MHP’nin seçime yalnız gittiğinde Meclis’te temsil edilebilmek için yeterli gördüğü yüzde 7 barajı yetersiz kalabilir; oyu giderek o orana yaklaşıyor çünkü.
Cumhur İttifakı’nın (AK Parti ile MHP’nin) toplam oyu da Millet İttifakı’nın (CHP, İYİ Parti ve Demokrat Parti’nin) toplam oyundan daha az.
Görüntü böyle.
Her araştırmasını medyayla paylaşmadığı bilinen KONDA’nın son anketi nasıl olduysa gazetelerde yayımlandı. Araştırmada “Bu pazar günü seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz?” sorusunun cevabı da var ve tablo son zamanların iktidar açısından en vahim tablosu.
Okuyalım:
“Kamuoyu araştırma şirketi KONDA’nın Eylül ayı (son) anketinin sonuçları belli oldu.
Sonuçlara göre, Cumhur İttifakı’nın oyu yüzde 41.6’ya gerilerken, Millet İttifakı’nın oyu yüzde 2.8 artış ile yüzde 44.1 oldu.
AKP’nin ise temmuz ayında yüzde 36,1 olan oy oranı eylül ayında yüzde 32.7’ye indi. MHP’nin oy oranıysa yüzde 8.9’a düştü.
Millet İttifakı’nda CHP’nin oy oranı yüzde 25.6’dan yüzde 24,8’e inerken İYİP’in oy oranının yüzde 15.7’den yüzde 19.3’e çıktığı kaydedildi. HDP’nin oy oranıysa yüzde 11,7. Temmuz ayında HDP’nin oy oranı yüzde 11,2 olmuştu.”
İttifaklar olmasa ve yüzde 10 barajı yerinde kalsa Meclis’e yalnızca dört partinin milletvekili sokabileceği anlaşılıyor: AK Parti, CHP, İYİ Parti ve HDP…
MHP baraja takılıyor.
İktidar cephesi oylarındaki düşüş eğilimi aynı hızla devam edebilir.
Neden?
Uzun uzadıya seçmenin gözünden düşmeyi getiren yanlışlıkları yazmaya gerek görmüyorum. “Neden?” sorusuna verilebilecek her şeyi açıklamaya yeterli en kısa cevap şu: Cumhurbaşkanı hükümet sistemi yüzünden…
Sistem değişikliği sonucunu doğuran halkoylaması 2017 yılında yapıldı. Sistem değişikliği yüzde 51.41 oy oranıyla kabul edildi. Halkoylamasından önce yapılan (1 Kasım 2015) genel seçimde AK Parti yüzde 49.50 oy alabilmişti. Halkoylaması sonrasında yapılan (son) genel seçimde Cumhur İttifakı’nın (AK Parti ile MHP’nin) oyları yüzde 53.66’ydı; aynı seçimde Tayyip Erdoğan yüzde 52.59 oy oranıyla ilk turda cumhurbaşkanı seçildi.
KONDA anketine göre, bugün seçim olsa, Cumhur İttifakı ancak yüzde 41.6 oy alabilecek.
Önünde anayasa engeli bulunan Tayyip Erdoğan bir kez daha aday olabilse bile yeni sistemin şart koştuğu yüzde 50+1 oranını tutturması hayli zor.
İttifak halinde seçime gidildiğinde, KONDA verileri sandığa aynen yansıdığı takdirde, Millet İttifakı daha fazla milletvekili çıkarabilecek.
AK Parti iktidarı kaybettiği gibi, adayını cumhurbaşkanı seçtirmeyi de başaramayacak.
Bu durumun da sebebi aynı: Cumhurbaşkanı hükümet sistemi yüzünden…
Sistem değişikliği yapılmış olmasa, AK Parti 20 yıla ulaşan iktidarının getirdiği bıkkınlık yüzünden bir miktar oy kaybetse bile, yeni sistemin ek yanlışlıklara sebebiyet vermesi yüzünden başgösteren yıpranmaları yaşamayacak, muhtemelen Meclis çoğunluğunu da kaybetmeyecekti.
Ve yine muhtemelen adayını cumhurbaşkanı seçtirmeyi de başarabilecekti.
Cumhurbaşkanı hükümet sistemi ile kendi eliyle- belki 2071’lere kadar uzayabilecek- iktidarını ilk seçimde zora soktu AK Parti.
Bu durumu artık AK Parti yönetiminde bulunanlar da görebiliyor ve çareyi anayasayı az oy alsalar bile iktidarda kalabilecekleri biçimde değiştirmenin yollarını arıyorlar.
AK Parti’nin anayasa değişikliği hamlesinin altında bu düşünce yatıyor.
[Hep unutuluyor. AK Parti 2002 seçiminde yalnızca yüzde 34.42 oyla iktidara gelebilmişti. O seçimde bir tek CHP yüzde 19.42 oyla Meclis’te temsil hakkı elde edebilmiş, diğer partilerin hepsi yüzde 10 barajına takıldığı için AK Parti yüzde 34.42 oy almasına rağmen 550 üyeli Meclis’e 365 milletvekili sokabilmişti. (CHP’nin 177 milletvekili vardı. 8 de bağımsız milletvekili Meclis’e girebilmişti). Toplam oyların üçte biriyle Meclis’te üçte ikilik bir milletvekili varlığı elde edebilmişti AK Parti.]
Önceki akşam katıldığım YouTube üzerinden yayın yapan Gerçektivi programında bu gerçeği anlattığımda kaçınılmaz soruyla karşılaştım: Nasıl oldu da AK Parti iktidarının sonunu getirebilecek bir süreci kendi eliyle başlattı? Bu aklı AK Partililere kim verdi?
MHP ya da daha açık ifadeyle Devlet Bahçeli verdi bu aklı.
Bir ara sıklıkla başkanlık sistemine geçme arzusunu dışa vurmuş olsa da, başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere AK Parti sözcüleri, sonunda arzularını gerçekleştirmenin sayısal imkansızlığını görüp konuyu soğutma yoluna gitmişlerdi.
Nereden gerektiyse, öyle bir ortamda, MHP lideri Devlet Bahçeli, başkanlık sistemine geçilmeyi sağlayacak şekilde anayasayı değiştirmek için AK Parti’ye destek vereceğini açıkladı. Halkoylamasına MHP’nin desteğiyle gidildi ve sonuç alındı.
O sırada başlayan iki parti arasındaki yakınlaşma yeni sistemin en temel şartı olan ‘yüzde 50+1’ oranına ulaşabilmek için ittifak oluşturmayı da getirdi.
Cumhur İttifakı öyle doğdu.
İttifakın ancak bir seçimlik hayrını görebildi iki parti.
Birlikte vücut verdikleri yeni sistem yüzünden, AK Parti ve MHP, kamuoyu yoklamalarına göre, bir sonraki seçimde iktidarı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.
Muhalefet iktidarın gündeme getirdiği anayasa değişikliğine karşı çıktığı takdirde, ittifakın sandalye sayısı yeterli olmadığı için o girişiminde de sonuca ulaşamayacak AK Parti. Zorlarsa halkoylamasına gidilmesi gerekecek.
Halkoylamasından nasıl bir sonuç çıkar dersiniz?
Yoksa yol yakınken AK Parti de muhalefetin arkasına takılıp henüz iktidar elindeyken ‘güçlendirilmiş parlamenter sisteme’ dönüşün yolunu açmayı mı yeğler?
[Partisi içerisinde de bu yönde görüşler olduğu, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu ihtimali kendiliğinden gündeme taşıyıp kesin ifadelerle karşı çıkmasından anlaşılıyor.]
Önümüzdeki günler, haftalar ve aylar sürprizlere çok açık.