Halkların Demokratik Partisi (HDP), infaz düzenlemesinde değişiklik öngören ve Meclis Adalet Komisyonu’nda kabul edilen 70 maddelik “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne muhalefet şerhi düştü.
HDP'den yapılan açıklamada, kanun teklifinde yer alan düzenlemelerin evrensel hukuk normları ve demokratik kriterlere uzak olduğu belirtildi.
TMK’ye Eleştiri
Terörle Mücadele Yasası ile öncesinde Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nlarında yapılan değişiklikler “özgürlüklerin daha da daraltıldığına” vurgu yapılan şerhte, şu ifadelere yer verildi:
“Cezaevleri sadece düşüncesini ifade eden, sosyal medyada asgari muhalif bir söylemi dile getiren gazeteci, siyasetçi, akademisyen, avukat, öğrencilerle doludur. Sebebi ise Terörle Mücadele Kanunu adlı yasa başta olmak üzere, anti demokratik ceza yasalarıdır. Cezaevlerinde yüzlerce hasta tutsak, cezaevlerinin sağlık ve tedavi açısından tehlike arz eden koşullarında adeta ölümü beklemektedirler.”
Türkiye’de de pandemi nedeniyle alınan sıkı önlemlere dikkat çekilen şerhte, 65 yaş üstü ile 20 yaş altı için alınan sokağa çıkma yasağı kararı nedeniyle 65 yaş üstü milletvekillerinin genel kurul çalışmalarına katılıp katılmayacağının kesin olmadığına dikkat çekildi.
“Anayasa Ve İçtüzük Hükümlerine Aykırı”
Şerhte, şunlar kaydedildi:
“Salgın hastalık nedeniyle partilerden katılım son derece sınırlı sayıda olmaktadır. Oy kullanamayacak olan milletvekillerinin varlığı yeterli sayı ile temsil edilemeyen bir parlamento anlamına gelmektedir ve bu halde bir yasanın görüşülmesi Anayasa ve İçtüzük hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir. Bu hususun değerlendirilmemiş olması bu yasa teklifini baştan eksik kılmaktadır. Bu şartlar altında gerçekleşen komisyon görüşmelerinin yasal olmadığını altını çizerek Anayasaya aykırılık iddiamızı tekrarla bu kanun tekline katılmamızın mümkün olmadığını ifade ediyoruz.”
Cezaevlerinde yüzlerce ağır hasta mahpusun bulunduğuna vrgu yapılan şerhte, “Bağışıklık sistemleri olası Covid-19 virüsünü tolere edecek durumda değildir. Keza cezaevlerindeki hijyen koşullarının yetersizliği, koğuşların kalabalıklığı, beslenme imkanlarının sınırlı oluşu mevcut salgın hastalık bakımından cezaevinde kalanlar açısından tehlike oluşturmaktadır. İvedi bir çözüm üretilmez ise telafi edilemeyecek zararların meydana gelmesi an meselesidir” denildi.
Mevcut salgının yayılma algoritması ve etkisi nazara alındığında cezaevinde kalanlar kadar aileleri de derin bir endişe içerisindedir. Acilen bir önlem alınmaz ve tahliyeler sağlanmazsa toplumda umulmadık yeni yaralar açılacak ve cezaevindeki mahpuslar, kaldırıldığı düşünülen idam cezasının birer öznesi olacaklardır.
Şerhte, düzenlemenin eşitlik ilkesine aykırı olduğuna işaret edilerek, şunlar kaydedildi:
“Esas olan devletin yaşatma ödevidir. Mahpuslar cezaevlerinde devletin birincil sorumluluk alanı içerisindedir. Dolayısıyla iktidarın cezaevinde kalanlar için bilinçli bir politika yürüttüğünü ifade etmek yanlış olmayacaktır. Ceza kanunlarında değişiklik öngören geniş kapsamlı bir kanunun yapılması yerine hükümlü ve tutukluların adli kontrol, denetimli serbestlik ve benzeri seçenek yaptırımlarla derhal salıverilmesi sağlanmalı; kalıcı düzenlemelerin yapılması için uygun koşullar beklenerek ortak mutabakat oluşturulmalıdır. Bu aşamada, söz konusu kanun teklifinin, yaşam hakkı bağlamında sadece bir kesimin korunduğu, bir başka kesimin ise yaşam hakkının açıkça ihlal edildiğinin bir ifadesi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.”
