Gazete Duvar\'dan Can Bursalı\'nın sorularını yanıtlayan Ensarioğlu, Çözüm Süreci’nin tekrar başlaması halinde ise PKK’nın sadece şiddet konusunda muhatap alınabileceğini söyledi.
\'Bölgede meseleyi kavrayabilecek aktörlerle yol yürümedik\'
Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, seçimin ikinci turundan önce, HÜDA PAR’ın AK Parti listesinde TBMM’ye girmesiyle ilgili “Çok güçlü bir sosyolojik adımdır, büyük bir devlet aklıdır” ifadelerini kullandı. AK Parti’nin HDA PAR adımı bölgede size ne ifade ediyor? Bu adımın muhafazakar Kürtleri HDP’den uzaklaştırmak için atıldığı görülüyor. Sizce bu adımın karşılığı olacak mı?
Ensarioğlu açıklamasını şöyle sürdürdü:
\"Muhafazakâr kitlenin ana damarı tabii ki AK Parti’dir. Biz bölgede hem demokratik anlamda hem de ekonomik anlamda büyük reformlar yaptık. Doğu ve Güneydoğu’ya büyük hizmetler yapıldı. Kürt dili ve kimliği önündeki engellerin kaldırılması, demokratikleşme, faili meçhul cinayetlerin bitirilmesi, işkencenin sistematik olarak kaldırılması ve birçok meselede çok önemli işler yapıldı. Ama bazen bölgenin psikolojisini ve algısını doğru yönetemediğimiz dönemler olabiliyor. Türkiye’de birtakım akımlar sizi birtakım şeylere itebiliyor. O dönemlerde belki bölgenin algı ve psikolojisini yönetmede birtakım eksikliklerimiz olmuş olabilir. Yaptıklarımıza bakılırsa, almamız gereken oy bu değil. HDP’nin alması gereken oy da bu değil. Demek ki burada oy alamadığımız zaman milleti suçlama yerine dönüp kendimize bakacağız, demek ki eksik bırakmışız, algıyı iyi yönetememişiz, psikolojiyi iyi yönetememişiz. Bölgede belki tam bu meseleyi kavrayabilecek veya dönüştürebilecek aktörler ile yol yürümemişiz.\"
Bundan sonrası için daha iddialısınız. Potansiyelinizi nerede görüyorsunuz? Sorusuna Ensarioğlu; \"Daha iddialıyız. AK Parti kurulduğundan bugüne kadar her ne kadar bölgede bazı yerlerde yüzde 60-70 oy almış olsa bile Doğu ve Güneydoğu toplamında HDP’den daha güçlüdür. Türkiye’nin batısındaki Kürtleri de hesaba katarsak, Kürtlerin 3’te 2 oyunu almış bir partiyiz. HDP ise 3’te 1’ini alabilmiştir. Bölgedeki sembolik yerlerde algıyı daha iyi yönetirsek alacağımız oy çok farklı olacaktır.\" dedi.
Kendinizi Türkiye milliyetçisi olarak mı tanımlıyorsunuz? Sorusuna Ensarioğlu şu cevabı verdi:
\"Ben liberal, muhafazakâr demokrat olarak tanımlıyorum. Şimdi milliyetçilik farklı algılanabilir. Ben bir Kürdüm, demokratım, muhafazakârım, liberal bir insanım. Türkiye milliyetçiliği dersek yanlış anlaşılır. Türk milliyetçisi gibi anlaşılır. Benim millet kavramım ümmettir, insandır. Ben buna bakarım. Ben bu sınırlar içinde yaşayan herkese eşit gözle bakarım. Kim olursa olsun, mezhebine, dinine, ırkına bakmam. Ben bu ülkede bağımsız, demokratik, eşit yurttaşlık temelinde bir demokrasinin hakim olmasını isterim. Kürdün de Alevi’nin de, herkesin… Daha büyük, daha güçlü, daha bağımsız bir Türkiye isterim. Kimisi buna Türkiye milliyetçiliği de diyebilir, başka bir şey de diyebilir.\"
\'Eşit yurttaşlık temelinde yeni bir anayasa\'
Eşit yurttaşlık ve yeni bir anayasaya ilişkin Ak Partili Ensarioğlu şu değerlendirmeyi yapıyor:
\"Sivil, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasadan bahsediyoruz. Burada herkesin kendini içinde görebileceği kendi haklarının teminat altına alındığını hissedebileceği bir anayasadan bahsediyoruz. Burada evrensel değerler evrensel normlar, evrensel demokratik değerler her ne ise bu anayasada olmalı. Anayasa her şeyi tek tek tarif etmek zorunda da değil. Genel anlamda bu kadar çok madde yazmanıza gerek yok. Temel hakları garanti altına alan, özgürlükçü, eşitlikçi bir anayasayı Türkiye çoktan hak ediyor.\"
Ana dilde eğitim hakkı ve talebi konusunda net bir yanıtınız olmadı…
\"Yanıtımda evrensel normlar dedim. Evrensel normlar neyi kapsıyorsa hepsi yeni anayasada olmalı.
Anayasa konusu her gündeme geldiğinde ilk 4 madde vurgusu yapılıyor. HÜDA PAR’ın en yetkili ağızları da bu ilk 4 maddenin tartışmaya açılmasına yönelik ifadeler kullandılar. Siz ne düşünüyorsunuz?
Şu anda HÜDA PAR’lılar ayrıldı, kendi partilerine geçti. Onların bir parti programı var. HÜDA PAR ayrı bir partidir, AK Parti ayrı bir partidir.\"
\'Kabinede 3,5 Kürt var\'
Kürt bakanların ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın da olduğu yeni kabineye yönelik değerlendirmesinde Ensarioğlu şunları kaydetti:
\"Kabine son yılların en güçlü kabinesi. Kabinede 3,5 Kürt var diyebiliriz. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Bey, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Bey ve Sağlık Bakanı Fahrettin Bey Kürt’tür. Hakan Fidan’ın da Kürt olduğunu söyleyenler var. Ama yani Kürt olup olmamak önemli değil. Kabinede bölgesel dağılım ve liyakat çok önemli. Bu kabine, liyakat anlamında ve bölgesel dağılım anlamında herkesi tatmin eden bir kabinedir. AK Parti’nin bu güne kadarki en güçlü kabinelerinden biridir. Sadece kabine de değil. Meclis grubu da meclis komisyon başkanları da umut veriyor. Bu kabineyi bize oy vermeyenler de olumlu buluyor.\"
\'Kürt sorunu yüzde 95 çözüldü\'
Röportajın devamında Ensarioğlu Kürt sorununa ilişkin; \"Ben parlamentoda olmaya çok heves etmiş biri değilim. Parlamento olmadan da siyasetin içindeyim. Duyarlılıkları olan bir insanım ve sorumluluk hissediyorum. Bu dönemde de katkım olacağına inanıyorum.\"
Olası bir Çözüm Süreci içindeki katkısına ilişkin Ensarioğlu; \"Çözüm Süreci çok klişe bir laf oldu artık. Çözüm Süreci bitti, bittiği yerden başlamaz.\" ifadelerini kullandı.
Sürecin muhatabı kim olur? PKK sürece dahil edilir mi? Sorusuna Ensarioğlu; \"Öyle şey olur mu? Zaten yanlışlarımızdan biri de oydu. PKK şiddetin muhatabıdır. Ama Kürt sorununun veya demokratikleşmenin muhatabı bu ülkede yaşayan herkestir. Kürt sorunu yüzde 95 çözülmüştür\" cevabını verdi.
\'PKK ile belki sadece şiddeti konuşmamız gerekir\'
Ensarioğlu konuşmasını şöyle sürdürüyor:
\"Bu benim vicdani kanaatimdir. Ben bu konulara kafa yormuş, içinden gelen biriyim. Biz, farklı düşünen farklı siyasi partilerde veya ideolojilerde yer almış Kürtlerin, yıllarca birlikte yaptığı bütün çalıştaylarda, konferanslarda, sohbetlerimizde dile getirdiğimiz, ortaklaştığımız taleplerin yüzde 95’i gerçeklemiştir. Bugün bazı siyasi partilerin ve farklı ideolojik görüşlerin talepleri olabilir. Onlar ideolojik taleplerdir, bütün Kürtlerin ortaklaştığı talepler değildir.
Şiddetin muhatabı PKK’dır. Kürt sorununun muhatabı herkestir. Çözüm Süreci’nde belki sadece şiddeti PKK ile konuşmanız gereklidir. Farklı çözümleri tüm kesimlerle konuşmanız gerekir. Bunu da Akil Adamlar toplantılarıyla kısmen yaptık. Çözüm yöntemleri konusunda dünyadaki örneklerine bakarak yol aldık. Fakat benzer dünya örneklerinin hiçbirindeki örgüt PKK’ya benzemiyor. Biz bunu atladık.\"
Fark neydi?
\"PKK, IRA’ya, ETA’ya benzemez. Mesela İspanya’da, İrlanda’da bu işin siyasetini yapanlar silahlı örgüte yön verebiliyordu. Türkiye’de bu siyaseti yapanlar, PKK’nin vesayeti altındadır. Buradaki siyasetçiler, örgüt üzerinde belirleyici olamazlar. Ama diğer dünya örneklerinde siyaset yapanların örgüt üzerinde belirleyici rolleri vardır. Burada örgütün yüzde 100 hâkimiyeti vardır. Siyaset alanını, kiminle neyi ne kadar yapacağını, adaylarını belirleyen örgütün kendisidir.\"
\'Demirtaş Kandille doğru orantılı ilerliyordu, Öcalan\'la değil\'
\"Selahattin Demirtaş’ın bazı söylemleri PKK ve HDP’yle ayrışıyordu…
Buna katılmıyorum. Demirtaş geçmişte Kandil ile doğru orantılı ilerliyordu. Abdullah Öcalan’la değil.
Öcalan ile Kandil arasında bir fark var olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Var elbette. Bu fark Çözüm Süreci’nde çok bariz bir şekilde ortaya çıktı. Öcalan daha samimiydi.
Çözüm Süreci’ni bitiren kimdi, Kandil’deki örgüt yöneticileri miydi?
Kandil’in ve Selahattin Demirtaş’ın sürecin bitmesinde günahı var. Kandil’e isteyerek veya istemeyerek boyun eğdi. Öcalan’ı ve Çözüm Süreci’ni boşa çıkarmada irade ortaya koyamadı.
\'Öcalan \'seni başkan yaptırmayacağız\'ı desteklemiyordu\'
”Seni başkan yaptırmayacağız” lafının arkasında sadece Kandil yoktu. Bu laf Batı’nın da lafıydı.
Abdullah Öcalan bu sözü desteklemiyor muydu?
Desteklemiyordu. Ama sonuçta millet iradesi hakim oldu.
Samimiyetine inandığınızı söylediğiniz Abdullah Öcalan’ın olası bir süreçte, yeniden muhatap yapılmalı mı?
Demokratikleşecekseniz Kürt sorununu çözecekseniz hiç kimseyi muhatap almak zorunda değilsiniz. Başarabiliyorsanız, dünyadaki demokratik, evrensel normlar çerçevesinde eşit yurttaşlık temelinde Türkiye’de demokrasiyi tesis edebiliyorsanız sizin muhataba ihtiyacınız yok. Ama hani şiddetin muhatabı örgüttür. Örgüt ile -diyalog kurulur mu kurulmaz mı onu devletin ihtiyacı belirler.\"
Ensariolu konuşmasını şöyle sonlandırdı: \"İnşallah. Yeni anayasa en önemli şeydir. 1921 anayasası, demokratik ve sivil bir anayasaydı. O da zaten kısa sürdü. Türkiye’ye yakışır, kalıcı bir anayasa yapmamız gerekiyor.\"
Röportajın tamamını okumak için tıklayın...