Birçok filmi ödül alan Kürt yönetmen Karahan’ın en son yönetmenliğini yaptığı “Okul Traşı” isimli filmi 2021’de Berlin Film Festivali\'nde Panorama bölümünde FIPRESCI Ödülü\'ne layık görüldü.
Muşlu reklam ve film yönetmeni, senarist, film yapımcısı, sinema eleştirmeni Ferit Karahan Rûdaw İstanbul stüdyosunda, canlı yayında Rawîn Stêrk’in konuğu oldu.
“Benim için en büyük ödül filimlerimin sevilerek izlenmesidir”
Birçok filminin ödül almasına ilişkin Ferit Karahan “İlk önce şunu belirtmeliyim; ben filimlerimi halkım için yapıyorum. Ödülleri dünyadaki tüm izleyicilerim ile aramda bir araç olarak (trampen) görmekteyim. 35’e yakın ödül aldım. Sinemacı, yönetmen ve eleştimen olarak benim için en büyük ödül, filmlerimin sevilerek izlenmesidir” şeklinde değerlendirdi.
Uluslararası film festivallerde gösterimi devam eden “Okul Traşı” isimli filmine yönelik değerlendirme ve eleştirilerden hangisinin daha çok ilgisini çektiği sorusuna Kürt yönetimen Ferit Karahan şu yanıtı verdi:
“Film yaparken bazı konularda kendinizden emin olmalısınız. Herşeyden önce yapacağınız filmi herkes anlayabilmeli. Filmlerde yüksek sesle slogan atmanıza gerek yok. Okul Traşı’nı örnek verecek olursak Çin’den Avrupa’ya Afrika, Amerika’ya dünyanın birçok yerinde gösterime girdi, şunu gördük her yerde film anlaşılıyor. Sanatsal açıdan bir çalışma yapacaksanız, demek ki çok fazla bağırmanıza ihtiyacınız yok.
Filmin senaryosu; YİBO’daki (Yatılı İlköğretim Bölge Okulu) Kürt öğrencilerden birinin hastalanması ve arkadaşının onu hastaneye götürmeye çalışması konusuna odaklanıyor. Konu bu kadar sade ve basit, dolayısıyla herkes filmin konusunu çok rahatlıkla anlayabiliyor.”
“Kürtlüğümü unuttuğum bir süreçti”
Filme konu olan YİBO’larda kendisinin de okuduğunu belirten Karahan bu konuda şunları dile getirdi:
“Asimilasyon yönü ise filmin diğer bir konusu elbette. Ben de YİBO’da ve yatılı okullarda 6 yıl okumuş biriyim. Kürtlüğümü unuttuğum bir süreçti diyebilirim. Şimdilerde diğer okullardan bir farkı kalmadı bu okulların. Ancak benim okuduğum yıllarda YİBO’lar bir askeri kampı, diğer bir yanıyla da bir cezaevini andırıyordu adeta. Cezaevi derken de Silivri gibi modern bir cezaevi değildi. Diyarbakır Cezaevindeki zulüme benzer bir zulüm vardı. Hala da sürüyor aslında. Sadece Kürt çocukları orada asimile edilmiyordu, çocukların bedenleri üzerinde de büyük etkiler bırakacak şeyler oluyordu. Özellikle bu yönü filmin esas konusuydu. Ancak dünyanın neresinde olursa olsun izleyenler YİBO’nun ne olduğunu anladılar. Bu film ayrıca bir devlet politikasının ayrıca ailelerin eleştirisini de içeriyor. Seneryoya başladığımızda “bir yerde korku varsa o yerde direniş olur” temasıyla bir film çekelim istedik.”
“Orada okuduğunuz ve konumuz ana dilde eğitim olduğu için soruyorum. YİBO’larda Kürtçe’nin yasaklanması öğrencilerin öz güveni üzerine nasıl bir etki ve ya tepkiye, direnişe yol açıyordu?” sorusuna Karahan şu yanıtı verdi:
“Kürtçe’nin yasaklanması çocukların ezik olmasına neden oluyor”
“Dilin yasaklanması üzerinde önemle durulması gereken çok önemli bir konu aslında. Çocukken bölge yatılı okullarında sana ‘kendi dilinle konuşamazsın’ veya ‘Kürtçe eğitim göremezsin’ dendiğinde o çocukların kendilerine olan öz güvenleri yerle bir oluyor. Ve o çocuk her zaman kendini ezik görüyor. Bana göre bu durum o çocukların kişilik oluşumuna büyük zararlar veriyor. Büyüdüğünde de o çocuğun bu taravmayı alması kolay olmuyor, çevresinde oluşturulan o ‘yasaklar’ çerçevesini kırması çok zor oluyor.”
\"Kimden gelirse gelsin çok önemli bir adım\"
Orta eğitimde haftada iki gün seçmeli derslerde Kürtçe’nin seçilmesi için başlatılan kampanyaya ilişkin ise Kürt yönetmen-senarist-yapımcı Karahan şu değerlendirmeyi yaptı:
“Kimden gelirse gelsin çok güzel bir fırsat bence. İster devlet olsun ister başka bir kurumda olsun bir saat, ya da 2 saat olsun, Kürtçe eğitim görülmesi çok önemli bir adım. Bu eğitimin yapılması bile kendi başına çok kıymetli. Çocuklar aileleriyle Kürtçe konuşuyorlar, ancak başka bir yerde Kürtçe konuşamıyorlar. Bu durum o çocukların psikolojisini olumsuz yönde etkiliyor. Bu psikolojik durumu kırmak gerekiyor. Senin de bir dilin var herkes gibi. Ve bu dille onur duymalısın. Bu çerçevede herkes çocuklarına Kürtçe öğretmeli. Bu çok önemli.”