Ayrıca, teklifin “özel af” niteliği taşıdığı, yasa tasarısında tutuklu ve hükümlülerin ayrımının net bir şekilde yapılmadığı, tasarının daha ziyade hükümlülere dair bir düzenleme olduğu da belirtilen şerhte, indirim görülen suç tipleri içerisinde eşitsizlik olduğuna şerhte dikkat çekildi.
“Her Muhalif Cezaevine Gönderiliyor,
HDP şerhinde, teklifle beraber koşullu salıverilme düzenlemesinin muhalif söylemde bulunan herkesi bir şekilde cezaevine sokacağı da ileri sürüldü.
“Mevcut infaz sisteminde 18 ay veya altı hapis cezası alan bir kişi pratikte hapis yatmazken bu kanun teklifinin yasalaşması halinde cezaevine girecek olanların kapsamı genişletilmektedir” ifadeleri kullanıldı.
Çocuk Yaşta Evliliğin Önü Açılıyor”
Koşullu salıverilmenin mevcut yasada oldukça uzun olan infaz süreleri tutukluların umut etme hakkını gasp ettiğine değinilen şerhte, ilgili düzenlemenin kapsamlı bir yenilemeyi gerektirdiği kaydedildi.
Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda yapılan indirimle çocuk yaşta evliliklerin önünün açılmasının amaçlandığına dikkat çekilen şerhte, “Cinsel dokunulmazlık kapsamında suç işleyenlerin cezalarında yapılacak olan indirim ve denetimli serbestlik kapsamında cezaevinden çıkışları, açık cezaevine ayrılma hususunda sahip olacakları kolaylık ve Covid-19 nedeniyle cezaevlerinden tahliyelerine imkan sağlayan bu düzenleme son derece tehlikelidir” ifadelerine yer verildi.
Anayasa’nın 10’uncu Maddesinde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir,” denildi.
Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) sonra CHP de infaz düzenlemesine şerh düştü.
CHP, infaz düzenlemesinde değişiklik öngören ve Meclis Adalet Komisyonu’nda kabul edilen 70 maddelik “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne muhalefet şerhi düştü.
CHP, infaz düzenlemesinin af kapsamında olduğunu belirterek, şerh düştü. CHP, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamındaki bütün suçların kapsam dışında bırakılmasının Anayasa'ya aykırı olduğunu, indirim ve affın öncelikle siyasal suçlara tanınması gerektiğinin altını çizdi.
CHP, düzenlemenin hukuki açıdan tartışmalı istisnalar konularak çok sayıda hükümlünün tahliyesini planladığını ve af niteliği taşıdığı görüşünü paylaştı. Düzenlemenin Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu vurgulanan şerhte, “Cezaevlerinin doluluğunu gerekçe göstererek yola çıkılan ve ‘eşitlik ilkesi’ni yok edercesine gerçekleştirilecek bir düzenlemenin, hukuki açıdan sorunlu olmasının yanı sıra toplumsal açıdan da ciddi sorunlar doğuracağı kesindir” ifadelerine yer verildi.
Cezaevi koşullarının iyileştirilmesi ve suç oranındaki artışların önüne geçilmesi gibi beklentilerin toplumda yaygın olduğuna dikkat çekilen şerhte, koronavirüs salgını nedeniyle cezaevlerine ilişkin kaygının daha arttığı belirtildi.
