Çözüm sürecinin sonlanmasıyla, oy verdikleri pek çok siyasi figür tutuklanan, oylarıyla kazanılan belediyelere kayyımlar aracılığıyla el konulan, izledikleri televizyonlar, okudukları gazeteler kapatılan Kürtler, nasıl oluyor da hala Kürt sorununun çözümü için hem de aynı muhataplarla bir beklenti içine girebiliyor? Kürtler her şeye rağmen iktidarla masaya oturur mu? Gazete Duvar'dan Ceren Bayar Bu soruları ve daha fazlasını Spectrum House Direktörü Azad Barış’a yöneltti.
Röportajdan öne çıkanlar şöyle:
Araştırmanızın sonucuna göre Kürtler, Kürt sorununun çözümü için yeni bir süreç başlaması gerektiğini düşünüyor. Türkiye, sonuçları pek çok kesim için olumsuz olan bir çözüm sürecini geride bıraktı. Bu olumsuz deneyime rağmen Kürtler neden hala böyle bir beklenti içerisinde? Sorusuna Barış:
‘’Kürt toplumunun neden yeni bir süreç beklentisi içinde olduğundan bahsedeceksek, Kürt meselenin yaklaşık 200 yıllık tarihsel bağlamını hatırda tutmamız gerekir. Osmanlı’nın son dönemlerinden başlayarak Cumhuriyet’in kuruluşuyla farklı bir boyut kazanan Kürt meselesi, neredeyse son 50 yıldır etkileri bugün de devam eden bir çatışmalı süreç ve ona bağlı olarak derin toplumsal sorunlar ortaya çıkardı. Bu süreç bugün de devam ediyor.
2013-2015 yılları arasındaki “çözüm süreci” olarak ifade edilen dönem her ne kadar anayasal dayanaklardan, toplumun farklı kesimlerini kapsamaktan uzak ve mevcut iktidarın siyasi hedefleri ve ajandası bağlamında yönetilmiş olsa da Türkiye siyasi tarihinde ayırt edici karaktere sahip olan bir dönemdi. Çatışmanın, ölümlerin olmadığı, cenazelerin kaldırılmadığı bir süreç olarak kayıtlara geçti. Dünya deneyimlerini de dâhil ederek barış süreçlerini en temelde ‘ölümlerin olmadığı, çatışmasızlık ve diyalog sürecinin hâkim olduğu süreçler’ olarak değerlendirirsek hem2013-2015 sürecini hem de Kürtlerin yeni bir süreç beklentisini anlayabiliriz.
2015’te sonlandırılan çözüm sürecinin ardından yaşanan çatışmalı sürecin sebep olduğu yıkımların bu beklentinin en önemli sebepleri olduğunu söyleyebiliriz. Yani esasında sizin de ifade ettiğiniz çözüö süreci ile ilgili olumsuz durum o süreçle ilgili değil, o sürecin sonlandırılmasından kaynaklı.
‘Kürtler muhataplar aynı olsa da çözüme yönelik güçlü bir beklenti içinde’
Burada özellikle süreç yönetimi oldukça önemli bir yerde duruyor. Çatışmasızlık süreçlerinin iyi yönetilemediğinde daha büyük çatışma sarmalına sebep olduğunu hatırda tutarak, Kürtler muhataplar aynı olsa da bu meselenin anayasal çözümüne yönelik güçlü bir beklenti içinde. Bunun da büyük oranda 2015’te çatışmasızlık sürecinin bitirilmesinden sonra geçen 8 yıllık deneyimle ilgili olduğunu düşünüyorum.’’ Yanıtını verdi
Bu beklentileri karşılamak konusunda itici güç Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve partisi AK Parti. 20 yıllık tecrübenin ardından Kürtlerde bir güven sorunu olmayacak mı? Sorusuna ise Barış:
‘’20 yılı aşkın bir süredir ülkeyi yöneten Erdoğan ve partisinin Kürt meselesine yaklaşımını iki döneme ayırabiliriz. Bir; 2002’den 2015 sürecine kadar devam eden, görece daha yumuşak dönem, iki; 2015’te çözüm sürecinin bitirilmesinden sonra hayata geçirilen çatışma süreci. Bu ikinci dönem, MHP ile kurulan koalisyon sonrası hâkim olan Türkçü, baskıcı, otoriter bir dönem. Yani Erdoğan, Kürt meselesi başta olmak üzere Türkiye’de, bölgede ve dünyada risk alma potansiyeli güçlü bir figür.
Kürtlerin, özellikle son 8 yıldır devam eden çatışmalı sürecin sebep olduğu mağduriyetlerden kaynaklı büyük bir güven sorunu yaşadıklarını biliyoruz. Bu güven sorunu Haziran 2023 seçimlerinde Erdoğan karşısında Kemal Kılıçdaroğlu’nun büyük oranda desteklenmesiyle de açığa çıktı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürt kentlerinde Türkiye ortalamasının üstünde bir destek görmesi, Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik politik tutumun anlaşılması açısından önemli.
