Bir parti kurardım.Programını da tuvalet kâğıdına yazardım. İşe yarardı. Çünkü Türkiye’de parti programlarının tuvalet kâğıdı kadar hükmü yok. Tuvalet kâğıdına yazsalardı belki bir işe yarardı.
Parti programımaslında uzun olmayacak. Çok kısa. Avrupa’da ne varsa bizde de o olacak, bu kadar!
Parti olarak söz veriyoruz, başbakan da olsa bir devlet görevlisi, vatandaşı tokatlama hele hele tekmelemek gibi bir terbiyesizlik yaptığı an, Avrupa’da ne yapılacaksa onu yapacağız. Görevinden el çektirilecek ve gerekirse hapse atılacak!
Hayır hayır, bir başka şeyin daha sözünü vereceğiz: eğer bir devlet görevlisi, vatandaşı tehdit ederse, görevli olduğu binanın önünde kulağından duvara çivi ile çakacağız.
Çok mu sert oldu, yoo! Hiç de değil! Tam Türk usulü! Bize en yakışanı! Eskiden sadrazamlar cuma günleri pazar yeri gezerlermiş, hakkında şikâyet bulunan esnafı, ayak parmaklarının üzerinde zor duracak şekilde, kulağından dükkânının kapısına çakarlarmış.
Partimin bir başka sözü daha olacak: bir devlet görevine gelmiş kişinin, göreve geldiği sıradaki servetine bakılacak; sonra da görevi sırası ve sonrasına. Aradaki farka sorgusuz sualsiz el konacak! Makamı kötüye kullanarak servet elde etmiştir, diyerek!
Sağcılık, solculuk gibi şeyler yapmayacak bu parti...Bu partilerden onlarca var orta yerde.
Devrim-mevrim gibi işlerle uğraşanlar, cennet gibi bir gelecek toplum modeli çizip, buraya nasıl ulaşılacağını, onun için bana düşen görevleri anlatanlar, kendi partilerinde işlerine devam etsinler!
Partimin ilkesi açık: vatandaş olma ve vatandaş olarak davranma edebinin yerleştirilmesinin acımasız takipçisi olmak!
Dedim ya... Avrupa’da ne varsa, bizde de o olacak... Sözümüz bu.
ABD’de, Almanya’da, Fransa’da veya İngiltere’de, yani her hangi bir Avrupa ülkesinde, bir başkan birisine tokat atsa, ânında ülke ayağa kalkar ve başkan görevden alınır.
Bir müşavir, tekme atmaya kalksa, bırakın görevden derhal el çektirilmeyi, derhal cezai soruşturma açılır, hapis cezası alır.
Peki, ya bizde? Başbakanı tokat atıyor, tehdit ediyor; müşaviri tekme atıyor; bırakın bir şey olmasını, hâlâ pişkin pişkin konuşuyorlar.
Parti olarak soracağız: ne oluyoruz? Bu ülkenin neyi eksik? Niye Avrupa’da olan bizde olmuyor?
Ve diyeceğiz ki: vatandaşa bu muameleyi yapana bu ülkeyi dar ettireceğiz! Anasından emdiği sütü burnundan getireceğiz!
Parti olarak soracağız: burası ne biçim ülkedir? Başka standartlar mı arayacağız bu ülkede?
Burası Türkiye; olur böyle şeyler, diyenler olacak! Bu etten ancak bu kadar köfte olur, diyenler olacak!
Hele Avrupalılar, hafif bir tebessümle bakacaklar, yüzlerinde alaycı bir ifade ile, sizin olup olacağınız bu diyecek ve bize yapılan muameleyi normal karşılayacaklar!
Aralarında, bunlar Türklerdir, onlarda ortalama sivil davranma normu aramayın; onlar böyle başbakanı tokat atan; müşaviri tekme atan bir millettir diyenler bile olacak!
Farklı bir düzeyde, aramızda da böyle düşünen çok: dinleyin, sağcısı, solcusu ile birçok kişi türlü laflarla kendimize, ülkemize başka standartları reva görmenin edebiyatını yapıyorlar.
Hâlâ halkımızın koyun gibi olduğu, cahil olduğu edebiyatını yapanlar var!
Hâlâ, “Avrupa gibi olmak için daha çok fırın ekmek yememiz lazım” cümlesini tekrar edenler var.
“Hayır”, diyecek benim parti... “Biz o ekmeği yedik, çok istiyorsanız siz yiyin.”
Kendimize, ülkemize ayrı standart uygulamak, insanla alay etmektir, diyeceğiz.
Söz verecek partim: kendimizle alay eder gibi, bu ülkeye ve insanına farklı standart getirilmesine müsaade edilmeyecektir. Avrupa’da ne olacaksa, ne oluyorsa burada da bu olacak! Bitti!
Tek şey arıyorum: başlangıç için yüzde 10. Bu ülkede benim gibi düşünen yüzde 10’un var olduğunu düşünüyorum.
Partimiz, “biz vatandaşız, vatandaş gibi davranıyoruz, vatandaşa vatandaş gibi davranmayı bilmeyene bu ülkeyi dar edeceğiz” diyecek.
Yapamam mı? Olmaz mı? Dedim ya, bu programı tuvalet kâğıdına yazacağım, çok itirazı olan, ihtiyacı için kullanır, gene de işe yarar!
Eğer yaşım 60 olmasaydı!!!