Aftan ziyade sistemsel işleyişteki temel sorunların çözümüne odaklanılması gerektiği vurgulanan şerhte, “Bu dönemlerde af düzenlemelerine bir çözüm olarak sarılar ancak affın, vücuda verilmiş bir kortizon olduğu unutulmamalıdır. Nasıl ki tedavisi amaçlanan hastalığa ilişkin sonuçlar doğurması beklenirse, yan etkiler de ortaya çıkmaktadır” denildi.
“Öncelik Siyasal Suçlara Tanınmalı”
Yargının bağımsız ve tarafsız olmadığı, yargıya güvenin yüzde 20’nin altında olduğuna işaret edilen şerhte, talimatla tutuklamaların yapıldığı görüşü yer aldı.
Muhalif gazetecilerin ve sosyal medyada siyasi eleştiri sunanların tutuklandığına dikkat çekilen şerhte, teklifin birçok yönden Anayasa’ya aykırı olduğu kaydedildi. Şerhte, bu aykırılıkların başında TMK kapsamındaki bütün suçların kapsam dışı bırakılması ve tutuklu ve hükümlüler arasında kesin bir ayrım yapılması olduğu ifade edildi.
Şerhte, “Mahpuslar lehine yapılan bir infaz düzenlemesinin ilk ve öncelikli muhatabı tutuklular olmalı; özellikle suçüstü hali olmayan adi suçlular başta gelmek üzere, bütün tutukluların tahliyesi öngörülmeli idi” denildi.
Teklifte “siyasal suçlular” ile “gerçek suçlar” bakımından da Anayasa’ya aykırılığın söz konusu olduğunun altı çizilen şerhte, devamla şu ifadelere yer verildi:
“Hırsızlık, dolandırıcılık, insan yaralama ve öldürme vb. suçlar, toplum üyelerinin malına ve canına ya da çevresel suçlarda olduğu gibi ortak yaşam mekânına zarar vermeye yönelik olduğundan bütün hukuk sistemlerince suç sayılır. Buna karşılık siyasal suçların muhatabı, ilke olarak yöneticiler olup, bu suçların yelpazesi, siyasal rejimlerin demokratik olma derecesini de ortaya koyar. Şu halde, siyasal suçlar, ilgili devlette yürürlükte olan siyasal rejim veya sisteme bağlı olarak değişen suçlardır. Bu nedenle, ‘düşünce suçları’, siyasal niteliklidir. Bu nedenle, indirim ve afta öncelik siyasal suçlara tanınmalı; zaten demokratik hukuk devletinde, şiddet çağrısı içermedikçe ve ırkçı söyleme dönüşmedikçe düşünce suçuna yer yoktur. AKP önerisi, siyasal suçlular ve adi suçlular ayrımını derinleştirmektedir.”
“Şiddete Bulaşmayan Suçlar”
Şerhte, “şiddete bulaşmayan suçlar” ile ilgili görüş de yer aldı. Teklifte, siyasi tutukluların kapsam dışında tutulmasının da Anayasa aykırı olduğu ifade edilen şerhte, AK Parti’nin muhaliflere “terörist” nitelemesi yaptığı ve “terör” kavramının belirsizliğine işaret edildi.
CHP şerhinde şu öneride bulunuldu:
“Terör’ suçlarında asıl ölçüt, şiddet öğesi olmalı; şiddet kullanmayan ve şiddete bulaşmayan söz, yazı, slogan ve eylemler, şiddet ve silah kullanımından ayrı tutulmalıdır. Genel olarak, mevzuatın terör suçlarının kapsamının fazla geniş ve belirsiz tutulmuş olması nedeniyle, suç ölçütlerini belirginleştirmek ve hukukileştirmek için 2013, 2015 ve 2019’da TMK’de iyileştirmeler yapıldı. Buna rağmen, uygulamanın yasal sınırları zorlaması ve aşması, bu alanın istisna kategorisinde tutulmayıp, düzenleme kapsamına alınmasını gerekli kılmaktadır.”
Teklif 7 Nisan Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek.