KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, Medyascope TV’de katıldığı Ruşen Çakır’ın programında 23 Haziran’da CHP ile AK Parti arasındaki oy farkının açılacağını söyledi. Ağırdır, AK Parti’nin yaptığı itiraz sonucu YSK’nın İstanbul seçimlerini iptal ettiği kararını da “AK Parti’nin kaybettiği an” olarak değerlendirdi.
Türkiye’de insanların siyasete müdahale edebildiği tek mekanizmanın seçim olduğunu belirten Ağırdır, “Siz o seçimde insanların kararlarını farklı yöntemlerle hukuki gerekçe olsa da herkes biliyor ki siyasi baskıyla kararı iptal ettirmişsiniz. Bunun toplumun adalet ve vicdanını etkilememesi mümkün değil. O andan itibaren bile AKP kaybetti” dedi.
Siyasete ilgisiz kitle açısından Türkiye’nin 7 Haziran ve 1 Kasım’da yaşadığı bir deneyim olduğunu ifade eden Ağırdır, şunları söyledi:
“O zaman o patlayan bombalar, meydanlarda yaşananlardan dolayı o insanların beşi istikrar umuduyla, kaostan kaçınmanın umuduyla AKP’ye oy verdiler. Ama bu sefer kaosun karmaşanın üretileceği bir pozisyona insan seçmiyoruz. Yerel yönetime başkan seçiyoruz. Üstelik bu kez daha disiplinli bir hayat imal eden ve giderek ekonomi ve siyaset dahil her alanı disiplinle yönetmeye çalışan bir iktidara karşı, karşı tarafa yönelecekler. Eğer sandığa gelirlerse.”
Bu değerlendirmenin üzerine Ruşen Çakır “O zaman aranın açılma ihtimali var” dedi. Ağırdır da bu söze “Bayağı var” yanıtını verdi.
Ağırdır, Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’ne yönelik “Çoğunluk bizde” ifadelerini de “yenilginin kabulü” olarak değerlendirdi. AK Parti mekanizmasının felç olduğuna dikkat çeken Ağırdır, şunları söyledi:
“İki somut örneği var. İki bacağı var onlar da felç oldu. İlki AKP örgütü. 12 Eylül’den sonra dayanışma temelli başlamış giderek siyasallaşan bir yapı olan örgüt, gündelik hayatın tüm sorunlarından haberdar oluyordu ve bu sorunlara cevap üretiyordu. Şimdi bu örgütün yerinde çıkar amaçlı olan ya da reise biat etmesi beklenen bir örgüt var. Gönülden kapı kapı dolaşan bir örgüt yok artık.
İşin bir de devlet tarafı var. Başkanlık denilen sisteme geçtik ama şimdi anlaşılıyor ki bu sistemin mimari bir tasarımı daha yok. her gün yapbozlara sistem kurulmaya çalışıyor ama dolayısıyla bürokrasi çalışmıyor. Saray’ın her türlü beslenme damarları tıkanmış durumda. Dolayısıyla artık bir çöküşün ve kaybetmenin başlangıcı bu.
İşin ideolojik boyutu da var. Çok ciddi bir şekilde muhafazakâr dünya gerçekten böyle bir fırsatın nasıl heba edildiğini, birarada yaşamak olarak yola çıkıp da var olan bütün düzenleri ve kuralları bozarken tümüyle kaotik bir durumun ortaya çıktığını tartışıyor. Dolayısıyla ciddi bir güç kaybı ve çözülme var. Bunun da seçmene ciddi bir yansıması var.”