Celali, “Asimilasyona karşı en ufak bir imkanı dahi ‘belirsizlik’ söylemi ile boşa çıkarmak talihsizliktir ve siyaseten de asimile olmaktır” şeklinde tepki gösterdi.
Orta öğrenimde ikinci dönem eğitim sürecinde Kürtçe’nin Kurmanci-Kırmancki(Zazaki) seçmeli derslerin tercih edilmesini teşvik amaçlı sivil toplum örgütleri, dil kurumları ve siyasi partilerden çağrılar gelirken DEM Parti sürece mesafeli durmayı tercih etti.
DEM Parti Dil Komisyonu Eşsözcüsü Cemil Turhallı AmidaHaber’den Gönül Morkoç’un sorularını yanıtladı. DEM Parti’nin mücadelesinin Kürtçe’nin seçmeli dersten ziyade resmi dil olması yönünde olduğuna dikkat çeken Turhallı şunları söyledi:
“Samimi bir yasa değil”
“Ben hukukçuyum, seçimlik ders düzenlemesi esas olarak 6287 Sayılı Kanuna atıf yapılan idari bir işlem olan yönetmelikle düzenlenmiştir. Her iktidar değişikliğinde bu idari yönetmelik değiştirilebilir. Burada gerçek anlamda kanuni düzenleme değil bir idari işlem esas alınıyor. Yönetmelikte dahi Kürtçe ile ilgili bir ibare yok. Yaşayan Diller ya da lehçeler ibaresi geçiyor. Şimdi bu noktada bunun somut samimi bir yasa olduğunu söyleyebilmemiz mümkün değil.”
Turhallı: Niye kitlemizin enerjisini harcayalım
Parti politikalarının seçmeli Kürtçe dersine mesafeli değil ‘temkinli’ olduklarını belirten Turhallı, “Kürtçenin ismi dahi geçmiyor bu yönetmelikte. Biz bu belirsizlik karşısında niye kitlemizin enerjisini harcayalım. Bu da haklı olarak halkımız tarafından ciddi bir eleştirinin konusu olacaktır. Somut, samimi bir adım olsa bizim mücadelemiz sonucunda bunu bir aşamaya taşımak isteriz. Ama bir belirsizlik var. Muhatap alma hali dahi yok” dedi.
Turhallı’nın bu sözleri tepki çekti.
Kürd Dil Hareketi HEZKURD Sözcüsü Barij Celali X hesabı üzerinden DEM Parti Dil Komisyonu Eşsözcüsü Cemile Turhallı’ya yanıt verdi.
HEZKURD Sözcüsü: Talihsizlik ve siyaseten asimile olmaktır
Barij Celali “Kürdler üzerindeki asimilasyon politikaları ve dildeki asimilasyon düzeyi bu denli bariz iken, asimilasyona karşı en ufak bir imkanı dahi \"belirsizlik\" söylemi ile boşa çıkarmak talihsizliktir ve siyaseten de asimile olmaktır” ifadelerini kullandı.
“Kürtler çözüm süreci denen ‘belirsiz’ sürece temkinli yaklaşmadı”
DEM Parti’nin seçim sürecindeki tavrına atıfta bulunan Celali şunları dile getirdi:
“Kaldı ki, çözüm süreci diye adlandırılan süreçte hiç bir hukuki zemini olmayan (söylemlerinize atıftır) ve belirsizliklerle örtülü masaya oturduğunuzda Kürd Miletti\'nin ezici çoğunluğu, sürece temkinli yaklaşmadı ve destek sundu. Nihayetinde sonuç alındı mı? Hayır. Ama denendi ve enerji harcandı.
Ve o dönem bazı ufak hakların tanınması (seçmeli dil dersi, üniversitelerde Kürdçe öğretmenliği bölümü, Kürdçe propaganda yapma yasağının kalkması vs.) ve bazı siyasi sonuçlar topluma kazanım diye sunuldu.
İşte bu küçük değişimlerin herkesten önce sizler tarafından sahiplenilmesi gerekiyor. Çünkü bu kazanımlar acısı ve tatlısı ile hukuki zemini olmadığı için devrilen (söylemlerinize atıftır) o masada sizler tarafından kazanıldı.
“Enerjimiz dil gibi temel bir hak için harcanmayacak ise nereye harcanacak”
En nihayetinde bu gün halkımızın enerjisi, millet olmanın olmazsa olmazı olan dil gibi temel bir hak için harcanmayacak ise, neye ve nereye harcanacak peki?
Halkın oyunu ve enerjisini, hukuki bir zeminden yoksun, silik dahi diyemeyeceğimiz kadar belirsizliklerle dolu, örtük ve kazanımsız bir ittifaka mı harcayacağız?
Yoksa bir görüntü dahi vermekten kaçınan, selam dahi vermeyen, Antalya\'da salon esirgeyen, taziye zamanında bir taziye mesajını dahi çok gören, hiç bir siyasi gücü olmayan faşist bir partiye 3 bakanlık ve 1 müsteşarlık veren ve protokol imzalayan ama kendisine büyük şehir belediyeleri kazandıran halka teşekkür dahi etmeyen, asimilasyonun ve inkarın temel sebebi ve inkarın kurucu partisi olan kesimin adaylarını seçtirmeye mi harcayacağız? dil için değil de, ne için enerjimizi harcayacağız?
“Bu çıkış tabanın aklını karıştırmaktır”
Sayın CemileTurhallı bir önceki seçimde, seçim çalışmalarını ve seçim propagandasını ana dili Kürdce(Zazakî) ile yaptığında hepimizin tam desteğini almıştı ve takdir toplamıştı. Kendisinin dil bilincinin yüksek olduğunu şahsen biliyorum ve şahidim de. Ama bu söylem ve çıkışı, tabanın aklını karıştıran ve seçmeli Kürdce derslerini seçme noktasında kitleyi manipüle eden bir noktaya varıyor. Zaten bizler de şunu çok açık bir şekilde dile getiriyoruz. Kürdler kadar ağır bedeller ödemiş, asimilasyona uğratılmış kadim ama statüsüz bir ulusun dili için 2 saatlik seçmeli ders hakkı, elbette ki hakarettir, haksızlıktır, hukuksuzluktur, yazıktır, günahtır, zulümdür. Ama bu gün için Hekarî, Îdir, Şirnex û Wan gibi şehirlerin en ücra ve ulaşılmaz köylerinde bile, çocuklarımız ana dilinden kopuk bir şekilde kansız soykırım olan asimilasyonun pençesinde can çekişirken, bizlerin en ufak bir imkanı dahi görmezden gelme veya değersizleştirme hakkı ve lüksü kesinlikle yoktur kanaatimce.
Umarım sivil toplum kuruluşlarının, toplumun farklı kesimlerinin, farklı görüşten siyasi partilerin, baroların, sanayi ve ticaret odalarının, sanatçı, yazar ve akademisyenlerin, Kürdce dersi veren öğretmenlerin, medyanın ve çocukları asimilasyon ile eriyen ailelerin yani kamuoyunun geniş desteğini alan ve ilgi duyulan bu süreci görür ve mevcut politikanızı gözden geçirirsiniz.”