Gazeteci Koru: Yeni oluşum konusunda ne biliyorsanız unutun…

Şu sıralarda gazetelerde çıkan, oradan TV ekranlarına taşınan, aynı gün çok sayıda internet haber sitesi tarafından çoğaltılarak inandırıcılık kazandırılan ‘yeni oluşum’ haberleri artık herkese gına getirmiş olmalı. [Sıralamayı gazeteler ile başlattım, ama ilk başlatıcı doğrudan bir internet sitesi veya sosyal medya mesajı ile doğrudan bir trol bile olabilir. Gerçek değişmiyor.]
31.08.2019, Cts - 06:00
Gazeteci Koru: Yeni oluşum konusunda ne biliyorsanız unutun…
Haberi Paylaş

Gazeteci Fehmi Koru, kişisel blogunda kalame aldığı yazıda, Ali Babacan'ın kurmayı planladığı yeni oluşum hakkında bilinmeyenleri yazdı. Koru'nun yazısı şu şekilde;

Değişmeyen gerçek, okuduğunuz haberlerin doğru olmadığını bilmem.

Hayır, ‘içeriden bilgilere’ sahip olduğumdan değil, bir parti kurmak üzere yola çıkanların –Ahmet Davutoğlu henüz AK Partili ve öyle de kalabilir- daha en başta kendilerine koydukları sınırlamalardan haberdar olmam ve o sınırlamalardan saptıkları konusunda kendilerinden herhangi bir yanlış işaret gelmemesi…

Sınırlamayı sizler de biliyorsunuz: Kadro hareketi olacak. Kadroda yer alanlarda iki özellik aranacak: Dürüstlük ve liyakat. Bunun için toplumda bu özelliğe sahip olduğuna inanılan her eğilimden kişilerle görüşmeler devam ediyor. Henüz kimseye “Gel” çağrısı yapılmadı, bu sebeple de “Gelmiyorum” cevabından hayli uzağız.

Medyada yer alan haberler ise bunun tam tersi.

Demirel olsa, bu tabloya bakıp “Doğmamış çocuğa don biçiyorlar” derdi.

Ölçülere benim de mütevazı bir katkım olsun

Oluşumu başlatanların henüz altını çizmedikleri bir yöne de dikkat çekmek isterim: İlk elden bilgiye değil tamamen gözleme dayanarak, “Yola böyle ilkeli çıkanlar, herhalde bunu yapmazlar” akıl yürütmesiyle vardığım bir başka özelliği daha var bu arayışın: Kuracakları parti “Biz bir zamanlar AK Parti’de ne kadar şendik” şarkısını dillere düşürecek cinsten olamaz. AK Parti 2000’li yılların özelliklerine uygun bir çıkıştı ve bugün geldiği nokta şaşırtıcı olsa bile 2000’leri bütünüyle (2023, 2053 ve 2071 projeleriyle) yeni bir biçime sokma gayretidir.

Dünya ise bugün çok farklı bir yöne doğru gidiyor. Global alanda da onu 20. yüzyılın başından sonuna verilen mücadelelerle bazı temel değerlere kavuşturan kadrolar, bulundukları ülkelerde sistemi bildikleri sınırlamalar dışında çıkarmak istemiyor. Oysa her ülkede -bu arada Türkiye’de de- çağı başka türlü algılayıp değişimi zorlayan bir akım var.

Avrupa ülkelerinde -ABD de buna dahil- iktidarların çoğu siyasi anlamda ‘gerici’, her yeni gelenle bunların sayısı daha da artıyor; ancak artık ayak oyunları, gizli gizli oy çalmalar, algı operasyonları ile olabiliyor bu ve eğitilmiş kitleler buna şiddetli birer siyasi çıkışa hazırlandıkları mesajını güçlü biçimde veriyorlar.

Yeni parti kurulacaksa bu çizgiyi temsilen ortaya çıksa iyi olur; aksi halde var olanlar gibi bir partiye daha ihtiyaç olduğunu sanmıyorum.

Kendisinin ağzından çıkan birkaç cümleden hareketle, oluşturmak için gayret ettiği yeni partinin daha baştan hata ettiğini yazınca Ahmet Davutoğlu adına alınanlar oldu. Olsun, aldırmam da; ancak yazılarımı daha dikkatle okumalarını tavsiye ederim.

“İşkembe-i kübra edebiyatı”

Ali Babacan ve arkadaşları henüz yolun başında oldukları, kimselerle kadro pazarlığı yapmadıkları halde medyaya yayılan haberler nereden kaynaklanıyor?

Rahmetli Peyami Safa olsaydı, bu soruma, “İşkembe-i kübradan” cevabını verirdi. Bugün biz kestirmeden “Atıyorlar” diyoruz. Çok şey biliyormuş görüntüsüne bürünerek yazılan çoğu yazıya yazanın en yakını bile gülüyorsa şaşırmam. ‘Atmasyon’ haberi ilk eşler ve çocuklar fark eder.

Bazısı ‘içeriden’ görüntüsü veren veya öyle olmasını diledikleri birileriyle birlikte kotarıyor olabilir haberleri. Hatta zor duruma düşürecek bir habere oluşumun içerisinde bulunuyor görüntüsü veren -veya yazarın o görüntüyü verdiği- karşı tarafa yakın biri de kaynaklık ediyor olabilir.

Kendi tarafına yöneltilen gizli eleştirel oklar etrafı gaza getirmek için işe yarar siyasette çoğu kez.

Her şey mümkün, bir şey müstesna: Gerçeğin yerini hiçbir şey tutamaz.

Üniversiteler zaman zaman dönemleri ele alan doktora tezleri hazırlatır, o sayede belli yıllar arasında neler yaşandığını -siyasilerin birbirlerine zaten var olmayan defterler fırlatması yerine- bir akademisyenin dengeli dilinden okumak mümkün olur; çoğu kez o tezler kitaplaşır da.

İleride bu dönemi yazacaklar trollük görevini doğaçlama üstlenmiş kalemlerin varlığını da fark edeceklerdir.

Fark ederler umarım.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 12110 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:12:06:51