Financial Times: Kameralar felaket bölgesinden ayrılınca ne olacak?

Financial Times büyük bir deprem görmüş ülkelerde yaşanan değişimi ele aldı. Haiti ve Nikaragua gibi ülkelerde deprem paraları heba edildi, Japonya bölgesel iyileşmeyi yönetemedi. Deprem gibi felaketlerin uzun vadeli siyasi sonuçları var
25.02.2023, Cts - 15:09
Financial Times: Kameralar felaket bölgesinden ayrılınca ne olacak?
Haberi Paylaş

Türkiye ve Suriye’de on binlerce kişinin ölümüne, büyük yıkıma ve sefalete yol açan deprem yaklaşık 75 saniye sürdü. Ekonomik, toplumsal ve siyasi yankıları ise yıllarca devam edecek.

Haiti, Japonya, hatta yine Türkiye gibi farklı ülkelerdeki geçmiş tecrübeler bize şunu gösteriyor: Ancak kameralar bölgeden ayrılıp dikkatler başka yöne çevrilince yeniden inşa süreci gerçekten başlıyor ve doğal afetin uzun vadeli maliyeti ortaya çıkıyor.

Haiti’nin başkenti Port-au-Prince’teki Quisqueya Üniversitesi’nin rektörü Jacky Lumarque ABD’nin resmi verilerine göre 300 bin kişinin öldüğü ve daha fazla sayıda insanın evsiz kaldığı 2010 tarihli Haiti depreminden sonra ülke halkının toparlanamadığını söylüyor.

Haiti hala toparlanamadı

“İyi yoldaydık ama deprem her şeyi bozdu” diyor. Bugün asayiş çökmüş durumda ve başkent Port-au-Prince’in büyük bölümü silahlı çetelerin elinde.

Uzmanlar kısa ama şiddetli deprem, kasırga ve tsunamiler ile bu olayların siyasi ve ekonomik sonuçlarını birbirinden ayırmanın zor olduğu görüşünde. Doğal afetler bölgeleri öngörülemeyen şekillerde etkiledi ancak sonuçları kamu maliyesini sıkıştırabiliyor, kalkınma önceliklerini değiştirebiliyor, hatta hükümetleri devirebiliyor.

Nikaragua’da paralar çalındı

Nikaragua’da diktatör Anastasio Somoza’nın 1972’de başkent Managua’da yaşanan yıkıcı deprem karşısındaki beceriksizliği ve hükümetin yardım parasını çaldığı iddiaları 1979 yılında rejimin çökmesinin ve Sandinista lideri Daniel Ortega’nın iktidara gelmesinin ana sebeplerinden biri oldu.
Türkiye’nin İzmit merkezli 1999 depremine verdiği zayıf reaksiyon 2002’de Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’nin zaferine giden yolu açmış olabilir. Bu yıl ülkede yine seçim var. Hükümetin depreme hazırlıksız görünmesi ve inşaat yönetmeliklerinin gereğince uygulanmaması şimdi de Erdoğan’ın siyasi çöküşünü beraberinde getirebilir.

‘’Erdoğan yönetimi son 20 yıldaki inşaat patlaması boyunca imar aflarıyla kalitesiz binaların yapımına imkan verdi. Hükümetin depreme hazırlıksızlığı ve inşaat yönetmeliklerinin gereğince uygulanmaması cumhurbaşkanının siyasi çöküşünü getirebilir’’

Dönemin Dünya Bankası Türkiye direktörü anlatıyor

17 binden fazla kişinin ölümüne yol açan 1999 depremi olduğunda Ajay Chhibber Dünya Bankası Türkiye direktörüydü. “Hiç böyle bir şey görmemiştim. Binaların yassı kadayıf gibi dümdüz olduğunu, deniz üssündeki büyük denizaltıların tepelere savrulduğunu hatırlıyorum” diyor.

Chhibber’e göre ilk sorunlardan biri uluslararası yardımın yönetilmesiydi. “Palto, ayakkabı, gıda gibi birçok yardım vardı ama birçoğu ziyan edildi. Böyle şeyleri doğru şekilde teslim almak ve organize etmek için ciddi çalışma çaba gerekiyordu.”

Yardım görevlileri ikinci el dükkanlarında artış gözlemlemişti; insanlar para için ellerindekini satıyordu. Erkekler İstanbul’da iş bulmak için ailelerinden ayrılıyordu. Dünya Bankası yerel ekonominin ve halkın korunması için insanların fiziksel mallardan ziyade paraya ihtiyacı olduğunu görünce bir nakit havale sistemini uygulamaya koymuştu.

“Binalar standarda uygun değildi”

İlk kriz yatıştıktan sonra Türkiye’deki yardım çalışmaları birkaç aşamada ilerledi. Dünya Bankası yeniden inşa için 3 ila 4 milyar dolar topladı. Yolsuzluk ihtimalini önlemek adına paranın başbakanlığa bağlı yeni bir bakanlık aracılığıyla harcanması için ısrarcı oldu.

Depremde bazı binalar ayakta kalırken bazıları çökmüştü. Türkiye’de son 20 yıldaki inşaat patlaması boyunca yinelenen bir uygulama haline gelen imar afları kalitesiz binaların inşasına imkan vermişti.

Milyarlarca dolar yağdı sandılar

Dünya Bankası deprem sigortası sisteminin uygulamaya geçmesine yardımcı olmuştu. Chhibber de İzmit’te daha katı inşaat standartlarının yürürlüğe konmasında pay sahibiydi. Ancak bu ayki depremin olduğu güney bölgelerinde aynı standartlar yoktu. Chhibber 1999 depreminden sonraki iki yıl içinde altyapı ve konutların büyük bölümünün yeniden inşa edildiğini hatırlatıyor.

Haiti’de ise durum farklı. Rektör Lumarque uluslararası toplum tarafından yeniden inşa için sağlanan paranın ciddi kısmının heba edildiğini, çalındığını veya sıradan Haitililere faydası olmayan işlere harcandığını söylüyor. Halk 2021’de bir ciddi deprem daha yaşadı. Lumarque “Haitililere gökten milyarlarca dolar yağmış gibi bir yanılsama var. Ama o paranın çok azı gerçekten işe yaradı” diyor.

“Haiti parayı nasıl alacağını ve harcayacağını bilen ama halka öncelik vermeyen STK’larla doluydu.” Yardım kuruluşları gıda, giyecek ve inşaat malzemeleri gibi yerel kaynaklardan temin edilebilecek ürünleri ithal edince yerel işletmelerin zarar gördüğünü söylüyor.

Lumarque Türkiye’dekinin aksine insanları geçici iskandan kalıcı konutlara taşıma yönündeki uluslararası çabanın başarısız olduğunu anlatıyor. Arazi ihtilafları, yolsuzluk ve yeni evlerin insanların çalışabileceği yerlerden uzak bölgelere yapılması durumu daha da kötüleştirdi.

“İnşa sürecini mağdurlar kontrol etsin”

Dünya Bankası 2001 Batı Hindistan’daki Gucarat depreminin sonrasına vurgu yaptı. O zaman para konutların yerel malzemelerle yeniden inşası için Gucarat sakinlerine aktarılmıştı. “Sürecin kontrolü konut sahiplerine verildiğinde konutlar ailelerin ihtiyaçlarına daha uyumlu oluyor” denmişti. Lumarque’a göre bir devletin başarısını gösteren şey yeniden inşa sürecini yönetme kabiliyeti. “Devlet yozlaşmışsa uluslararası iş birliğine yön verme becerisi de kalmıyor.”

Türkiye’nin müzakere becerisi var

Rektör “Türkiye’de uluslararası kuruluşlarla müzakere becerisi yüksek olan güçlü bir hükümet var” diyor. Ama iç savaşın sürdüğü Suriye için kaygılı. Bilhassa depremin etkilediği kuzeybatı bölgesinin isyancıların elinde olduğu düşünülünce Suriye’nin uluslararası yeniden inşa çalışmalarını koordine edemeyebileceğini düşünüyor.

Japonya parayı yola, inşaata harcadı

Japonya’nın kuzeyinde 2011’deki depremden en çok etkilenen bölge olan Tohoku’daki binalar en titiz şartnamelere göre inşa edilmiş, deniz tabanı merkezli ve 9’u aşan büyüklükteki deprem kente neredeyse hiç zarar vermemişti. Ama birçok kıyı kasabası deprem sonrası oluşan tsunami yüzünden yıkıldı. Tsunami sahil koruma yapılarını aştı ve Fukuşima nükleer felaketine yol açtı.

Sonraki on yılda Japon hükümeti hasarı onarmak ve koruma yapılarını güçlendirmek için yaklaşık 300 milyar dolar harcadı.

Ancak Tokyo Temple Üniversitesi Profesörü Jeff Kingston “parıltılı yeni yol ve binalara” harcanan muazzam paraya karşın yerel halkın toparlanamadığını ve afetten etkilenen birçok gencin bölgeden ayrıldığını söylüyor.

“Zaten gerilemekte olan bölgede toparlanma da homojen olmadı. Dışarıdan bakınca pırıl pırıl bir ilerleme görüntüsü vardı ama yerel halk dağılmıştı.”

Deprem vergisi nereye gitti?

Uzmanlara göre yeniden inşa sürecindeki en büyük güçlük uzun süreli ihmalin ardından gelen kısa vadeli acil durum müdahalesi döngüsünü kırarak bir sonraki felakete hazırlanmaktı.

Türkiye 1999’dan sonra toparlanmak için milyarlarca dolar vergi aldı, bunun bir kısmı deprem hazırlığına harcanacaktı. Hükümetin buldozer gibi temel ekipmanlardan bile yoksun göründüğünü aktaran Chhibber “Büyük sorularından biri bu paranın akıbeti. Para nereye gitti?” diye soruyor.

Save the Children İngiltere Şubesi eski Başkanı Kevin Watkins “Kriz yönetiminden önleme tedbirlerine geçmemiz, acil durum için sağlanan kısa vadeli bağışlardan uzun vadeli toparlanma maliyesine geçmemiz gerekiyor” diyor.

Haiti depreminden sonra yayınlanan Dünya Bankası raporu iki doğal afet arasında geçen uzun süre sebebiyle çoğu zaman önceliklerin saptığını söylüyor: “Acil durumun hatırası silinmeye başlayınca siyasetçilerin felakete yoğunlaşması zorlaşıyor.”

David Pilling / Financial Times

Nerina Azad
Bu haber toplam: 4993 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:18:33:25