Siyasette karamsar bir tablo var gibi görünse de umut veren bir değişimden de söz edilmesi gerektiğini belirten Ağırdır T24'te Murat Sabuncu'ya açıklamalar yaptı.
Ağırdır, iktidarın politikalarının sahiciliğini yitirdiğini ve beka söylemi ile birlikte de karşı tarafı şeytanlaştıran söylemler ürettiğini belirterek, “Tüm bu nedenlerden dolayı sekülerlerde konsolide olma durumu var ama muhafazakârlarda bir çözülme var. Bu çözülme, erime gibi değil. Bir metaforla örnek verecek olursam, kutuplardaki büyük buz kütlelerinin çatlaması gibi çok büyük bir kitlesel kopuş var” dedi.
Türkiye’de siyasi kutuplaşmanın giderek kalıcı olmaya başladığını ve bunun da muhafazakârlar, sekülerler ve Kürtler şeklinde üç Türkiye yarattığını belirten Ağırdır şöyle konuştu:
“Her seçim döneminde karşımıza çıkan renkli haritayı hatırlarsak, siyaseten 3 ayrı fotoğraf görüyoruz. Karadeniz ve Anadolu'da AK Parti-MHP, kıyı kesimlerinde CHP ve Doğu-Güneydoğu'da da HDP var. Bu kutuplaşmaların her birinin ihtiyaç ve talepleri de farklı. Ama asıl meselemiz, bu üç kutbu anlama çabası entelektüel anlamda da siyasi anlamda da çok zayıf. Siyasi anlamda zaten hiç yok. Siyasetçiler bu kutuplaşmaları veri olarak kabul etti ve bundan mutlu oldu.”
Sorunların sadece siyaset üzerinden ve siyasi oy tercihleri üzerinden konuşulmasının eksik olacağını belirten Ağırdır, yaptıkları araştırmalara dikkat çekerek, “Yani baştan düşünmemiz lazım. Gördüğümüz başka değişim dinamikleri var. Toplumun yaşam biçimi de değişiyor” dedi.
Siyasi bakımdan insanların kendi 'yankı odası'na hapsolduğunu ancak umut veren değişimlerin de yaşandığını söyleyen Ağırdır şunları söyledi:
“Kentlere doğru yaşanan göçle birlikte bildiğiniz bütün referanslarınızın değiştiği bir dünyaya giriyorsunuz. Kutuplaşma ve medyanın ürettiği dil ile birlikte çekingen davranıyorsunuz ama ilişki mesafesine geldiğinizde temas başlıyor. Ve görüyorsunuz ki ‘diğer kutupa’ yerleştirdiğiniz kişi komşunuz oluyor ve sizinle aynı ihtiyaçların peşinden gidiyor. Bu temas bütün kutuplaşmanın engelleyici rolüne rağmen olumlu bir değişim üretiyor. Elbette önyargılar bir direnç üretiyor ve beklenen hızla değişim olmuyor. Ama yine de bu değişim önce bireylerde sonra hanelerde hayatın niteliğini ve zihin dünyasını değiştiriyor.”
Muhafazakâr dünyada kadının gündelik hayata, eğitme ve çalışma hayatına dahil olması yönünde ciddi bir zihni değişim olduğunu söyleyen Ağırdır, “Türkiye toplumu beka deyince siyasi liderlerin kurduğu devletin bekâsını anlamıyorlar. Bir arada yaşamın bekâsını anlıyorlar. Çevre, kadın hakları, tüketici hakları duyarlılığı sekülerlerde de muhafazakârlarda da eskisinden daha fazla gelişiyor. Bu sahiciliğini yitiren medya ve siyaset arasında insanlar da hâlâ kimliğini sahiplenerek, kutuplaşmanın bir ekseninden ortaya doğru hareket etmiş durumda. En azından 10 puanlık büyük bir kitle bu durumda” dedi.