değerlendirildiğini hatırlatan Bozyel, "Oysa Türklük etnisiteyi çağrıştıran bir kimlik. Türkiye çoğulcu bir ülke, Kürtler, Lazlar, Araplar ve diğer etnik gruplar yaşıyor. Dolayısıyla vatandaşlık tanımının yeniden düzenlenmesi, kucaklayıcı, kapsayıcı bir şekilde yeniden formüle edilmesi son derece önemlidir" dedi.
Benzer şekilde anadilde eğitimin de önemli bir olduğunu belirten Bozyel, "Ülkedeki mevcut sistem daha çok Türkçeyi esas alan ve diğer dilleri yok sayan, inkar eden bir anlayış üzerine inşa edilmiş. Bu da başta nüfusa 30 milyonu aşan Kürt ve diğer etnik unsurları en temel haklardan birisi olan anadilde eğitim hakkından mahrum bırakıyor. Bu aynı zamanda demokratik değerler bakımından da önemli bir sorundur" diye konuştu.
"Kürtler ve Türkler eşit haklara sahipse düzenleme kaçınılmazdır"
Anadilde eğitimin önündeki engellerin kaldırılarak Kürtçenin hem eğitim hem dili hem de Türkçenin yanında resmi dil olarak kabul edilmesi gerektiğine değinen Bozyel, sözlerini şöyle sürdürdü:
Kürtler ve Türkler cumhuriyetin kurucu unsurlarıysa ve eşit haklara sahiplerse böyle bir düzenleme kaçınılmaz. Bu anlamda Babacan'ın açıklamalarını çok anlamlı ve değerli buluyoruz. Diğer siyasi aktörlerin de bu meseleyi masaya yatırıp ve üzerinde kafa yormalarını umuyorum. Çünkü mevcut tıkanıklığı aşmanın bir yolu da Türkiye'nin sosyal, etnik, kültürel çoğulculuğunu görüp ona yasal ve anayasal idari düzenlemeler öngörmektir. Yoksa Türkiye'yi tek-tip bir toplum olarak görüp sistemi de onun üzerine inşa etmek, ülkenin bugün geldiği sonuçları doğurur. Umuyoruz ki önümüzdeki süreçte özellikle yeni anayasa meselesinin gündemde olduğu bu süreçte bütün siyasi aktörler bu meseleye el atıp ortak bir akıl ile sorunları çözer."
"Anayasanın kendisi artık sorun haline geldi"
İnsan ve Özgürlük Partisi (İÖP) Genel Başkanı Mehmet Kamaç ise ileri demokrasilerin dünya vatandaşlığını tartıştığı, teknoloji çağının yaşandığı yüzyılda Türkiye'nin halen darbe anayasasıyla yönetilmesinin anlaşılır olmadığını, bunun kriz ve temel problemlere yol açtığını söyledi.
Dünyanın birçok ülke ve coğrafyasına nazaran birden çok etnik, dini, mezhebi ve ideolojik farklılıkları barındıran Türkiye'nin mevcut anayasasının kısıtlayıcı, yasaklayıcı ve tekçi yapısıyla yönetmenin imkansız olduğuna vurgu yapan Kamaç, "Üzerinden geçen 40 yıllık zaman diliminde birçok madde ve fırkası değiştirilerek kevgire dönmüş bu anayasanın kendisinin artık sorun haline geldiği herkesin malumudur" değerlendirmesini yaptı.
"Çağdaş, çoğulcu ve dünya değerleriyle barışık bir anayasaya ihtiyaç var"
Babacan'ın önerdiği maddenin zamanı, amacı ve niyetini sorgulamadan doğru bulmakla beraber eksik gördüklerini dile getiren Kamaç, sözlerini şöyle tamamladı:
Türkiye'de vatandaşlık tanımını yapan ve yaşanan en başat sorunların kaynağı olan 66. maddenin değiştirilerek bu ülkede yaşayan farklı etnik kimliklerin önündeki kısıtlayıcılığın kaldırılması önemli ve desteklenmesi gereken bir konudur. Ancak anayasalar genel kabul gören tanımı ile toplumsal sözleşmeler ise Türkiye'nin bütün toplumsal kesimlerinin hakkını, hukukunu ve temel hak ve özgürlüklerini teminat alan, çağdaş dünya değerleri ile barışık yeni çoğulcu bir anayasaya ihtiyacı vardır. Böyle geniş kapsamlı bir çalışmanın toplumun geleceğine, eşit, huzur ve güven içinde yaşamasına daha hizmet edecektir."
66 ve 42. maddeler neyi düzenliyor?
Anayasanın 66. maddesi son günlerin en çok konuşulan konuları arasına girdi.
Türklükle ilgili maddede "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür" ifadesi yer alıyor.
Anayasanın 42. maddesiyse eğitim hakkıyla ilgili.
Bu maddede ise şöyle:
"Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır."