Demirtaş'ın yeniden tutuklanmasının perde arkası

Cezaevinde olan HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş hakkında üç yıldır yargılandıkları olaylardan yeni bir tutuklama kararı vermesi bir dizi hukuksuz uygulamanın ardından geldi. Demirtaş ve Yüksekdağ’ın o günkü nöbetçi sulh ceza hakimi tarafından değil başka bir sulh ceza hakimi tarafından sorgulandığına dikkat çeken Avukat Nuray Özdoğan, dün akşam adliyede yaşananları anlattı.
21.09.2019, Cts - 14:13
Demirtaş'ın yeniden tutuklanmasının perde arkası
Haberi Paylaş

Soruşturmanın asıl olarak 2014 yılına ait olduğunu hatırlatan Yüksekdağ ve Demirtaş’ın avukatı Özdoğan, “O dönem Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile ilgili isnatlar fezlekeye bağlanıp iddianameye çevrildi. Yani şu an 6-8 Ekim olaylarına dair haklarında bir dava yürüyor. Hatta Selahattin Demirtaş açısından Yasin Börü dosyasıyla birleştirme talepleri reddedildi. Bu dosyada 6-8 Ekim oylarıyla ilgili ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ ve ‘azmettirmek’ten yargılanıyor. Dün itibariyle mahsup işlemlerinin yapıldığı gün sabah saatlerinde her iki müvekkile de SEGBİS ile savcılık ulaşmaya çalışıyor. Avukatlarına çok rahat ulaşabilecekken avukatsız hızlıca beyan almaya çalışıyor. Cezaevinde olan insanlar, her an ifadesi alınabilecekken oldu bittiye getirilmek isteniyor” dedi.

Müvekkillerinin dosyayı bilmediklerini ve avukatlarla görüşmeden beyan veremeyeceklerini söylemesi üzerine savcılığın öğleden sonra ayrıntılı bir sorgu yapmadan dosyayı tutuklama istemiyle sulh ceza hakimliğine gönderdiğini anlatan Özdoğan, şunları söyledi:

“Savcılık sorgusunda müvekkiller sadece ‘dosyayı görmedik, avukatlarımızla görüşemedik, süre istiyoruz’ dediler. Ama savcı dikkate almadı ve dosyayı tutuklama talebiyle sulh ceza hakimliğine sevk etti. Bu bir ifade alma değildir. Savcılık sağlıklı sorgu ortamını sağlamakla yükümlüdür. Kaldı ki anayasal düzeni değiştirmek, adam öldürmek gibi çok ciddi suçlamalar var. Ama tabi delil yok. Delil olmayan, alelacele hazırlanmış bir dosya. Birçok teknik hata var zaten. Alelacele hazırlanmış olduğunu evraklardan da görüyoruz.”

Artı Gerçek'e konuşan Özdoğan, gizlilik kararı olduğu gerekçesiyle dosyayı incelemelerine izin verilmediğini, üstelik gizlilik kararının da kendilerine verilmediğini, sadece sözlü olarak bildirildiğini anlattı, yine sulh ceza mahkemesine gönderilen tutuklama sevk yazısını da göremediklerini söyledi.

Sevk yazısını ancak sorgu devam ederken ısrarları üzerine görebildiklerini belirten Özdoğan, mahkeme sorgusunda yaşananları ise şöyle anlattı:

“Sevk yazısında isnatlara dair hiçbir gerekçe göremedik. O olaylar neden oldu, hangi eylemlerden sorumlu tutuldukları sorulmadı. Daha önce sadece ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçlaması varken, bu sefer ciddi göstermek için en vahim maddeler eklenmiş: ‘Devletin birliğini ve ülke bütünlüğün bozma’, ‘Bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme’, ‘Birden fazla kişiyle birlikte gece vaktinde suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla yağma’, ‘Kişi hürriyetinden yoksun bırakma’, ‘Suç delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla adam öldürmeye teşebbüs.’ Böyle akıl dışı isnatlar. Sulh ceza hakimi sadece sevk yazısını okudu ve ‘ne diyorsunuz’ diye sordu. Başka soru bile soramadı. Çünkü delil yok.”

Ayrıca, Demirtaş ve Yüksekdağ’ın o günkü nöbetçi sulh ceza hakimi tarafından değil başka bir sulh ceza hakimi tarafından sorgulandığına dikkat çeken Av. Özdoğan, karar aşamasında da ayrı hukuksuzluklarla karşılaştıklarına işaret etti:

“Bu duruşmaya girecek hakim bulmaya çalıştılar. Uzun süre hakimi bekledik. Çünkü savcılar da yargıçlar da mükerrer olduğunun farkında. Somut isnat olmadığının farkında. Sorgu sırasında SEGBİS’te sorun yaşandığı için Figen hamının ifadeleri anlaşılmamasına rağmen, hakim Figen hanımın ne dediğini duymadan ifadeyi sürdürdü. Alelacele bitirmeye çalıştı. Çünkü o gün o tutuklama kararı verilecekti. Sorgu bittikten sonra da hakim, dosyayı inceleyip karar vereceğim diyerek bizi dışarı çıkardı ve SEGBİS’i de kapattı. Biz itiraz ettik, kararın yüzümüze okunması gerektiğini söyledik. Yarım saat sonra kapı açıldı, sulh ceza hakimi korumalarıyla birlikte koşarak uzaklaştı. Karar vereceksiniz nereye gidiyorsunuz dediğimizde, ‘karar masada alın okuyun’ dedi. Sonrasında karar yüzümüze okunmamış olmasına rağmen tutanağın sanki yüzümüze okunmuş gibi düzenlendiğini gördük.”

Av. Nuray Özdoğan, baştan sona siyasi komploya alet edilen bir yargı süreciyle karşı karşıya kaldıklarını söyledi. Özdoğan, tutuklama kararına itiraz edeceklerini sözlerine ekledi.

Ahval
Bu haber toplam: 11730 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:07:59:25