Somut durumun somut tahliline bakarsak; Erdoğan bugün Türkiye’de en etkili siyasi figür. Türkiye’nin temel meselelerinin çözümünde yadsınamaz bir rol ve görevi var. Her ne kadar bugün Türkiye ve Kürdistan’da yaşanan siyasal, sosyal, iktisadi sorunların kaynağı kendi politikaları da olsa Kürtler, Kürt meselesinin çözümünde kendisinin iktidarın başında olmasından dolayı bir beklenti içinde.’’ Cevabını verdi
MHP ile ittifak ortaklığı güçlenerek devam ederken Kürtlerin bu beklentisini karşılayacak bir siyasi atmosferin oluşabileceğini düşünüyor musunuz? Sorusu üzerine Barış şu ifadeleri kullandı:
‘’Barış ve diyalog süreçlerinin çatışma ve polarizasyonların en yoğun ve en ağır dönemlerinde başladığını/başlayabileceğini ifade etmek gerekir. Dünya deneyimlerine baktığımızda da çatışmaların en yoğun yaşandığı dönemler barış ve diyalog süreçlerinin başlama potansiyelinin en yüksek olduğu dönemlerdir.
Bugün Türkiye’de herhangi bir barış süreci ya da Kürt meselesinin çözümüne yönelik herhangi somut bir göstergeden bahsetmek güç. Ama bu çözümsüzlük hali pek sürdürülebilir değil. Hem içeride hem dışarıda girişilen Türkçü, yayılmacı ve baskıcı maceraperestlik, gelinen noktada Türkiye’de ekonomiyi, siyasal ve sosyal alanı, bürokrasiyi ve bölgesel dengeleri altüst etti. Türkiye bugün 2015’ten sonra ikame edilen çatışmalı sürecin ağır sonuçlarıyla yüz yüze. Kaynakların bir bütün olarak savunma sanayisine aktarıldığı, enflasyon ve ekonomik sorunların sebep olduğu büyük girdabın içinde. Bu girdabın Kürt meselesinin çözümsüz bırakılmasının çıktısı olduğunu söyleyebiliriz.
Kişisel fikrim; Kürtlerin beklentilerini somut olarak karşılayacak bir siyasi atmosfer olmamasına rağmen, mevcut çatışmalı sürecin sürdürülmesi oldukça zor. Kürt meselesi eninde sonunda diyalogla, barışçıl yöntemlerle çözülecek’’
Kürtler Kürt sorununun çözümünde Erdoğan’dan başka kimlerin, hangi siyasi figürlerin ve kurumların rol almasını istiyor? Sorunu kimin çözeceğine inanıyor? Sorusunu yanıtlayan Barış:
‘’Kürt meselesi çok boyutlu bir mesele olduğundan, bu meselenin çözümünde farklı aktör ve faktörlerin varlığının sürece katılımı kaçınılmaz. Bu katılım, meselenin kalıcı çözümünde ve çatışma dinamiklerini var eden ihtilafların minimize edilmesinde oldukça önemli. Yani Kürt meselesinin sivil toplumdan militer aktörlere, siyasi partilerden politik figürlere kadar geniş bir spektrumda bir muhataplık kompozisyonu var.
Katılımcıların Kürt sorununun çözümüne kimlerin, hangi siyasi figür ve kurumların liderlik etmesi gerektiği sorusuna verdikleri yanıtlar incelendiğinde yüzde 60’a yakını “Kürtler, HDP, Abdullah Öcalan, Selahattin Demirtaş” yanıtlarını veriyor. Yüzde 20’ye yakını “Hükümet, Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti”, yüzde 10’a yakını ise “muhalefet, Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu” yanıtlarını veriyor. Meselenin çözümünde temel bileşenlerin hükümet, muhalefet ve Kürtler olduğuna yönelik bir algı olduğu görülüyor.’’ İfadelerini kullandı.
Olası bir çözüm sürecine dair Kürtlerin beklentileri neler? Kürtler hangi adımların atılmasını istiyor? Sorusunu ise Barış şöyle cevapladı:
‘’Her 4 Kürt’ten 3’ü kendisinin ve ailesinin gündelik hayatta Kürt meselesinden kaynaklı sorunlardan etkilendiğini görüyoruz. Siyasi parti tercihleri, yaş, eğitim ve cinsiyet gibi faktörlere bağlı olarak Kürt toplumunun ağırlıklı ekseriyetinin çatışma sürecinden, ekonomik kaynakların savaşa harcanmasından, siyasetçilere yönelik tutuklamalardan ve Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerine yönelik hâkim devlet politikalarından memnun olmadıklarını görüyoruz.
Araştırmamıza göre Kürtlerin ağırlıklı ekseriyeti Kürt meselesinin çözümü için atılması gereken en önemli adımın anayasal çözüm olduğunu vurguluyor. Yaklaşık her dört katılımcıdan biri (yüzde 23 buçuk) Kürt meselesinin çözümünde anayasa değişikliği ihtiyacına vurgu yapıyor. Bu durum, Kürtlerin temel hak ve özgürlükleri, talepleri ve meselenin çözümüne dair beklentilerinin yeni bir toplumsal sözleşme ile çözülebileceğine inandığını gösteriyor.’’