Arınç, Can Bursalı'nın ‘Mevcut kadrolar itibarı ile bu mümkün mü AK Parti açısından? Bu soruya ek olarak bir de şunu sormak istiyorum; AK Parti ile üyelik haricinde ilişkiniz sürüyor mu?' sorusuna şu cevabı verdi:
Biliyorsunuz 2015'te ben aktif siyasete veda ettikten sonra bazı troller ve troliçeler beni hedeflerine koydular. Beni yıpratmak istediler. Bu 2014'ten sonra başlamıştı aslında. Fakat siyasetin dışına çıkınca, hükümetin dışına çıkınca affedersiniz sırtlan gibi saldırdılar. Ben de boş durmadım. Onlara cevap verdim. Tabii Sayın Cumhurbaşkanımızın etrafında olan ve ona 'Reisim' diye hitap eden bazı yazarlar beni dillerine doladılar. Onlarla da bir çekişmenin içerisine girdik. Bu bizi yıprattı. Ben bu yanağıma tokat vurdunuz, öbürü de hazırdır gelin buna da vurun diyecek bir adam değilim. O zaman bir soğukluk yaşadık. Ama 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimini gördükten sonra, ben her şeyi sıfırladım ve tekrar Tayyip Bey'in yanında ve AK Parti'li olarak bulunmak gerektiğini kendimi inandırdım, başkalarını da inandırdım. Yani şu anda bulunduğum yer AK Parti'dir. AK Parti benim elimde doğmuş. Ben AK Parti'nin sahibiyim, kiracısı değilim. AK Parti'yi kim kurdu denilince 70 tane kurucusu, 53 tane milletvekili var ama en başta da 2-3 kişi sayılıyor. Yani bazen 4'e çıkarıyorlar. Tayyip Bey, Bülent Arınç, Abdullah Bey, Abdullatif Şener. Ya Abdullatif Şener ile Abdullah Bey'i bugün saymasak bile, ben bu kurucuların en başta geleniyim ve ilk TBMM Başkanı'yım. İlk grup başkanıyım. 6-7 sene başbakan yardımcılığı yaptım.
Bu partiden dışarı çıkmayı düşünmem. Bu partiden başkasına başımı çevirmeyi düşünmem. Bu yüzden Gelecek Partisi'ne ve Deva Partisi'ne de başımı çevirmedim. Ayrılmamaları için çalıştım ama onlar o yolu seçtiler. Başkaları gibi onlara hain diyecek durumda da değilim. Onlar bizim arkadaşlarımız. Birlikte siyaset yaptık. Ve bir kötülüklerini de görmedik. Ama siyasetten yanlış yapmakla, yaptığı işlerdeki yanlışlıkları birbirinden ayırmak lazım. Siyaseten yanlış yapmış olabilirler. Hangimiz yapmıyoruz ki? Ben şu anda AK Parti'liyim. AK Parti'li kalacağım. Ve Tayyip Bey bana ne derse desin, günün birinde mutlaka helalleşiriz.”
"Cumhurbaşkanı şu anda yalnız mı?"
Arınç, “AK Parti'nin kurucularından 4 önemli isim saydınız ama bugün cumhurbaşkanından başka hiç kimse partide aktif değil. Cumhurbaşkanı şu anda yalnız mı?” sorusunu ise şu şekilde cevaplandırdı:
“Cumhurbaşkanının yalnız olduğunu, kendisinin kabul ettiğini zannetmiyorum. Yalnız olur mu? Çevresinde binlerce yüzlerce insan var. En yakınında olanlardan mesafeli olanlara kadar. Sayın Cumhurbaşkanı kendisini kabinesinde de danışmanları içerisinde de bir heyeti mutlaka bulunduruyor. Ha o kişiler, ayrı siz ayrısınız derseniz ona bir şey demem. Ben sadece üye değilim. Ben kurucusuyum AK Parti'nin. Bu sıfatımla kongrelere katılıyorum. Bu sıfatımla kabul görüyorum. Sonra 2002 seçimlerinde de partim iktidar olunca 1. turda 369 oy alarak TBMM Başkanı oldum. Bunu kimse unutmasın. Bugünkü halimize bakıp 'Aaa bu nereden çıktı ya kimdi bu adam' diyenler falan olabilir belki. Yeni yetmeler çok. Ama ben AK Parti'nin kurucularının ilk 3'ünün içindeyim. Şimdi bu arkadaşlar nerede? Tayyip Bey yalnız, siz şöylesiniz böylesiniz, bunları kabul etmem.
Siyasetin doğasında bazı şeyler vardır ki AK Parti bunun dışında kalamaz. Bu başka partilerde de böyledir. Bizden de bir sürü parti çıktı. Abdüllatif Şener Türkiye Partisi'ni kurdu. Erkan Mumcu ANAP'a gitti. Bir Kütahya milletvekili vardı, İdris Bal adında... Parti kurdu. Tayyip Bey'in yanında yıllarca bulunmuş belediyedeki arkadaşlarından İdris Naim Şahin başka bir parti kurdu. Kurmayan kalmadı. Ama hiçbir zarar veremediler. Çünkü ana gövde çok sağlam. Ana gövdeden hiç kopma olmadı.”
Gelecek ve Deva partileri
Arınç, Gelecek ve Deva partileri ile ilgili olarak “AK Parti'den oy alacağını düşünüyor musunuz?” sorusu üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:
“Yani dünün dostları zaman gelmiştir, birbirlerinden ayrı düşmüşlerdir. Ben bu AK Parti'de olmaz diye düşünüyordum. Herhalde Tayyip Bey de öyle düşünüyordu. Çünkü Tayyip Bey'in örnek aldığı insan, Şeyh Edebali'dir. Şeyh Edebali'nin vasiyetnamesini her defasında okuduğunda ben gözyaşı dökerdim. Şeyh Edebali diyor ki 'Sen artık Bey'sin. Bey'e şu düşer, ben bölmeye çalışacağım, sen bütünleştireceksin. Ben kötü söz söyleyeceğim, sen iyi şeyler söyleyeceksin. Ben yanlış iş yaparsam, sen doğrusunu yapacaksın' Buna uyarsak mesele kalmaz. Ya Bülent Arınç böyle bir söz söylemiş... Bülent Arınç, her zaman doğruyu söyler. O yanlış şey söylemez. Ama gerçekten yanlış söylemişse, Bülent Arınç yanlış söylemiştir. Bu kadar. Bundan daha ötesi yok. Bizim birbirimize karşı hukukumuzun böyle olması lazım. Yanlış söylemiş olabilir, herkes yanlış söyleyebilir. Hata yapabilir. Hepsi bizim için. Ama bu, o insanı yok etmek için, o insanı kötülemek için olmamalıdır. O insana fitneci demek doğru bir söylem değildir. Biz Şeyh Edabali'nin bir Bey'e tavsiyelerine uymak zorundayız. Bunların hepsi düzelir. Kemal Burkay ne güzel diyor, 'İklim değişir, Akdeniz olur. Gülümse.' Bu bizim kendimizi sorgulamamıza bağlı. Ben nerede hata yapıyorum? Nerede yanlış yapıyorum? Kiminle helalleşmem lazım? Kimin hakkını yedim? Kimin bedduasını aldım? İnsan bunları düşünecek. Bizim inancımızda helalleşmek çok önemli.”